Türkiye’de elektronik müziğin ayak sesleri: Akın Sevgör

4dk okuma

75. sayımızın İlham sayfasında, memlekette elektronik müziğe hakkettiği itibarı teslim etmeye başlayan neslin en güçlü temsilcisini, Akın Sevgör’ü ağırlıyoruz. Meraklısı için, röportajıyla pek sık karşılaşılmayan Sevgör’le yaptığımız bu şahane röportajın büyük heyecan ve mutluluk kaynağı olacağını tahmin ediyoruz. Arsnova, Routine, Fi ve daha fazlasından bahsettiğimiz söyleşimize buyurunuz.

Haberin Devamı

Arsnova ile gündemimize girdin aslında. Hakkında biraz araştırma yapınca çocuk yaşta başladığın klasik müzik eğitimin çekiyor dikkatimizi. Peki Arsnova, yani elektronik müzik, işe klasik müzikle başlamışken senin gündemine ilk nasıl girdi?

Elektronik müzik zaten ben doğduğumda oldukça aktif bir şekilde kullanılıyordu başka janrların altyapılarını oluştururken. Elektronik müzik adı altında ilk müzik dinleme tecrübelerimi 16-17 yaşlarındayken yaşamıştım. Nasıl yapıldığı konusunda ilk çalışmalarımı ve denemelerimi de o zamanlar yaptım. Arsnova’yı yaparak başlamadım yani elektronik müziğe.

 

Arsnova’nın yayımlanması aşamasında Bedük’ün de desteğinden söz edebiliriz. Albümün yayımlanma süreci hakkında, o heyecanın hikayesiyle ilgili ayrıntıları da merak ediyoruz.

Arsnova biteli çok olmuştu aslında. Genelde elektronik müzik yayını yapan plak şirketleri daha çok dans müziği yayınladıkları için, yeni kabul edebilecekleri bir sanatçının ilk yayınını uzunçalar albüm olarak yapmaya pek yanaşmıyorlardı. Uzunca bir süredir birkaç record label ile mailleşip duruyordum. Benim için şanslı bir durumdu aslında. Serhat Abi (Bedük) parçaları çok daha tesadüfi bir yoldan dinleyip beğenmişti ve yayınlayabileceğini söyledi. İlk fırsatta buluşup konuştuk, değerlendirdik, 2016 Şubat ayında da yayın yaptık.

Haberin Devamı

 

Klasik müzik geçmişinle ilgili de biraz derinleşmek istiyoruz. Özellikle Routine’de ama müziğinin genelinde kendini gösteren bir özgüven, attığı adımın farkında olan bilgece bir tavır seziliyor. Bu müziği bilmekle, klasik müzik temeli almış olmanla mı açıklanır ya da şöyle soralım: Klasik müziğin senin müzikalitene yansıması hakkında neler söylersin?

Şöyle bir bakınca klasik müziğin şimdiye kadar geliştirilmiş müzik ana akımları arasında (diğerlerine göre) ne yaptığını en fazla bilen olduğunu herkes görebilir bence. Klasik müzikte enstrümanist kişi, her ne kadar performansı sergileyen kişi olsa da, asıl görevi bestecinin yazdıklarını olabildiğince mükemmel bir şekilde gerçekleştirmektir. Yani bir realizatör görevi taşır. Daha çok kompozisyonun önemsendiği bir müzik düşüncesidir kısaca. Sonrasında gelişen akımlar daha çok enstrümanistlerin bu disiplinin sınırlarını aşmaya başlaması ve zaten modernizmin de yükselişiyle daha “özgün” sesler ve disiplinlere yönelmeleriyle varlık gösterdi. Yani bu zaten müzik tarihi boyunca böyle oldu da klasik müzik sonrası, bu kez kompozisyondan daha çok, çalanların kim olduğunun önemsendiği bir dünya vardı karşımızda.

Ben klasik müzik yapmıyorum. Yanlış anlaşılmak istemem, ne yaptığımı diğer müzisyenlerden daha iyi bildiğimi de kesinlikle iddia etmiyorum. Sadece kompozisyonlarımı oluştururken klasik müzik okulunun davranışlarını kendime örnek alıyorum. Bu sebeple parçalar, enstrümanist tabanlı bir müzik düşüncesinin halen revaçta olduğu bir dünyada, diğer müziklere göre daha “ne yaptığını biliyor” gibi görünüyor olabilir.

Haberin Devamı

 

"Yetişmekte olan müzisyenlere, gözlemleyip, örnek aldıklarında ülke müziğinin gelişim göstermesine yardımcı olabilecekleri çalışmalar sunabilirsek, bence bunun karşılığını fazlasıyla vereceklerdir."

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Sen bu yorumumuza katılır mısın bilemiyoruz ama, memlekette elektronik müzik kabuğunu kırma aşamasında gibi geliyor bize ve sen yerli alternatifler arasında öne çıkan bir isimsin. Sana göre ülkede elektronik müziğin gidişatı ve dışarıdan bakınca bu gidişatta kendini gördüğün yer neresi?

Elektronik müzik enstrümanlarına erişim potansiyeli dünyanın geri kalanıyla aynı olduğu için pek de endişeli olduğumu söyleyemem. Yeni bir akımın popüler kültür olarak toplumca kabul edilmesi ve ön yargıların kırılması için gereken en önemli şey bunu öncelikle onlara sunmaktır diye düşünüyorum ve ben de günümüz Türkiye’sinde yaşayan, bu işe kendini adamış diğer tüm sanatçılar gibi, bu konuda kendi payıma düşeni yapmaya çalışıyorum, diyebilirim. Yetişmekte olan müzisyenlere, gözlemleyip, örnek aldıklarında ülke müziğinin gelişim göstermesine yardımcı olabilecekleri çalışmalar sunabilirsek, bence bunun karşılığını fazlasıyla vereceklerdir.

 

Yaşadığımız coğrafya gereği de olabilir ama elektronik müziğin oryantal ezgilerle temasının yükselen bir trend olduğunu hissediyoruz. Özellikle Fransa üzerinden Kuzey Afrika kökenli soundlar, sonra Arap coğrafyası vs. Senin bu konuya bakışın nedir ve müziğinde yaşadığın coğrafyanın etkisi hakkında neler söylersin?

Haberin Devamı

İstanbul çok ilginç bir yer. Bir dünya kültür bir arada ve tabii ki oryantal sanatlar da Türk kültürünün en önemli parçalarından biri. Bunun içinde büyümüş insanlar tabii ki batı dünyasının sanatçılarından farklı bir boyuta daha hakimler. Bunu daha önce de söylemiştim; Türk müziğinin çok kullanışlı öğeleri var. Bir bütün olarak alıp müziğin merkezine yerleştirmeyi pek sevdiğimi söyleyemem ama kompozisyonda yakışacağını düşündüğüm anlar olursa severek kullanıyorum.

 

"Elektrikten daha büyük bir şey keşfedilene kadar, müzik dünyasında elektronik müziğin hakimiyeti sürer."

 

Elektronik müzik listelerinde bir dolaşmaya başlıyoruz, sayısız alt başlık, tür, kategori. Sen yaptığın elektronik müziği bir başlık, tür, kategoriyle tanımlıyor musun, nedir?

Hayır tanımlamıyorum. Siz de bilirsiniz, nadir bulunan şeyler daha değerlidir. Geçmişte müzisyenler kategorizasyonların belirlediği karakteristiklere daha fazla uyuyorlardı. Bugünse her şey birbirine girmiş durumda. Elektronik müzik ise her şeyin içine nüfuz etmiş durumda. Bugün rock grupları da elektronik müziğin hünerlerinden faydalanıyorlar, jazzcılar da ve akustik müzik olarak doğmuş daha bir çok müzik türü. Elektronik Müziğin diğer müziklerden apayrı bir ana başlık ya da sadece yeni bir müzik akımıymış gibi değerlendirilmesi bu sebeple yanlış bence. Zira elektrik gibi, enerji tercihimizin değişmesine yol açacak kadar büyük bir şey icat edilene dek, kuvvetle muhtemel, müzik dünyasında elektronik müziğin hakimiyeti sürer diye düşünüyorum. Bu gibi tanımlar bence artık değerlerini bir hayli kaybetmiş durumdalar. Artık müzik çok kişiye özel bir şey.

 

Araya elbette bir de Fi meselesi giriyor. Fi işi nasıl geldi ve sen o işte kendini nasıl hissettin? Müziğinin ve dizinin hissi arasındaki uyum hakkında ne söylemek istersin?

Fi işi, Fi’nin müzik yetkililerinin benimle çalışmayı tercih etmesiyle hayatıma girdi. Ben de memnuniyetle kabul ettim. Oldukça da keyifli geçti.

Canlı performanslar senin için ne ifade ediyor? Sahnede yalnız değilsin ve elektronik müzikte kolektif çabanın sinerjisini yakalamakla diğer türlerde yakalamak arasında bir farktan söz edebilir miyiz?

Kesinlikle söz edebiliriz bence. Her türde enstrümanın kullanım şekli, melodilerin ve armonilerin yapısı, trafikler, form ve daha bir çok şey değişiyor sonuçta.

 

Genel olarak üretimini besleyen şeyler neler? Yine müzikle mi besleniyorsun yoksa diğer sanat disiplinleri, güncel dünya meseleleri, kişisel ilişkiler gibi başka başlıkları ekleyebilir miyiz?

Duyduğum müzikler galiba beni en az besleyen parametre. Sanırım en çok kişisel ilişkilerimden ve yaşanmışlıklarımdan etkileniyorum.

 

Peki sen kimleri dinliyorsun? Bizimle playlistinin değerli taşlarını paylaşmanı rica etsek. Belki direkt takip edilmesini önereceğin sanatçılar/albümler belki de direkt bir playlist… Nasıl tercih edersen.

Ne yazık ki müzik dinleyecek pek zamanım olmuyor. Günün çoğunu zaten üretmeye çalışarak geçiriyorum. Yorulmaya başladığımı hissettiğimde artık evde sessizlik olsun istiyorum açıkçası. Yeni müzikler araştırıp bulmak gibi bir huyum da olmadığından, ara sıra gelip giden insanların önerdiği, oradan buradan topladığım parçaları dinleyip duruyorum diyebilirim. Bu sıra kendi halimde müzik araştırma, dinleme hevesim biraz daha var ama ne yazık ki henüz beni tutan bir şey olmadı.

 

Röportaj: Erkmen Özbıçakçı

Haberle ilgili daha fazlası: