Sıra dışı olmak öyle kolay değil! Dâhilik ve delilik arasındaki ince çizgide nerede duracağını iyi bilmek gerek.
Tarihi değiştirenler, altın harflerle adını tarihe kazıyanlar, başkalarının hayatlarına dokunanlar, sonraki nesillere ilham olan sanatçılar… Hepsi sıra dışı insanlardı. Mesela, beslediği karıncayiyeni sokaklarda tasmayla gezdiren Salvador Dali’nin tuhaf olmadığını kim iddia edebilir? Senarist Graham Moore’un da dediği gibi; tuhaf kalın, farklı kalın.
Bu haftaki SineList köşemizde farklılıklarıyla tanınmış, kimi tarihi, kimi de etrafındaki insanların hayatlarını değiştirmiş sıra dışı insanları anlatan en iyi filmleri listeleyeceğiz.
“TUHAF KAL!”
2015 Akademi Ödülleri’nde, Alan Turing’in hikâyesini anlatan The Imitation Game filminin kazandığı “En İyi Uyarlama Senaryo” ödülünü almak için sahneye çıkan senarist Graham Moore “Stay weird! (Tuhaf kal!)” diyordu meşhur ödül konuşmasında. Bu tuhaflığı da şöyle açıklıyordu: “16 yaşındayken, kendimi öldürmeyi denedim çünkü çok tuhaf olduğumu ve bir aidiyetimin olmadığını hissettim. Ve şimdi burada karşınızda duruyorum ve bu ânı; tuhaf olduğunu ya da farklı olduğu hisseden ya da hiçbir yere uyum sağlayamadığını hisseden, oralarda bir yerdeki o çocuğa ithaf ediyorum. Evet, bir yerlere uymaktasın. Sana yemin ediyorum ki öylesin. Tuhaf kal, farklı kal! Senin de sıran geldiğinde ve bu sahneye çıktığında, lütfen bu mesajın aynısının, ardından gelen kişiye geçmesini sağla.”
TUHAFLIĞIN CAZİBESİ
Ortalama bir izleyicinin sinemadan beklentisi aslında basittiri, ya kendini görmek ister ya da yerinde olmak isteyeceği bambaşka bir karakteri. Herkesin içinde bastırılmış bir “tuhaf hissetme” hissi elbette vardır. Kimi bu hissi baskılamayı seçer kimi ise hayallerinin peşinden koşmayı. Sıra dışı insanların anlatıldığı filmler bu noktada ilgimizi çekiyor. Tuhaflıklarıyla başarılı olan yetenekli veya dâhi insanları beyaz perdede görmek içimizde bastırdığımız tuhaflık hissini destekliyor, farklı olmanın aslında kötü bir şey olmadığını hatırlatıyor. Hangimiz Yağmur Adam’ı izlerken Dustin Hoffman’ın canlandırdığı Raymond karakterinin insanüstü yetenekleriyle gurur duymadık ki?
EN İYİ 10 FİLM
“Birazcık eğlenemeyeceksem deli olmanın ne anlamı var?”
Nobel ödüllü dâhi matematikçi John Nash’in yaşamını konu alan, Russell Crowe’un başrolünü oynadığı Akıl Oyunları, listemizin bir numarası. 6 dalda aday gösterildiği 2002 Oscar’ında “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Film”dahil 4 heykelciği kapan bu film, şizofreni hastası John Nash’in toplumdan soyutlanması pahasına hayallerinden vazgeçmeyişini ve matematik dünyasında nasıl bir numara haline geldiğini anlatıyor. Delilik ile dâhilik arasındaki incecik çizginin üzerinde öyle güzel bir yerde duruyor ki John Nash, bize de hayran hayran izlemek kalıyor.
“Ben kaba biriyim majesteleri, ama sizi temin ederim müziğim öyle değil.”
Müzik tarihinin en sıra dışı isimlerinden belki de ilki, Wolfgang Amadeus Mozart. Daha önce Guguk Kuşu filmi ile “En İyi Yönetmen” Oscar’ını kazanan Miloš Forman’ın aynı ödülü ikinci kez kazanmasını sağlayan Amadeus; Mozart’ın sorunlu ve tuhaf karakterini anlatıyor. Yaptığı müzikle yaşadığı hayat arasında büyük tezatlar bulunan Mozart ile gayet disiplinli bir yaşam süren ve bu yüzden Mozart hakkında endişelenen ancak onun yeteneklerine de bir hayli özenen Antonio Salieri’nin ilişkisini konu alan bu biyografik yapım, birçoğumuza ilham verecek.
“Göz kamaştırıcıydı. Tıpkı tatil gibi…”
Dustin Hoffman’ın neden büyük oyuncu olduğunu bir kez daha ispatladığı, 1988 yapımı Yağmur Adam filmi hepimizin hafızasındadır. “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Özgün Senaryo” dallarında tam dört Oscar’ı kucaklayan film, Charlie (Tom Cruise) ve otizmli dâhi kardeşi Raymond’ın ilginç ilişkisini konu alıyor. Abisini yattığı klinikten kaçıran ve bir seyahate çıkaran Raymond, yolculuk boyunca abisinin insanüstü yeteneklerini ve dehasını tanık oluyor. Hans Zimmer’in de harika müzikleriyle katkı sağladığı bu film, sinema tarihine adını çoktan yazdırdı.
Yazan: Tugay Şahin