Aslında klasik bir yol izleyip en başından başlamak, konuyu Hatay'dan açmak istiyoruz. Bereketli topraklar, hemen her şeyin en lezzetlisi bulunuyor. Memleketin nasibinde de sizin leziz müziğinizi tatmak varmış. Çocukluk yıllarınız, kendinizi, müziğe yeteneğinizi keşfetmeniz, o yıllar nasıldı?
Müzik bir tutkudur. Köyümüzde bir tane İlkokul vardı ve hala da öyle. İlkokulda okurken öğretmenlerim bana sesin çok güzel, günün birinde çok büyük sanatçı olacaksın derdi. O zamanlar nota nedir, nasıl şarkıcı olunur hiçbir bilgim yok. İlkokulda okurken annem ve babamdan "Merak etmeyin başınızı öne eğecek bir şey yapmayacağım, ben şarkıcı olmak istiyorum." diye izin aldım. Beni uğurladıkları zamanki o ağlayışlarını hiç unutmam. Allah rahmet eylesin. Tek başımaydım ve 15 yaşımı bitirdiğimde İskenderun, Adana, Ankara gibi şehirlerde çalıştım. Buralarda şarkıcı olunmaz dedim ve bir karar vererek İstanbul'a geldim. Otellerde, lokantalarda, ütücülerde çalıştım. Burada da şarkıcı olunmaz dedim ve bu sefer Sirkeci' de Doğu Bank İş Hanı'nda bir plakçıda çalışmaya başladım. İrfan Özbakır, Yusuf Nalkeser gibi birçok besteci geliyordu. İş Hanı'nın ortağı İrfan Özbakır'a "Amca bana plak yapar mısınız?" dedim. "Oğlum sen daha çocuksun. İlkokul mezunusun, burada çalışıyorsun ve nota bilmiyorsun." dedi. Beni denediler, güvenilir biriyim diye bana anahtarı bile teslim ettiler. Olmazsa dedim, işten ayrılıyorum. Bana bir şarkı okuttular ve bir kuple okudum, ayağa kalktılar. Böyle bir şey olamaz hemen bir 45'lik yapın dediler, yaptık. Üçüncü 45'liğim çıktığında 17 yaşıma giriyordum ve ünlendim. Neye uğradığımı şaşırdım. Dedim ki uzun ömürlü olmak için çalışmak lazım, güzel şeyler yapmak lazım. İngiltere'de veya Amerika'da yaşıyorsam hayatımı sürdürebilmem için İngilizce bilmem lazım, müzik yapabilmek için notayı öğrenmem lazım dedim. Ama maddi durumum yeterli olmadığı için bir yerde ders almak veya okula gitmek gibi imkanlarım yoktu. Kitapların yardımıyla notayı kendi kendime öğrendim. Kimse diyemez ki ben Selami Şahin'e ders verdim. Kitaplara bakıyordum. Hangi makam, nedir derken böyle çözdüm işi. Başladım yazmaya, şimdi kendime geldim dedim. Müzisyen olduğumu kabul ediyorum çünkü ister ses sanatçısı ister besteci olun nota bilmezseniz olmaz.
Hatay'lı olmanın melanetlerinden biri de yediğini beğenmeyen, huysuz insana dönüşmek oluyor. Sizin açınızdan acaba "Bu da humus mu veya bu da kebap mı?" dediğiniz oluyor mu?
Ben Hatay'lı olmaktan gurur ve onur duyuyorum. Antakya'nın köylerindeniz, Yayladağlı'yız. Bizim orada yemekler hakikaten anlatılamaz derecede güzel. İnsanlar başka yerlerde yemeklerimizden yiyince "Ah be! Nerede bizim Antakya'da yediğimiz yemekler. '' diyoruz. Ama oraya hakaret etmek anlamında değil tabii ki. Hatay'da bütün dinler, ırklar, mezhepler var. Hepimiz el eleyiz, yürek yüreğeyiz. Bizde din, dil, ırk ayrımı yok. Onun için gurur duyuyorum ve mutluyum.
"Yapılmamışı yapmak, yazılmamışı yazmak çok önemli."
Sayısız hit şarkının altında imzanız var. Hit şarkı yapmanın bir formülü var mı? Ya da sizin takip ettiğiniz bir yol, yöntem var mı?
Başkasını takip edersen o insanın gölgesinde kalırsın. Taklitler aslını yaşatır. Yazılmamış, işlenmemiş konuyu bulmak önemli. Ve yapılan müziği başka bir şarkıya benzetmeden ve çok iyi çalışmayla işlemek gerekir. Ben her türlü beste yaptım. Batı müziği var, türkü var, Türk Sanat Müziği ve günümüzün modern şarkıları var. Benim yaptığım şarkılarda Türk müziğinin modern tarzda olan kokusu var. Yıllar önce yaptığım şarkıları şu an da on, on beş yaşındaki çocuklar benimle beraber okuyorlar. Eser sözcüğü unutulmamalı. Yapılmamışı yapmak, yazılmamışı yazmak çok önemli. İnsan çalışırsa neden olmasın, mutlaka bir yerlere gelir.
Alaylı-okullu tartışması süregiden bir tartışma. Siz kendi gayretinizle nota, enstrüman öğrenmiş ardından kendi ülkemizde deyim yerindeyse müziğin kitabını yazanlardan biri olmuş durumdasınız. Sizin bu alaylı-okullu tartışmasına dair fikriniz nedir?
Birçok kişi okuyor fakat elde var sıfır, bir şey yapamıyor. Bazıları kendi kendine uğraşıyor notayı öğreniyor ve inanılmaz derecede bir yerlere geliyor. O insan için bu Allah'ın bir lütfudur. Ben buna inanıyorum. Bir insan çok çalışırsa mutlaka bir yerlere gelir. Az önce de söylediğim gibi notayı kendi kendime öğrendim. Zeki Müren'in 30'a yakın şarkısını okudum, 10 albümünü ben yönettim. Bülent Ersoy, Gönül Akkor'un da öyle. Konservatuvar mezunu hepsi. Ben notalar yazıp şeflik yapıyorum onlara. İnsan isterse, çalışırsa neden olmasın. Ben müziğe çok aşığım.
Popüler olanın niteliğiyle ilgili bir tartışma vardır daima. Sizin açınızdan bir şarkının niteliğini ne belirler? Tutmayan şarkı iyi şarkı değil midir? Ya da tam tersi tutan şarkı basit kolay olduğundan niteliksiz olarak değerlendirebilir mi acaba?
Bir güzellik yarışması gibi düşünün. Bir albüm 10 şarkı. Birinci seçiliyor, çok güzel, bu tamamdır diyorlar. İkinci seçiliyor, ardından üçüncü, beşinci... Yani çirkin mi, değil. Demek ki halkın çoğunluğunu ilgilendiren konu melodi ve sözler olunca insanlar ona tutkuyla bağlanıyor. Yani şarkıların kaderi insanların kaderine benzer. Bazı şarkılar albümde durur. Aradan birkaç sene geçer biri okur ve şarkı patlar. Belli olmaz yani.
"Arap ülkelerine gittiğim zaman yolda yürüyemiyorum."
Birçok önemli ulusal, uluslararası sanatçıyla unutulmaz projelerde yer aldınız. Müzik en başında hissi bir mesele. Sizi en çok etkileyen iş hangisiydi?
Tabii ki bir Türk vatandaşı olarak hangi dalda olursa olsun kim bir yerlere gelirse onur ve gurur duyarım. Lübnan'lı iki şarkıcı benim iki eserim ile meşhur oldular. “Selam Olsun” şarkısına Arapça söz yazdılar ama albümde müzik Selami Şahin, söz Lübnan'lı şair yazılı. Ve o çocuk, o şarkı ile meşhur oldu. Benim için gurur oluyor bu. Bir takım farklı projelere de girdim. Mısır'da Mumya Firar'da filmi yaptık. Şimdi Arap ülkelerine gittiğim zaman yolda yürüyemiyorum. Şanslıyım rahmetli annemde Mısır'lı olduğu için hiç Türkçe bilmiyordu. Ben Türkçe'yi 7-8 yaşlarımda okulda öğrendim. Yani böyle başarılarda herkes adına mutlu oluyorum, gurur ve onur duyuyorum.
Sayısız genç müziğe gönül vermiş ve hayatlarında bir ışık, umut peşinden koşturuyorlar. Yarışmalarda son dönemlerde ciddi bir umut kapısı. Ancak oralardan hakiki bir çıkış yakalayan pek az. Sizin bu popüler yarışmalara bakış açınız nasıl?
Bu projeleri hazırlayan kişiler kimse, hepsine sevgi ve saygılar sunuyorum. Daim olsun başarıları, izleyen de çok. Oraya çıkanların sesi istediği kadar güzel olsun, yarışma bitiyor birinci seçiliyor fakat elde var sıfır. Oysa ki o insan çok güzel bir şarkı bulsun ve internete koysun. Bir şarkı ilgi görünce artık firma sahipleri albüm yapalım bize gel diye o insana teklif ediyor. Bir de bakmışsın ki, Türkiye'de önemli bir isim olur. Bunun yapılması lazım.
Müzikte yepyeni akımlar oluyor. Özellikle teknoloji müziği çok değiştiriyor. Sizin tarzınız geleneksele yakın olsa da son dönemdeki yükseliş yavaş yavaş arabesk, halk müziği, sanat müziğine de temas etmeye başladı. Elektronik müziğe bakış açınız nasıl?
Şöyle söyleyeyim, ben hiçbir şeye karşı değilim fakat birisiyle görüntülü telefonda konuşuyorsun bir de yanında olduğu zaman sohbet ediyorsun hangisi çok daha güzel. Bu çok önemli.
Üniversitelerde birçok grup birçok genç öğrenciliklerinin yanı sıra müzikle de ciddi şekilde ilgileniyorlar. Bir duayen olarak onlara önerileriniz, tavsiyeleriniz nelerdir?
Taklitler aslını yaşatır, çok iyi çalışın. Bir yere gelen her kişi bir anne babadan doğmuştur. Ben niye yapamayayım diye düşünüp çok iyi çalışmanız lazım ve yapılmamışı yapmanız lazım. Size başarılar diliyorum. Lütfen çok iyi çalışın ve piyasada tutulan o şarkıları hangi dalda olursa olsun alın ve niye tuttu, halk bu şarkıları niye sevdi diye tahlilini yapın. Araştırın gerçekleri bulacaksınız.
Selami Bey yoğun bir konser programı içinde olduğunuzu biliyoruz. Buradan sizi takip eden üniversite öğrencilerine duyurabileceğiniz haberini vereceğiniz etkinlikler nelerdir?
Tabii ki öncelikle onlar bizim geleceğimiz, evlatlarımız. Konserlerimize devam ediyoruz. Benim ünlendiğim süreç 51 seneyi geçti. Bir yere gelmek kolay ama orada kalmak zor. Çalışırsan neden olmasın? Onlardan istediğim şu; yürüyecekleri yolu ve arkadaşlarını iyi seçsinler. Bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim derler. Her yılı kaybedip tekrar aynı yerden bir yıl daha geçirmek günah. Çalışın, çok iyi yerlere gelin. Sizler bizim geleceğimizsiniz. Türkiye'mizin geleceğisiniz. Kendinize iyi bakın. Sizleri çok seviyorum.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı