Öncelikle seni tanıyalım. Sinem Semercioğlu kimdir ve nasıl yollardan geçip bu noktaya geldi?
Ağırlıklı olarak beton ve reçinelerle çalışan bir tasarımcı ve üreticiyim. Fragmentz markası ile ev ve ofis aksesuarları, mobilya ve aydınlatma elemanları üretiyorum. Koleksiyonumun tamamı el yapımı ürünlerden oluşuyor. Lisans eğitimimi Malzeme Metalurji Mühendisliği üzerine aldım. Ardından uzun süre imalat, TV prodüksiyon, set dekoru gibi birbirinden oldukça farklı sektörlerde çalıştım. Çeşitli yarışmalara, sertifika programlarına katıldım, mobilya, sanat, tasarım akımlarına dair dersler aldım, farklı dallarda üretim yapan üstadlara asistanlık yaparak, mümkün olduğunca fazla alanda tasarım ve üretim yöntemi gözlemleyip, deneyimlemeye çalıştım. 2013 yılında deneyim sürecimi, tasarım eğitimi ile olgunlaştırmak adına İngiltere’ye yerleşip, yüksek lisansa başladım. 2015 yılında İstanbul’a döndüm, atölyemi kurup kendi markamı yaratmak için çalışmaya başladım.
Beton ile tasarlamak, betonu kullanmak fikri nasıl doğdu? Kısaca kullandığın yöntemini anlatabilir misin? Ayrıca bu yöntemin ne gibi zorlukları, kolaylıkları var?
İlk betonumu 2009’da içinden kablo geçirdiğim Pringles kutusuna döküp, üzerine bir dantel deseni işledim. O silindir parça uzun süre bir lamba ayağı olmayı bekledi. İkinci denemem, inşaat demirlerinden ayakları olan beton bir kahve sehpasıydı ki yakın çevremde hiç ciddiye alınmadı. Sanırım o yıllarda evin içerisinde beton obje fikrine hiç alışık değildik. Beton ile tekrar buluşmam 2015’te Urban Atölye ile düzenlediğimiz Beton Atölyesi ile gerçekleşti. Farklı disiplinden katılımcı ve moderatörleri ile ufuk açıcı bir çalışmaydı ve ardından bolca meyve verdi. Betonu tercih etmemin başlıca nedenleri, malzemenin soğuk, gözenekli dokusu, biraz da öngörülemeyişi. Aynı kalıptan çıkan hiçbir obje birebir aynı olmuyor.
Neler yapıyorsun? En çok neler beğeniliyor ve pazarlama, satış süreci nasıl şekilleniyor? İlgilenen insanlar nereden edinebilir?
Koleksiyonumda ev, ofis aksesuarları, aydınlatma elemanları var. Ev aksesuarları arasında bolca saksı, fotoğraf ve ayna çerçeveleri, kapı ağırlıkları mevcut. Mobilya tarafında şimdilik kahve sehpası, duvar rafı gibi işler var. Ofis grubu daha çok masa üstü düzenleyiciler ile kağıt ağırlığı olarak kullanılabilen dekoratif objelerden oluşuyor. Şu sıra en revaçtaki işler, kapı ağırlığı ve saksılar. Satışlarımı http://fragmentz.sopsy.com ve birkaç online siteden daha yapıyorum. İşlerin fiziksel olarak görülebileceği yerler arasında, Madem Sanat’ın kurucusu Timuçin Gözaydın ile çalışmalarımızı gerçekleştirdiğimiz atölyenin showroom’u, Moda’da Punta Design Store, Haliç’te Olmadık Projeler Atölyesi ve Erenköy’de Ref_Collection’ı sayabilirim. Fragmentz koleksiyonunun üretimi dışında, Timuçin ile kişiye ve projeye özel mobilya, aksesuar üretimleri yapıyoruz. Bir de kalıp ve dökümlemeye, ahşap işleme, modellemeye yönelik kısa atölyeler düzenliyoruz. Bunlarla ilgili bilgi almak isteyenler bize mail yoluyla ulaşabilir veya atölyenin kapısını tıklatabilirler.
Genç bir tasarımcı ve girişimci olarak ne gibi zorluklarla karşılaştın ve karşılaşıyorsun? Benzer şekilde yola çıkmak isteyen genç insanlara önerilerin nelerdir?
Bir tasarımcı ve girişimci olmanın ve öyle kalmanın bana göre en önemli şartları kararlılık, sürekli olarak öğrenmek, bir de disiplinli çalışmak. Ortaya bir ürün koymak işin küçük bir kısmı. Ürünün kullanışlılığı, dayanıklılığı, maliyeti zaten tasarım sürecinde hesaplanmış olması gereken kalemler. Bunların ardından tasarımcının kendisini ürün ile ilgili müşteriye ifade etmesi, ürünün görsel olarak sunumu, doğru tanıtım araçlarının, özellikle sosyal medya hesaplarının etkin kullanımı, güncel tutulması, diğer tüm süreçler kadar önemli. Herhangi alanda üretim yapmayı hedefleyen arkadaşlara önerim, attığınız her adımı, her deneyiminizi sevin. Sonucunu göremeseniz bile o devinimin, bilginin dönüp dolaşıp nihai amacınıza katkıda bulunacağına inanç duyun. Örneklerden referans alın ama başkalarının gerçeklerini kendinizle fazla özdeşleştirmeyin, kendi hikâyenizi şekillendirdiğinizin farkında kalın.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı
Fotoğraflar: Emrah Tarım Photography