Rektör olsam da, kendimi bir girişimci olarak görüyorum: İstinye Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Melih Bulu

5dk okuma

99. sayımızda yine bambaşka özellikleriyle farklılaşan bir öğretmen, akademisyen, rektörü, İstinye Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Melih Bulu’yu konuk ediyoruz. İstanbul’da üniversiteli olmak, akademik hayatla ilgili görüşleri ve özellikle girişimcilik hakkındaki uzman tavsiyelerine kulak verin deriz.

Haberin Devamı

Öncelikle, senenin başlarında sayılırız. Nasıl başladı sene sizin için? Yeni üniversiteli olan ve kıdemli üniversitelilere neler söylemek istersiniz?

Yeni sene gayet iyi başladı bizim için. Öğrenci sayımız beş bine ulaştı. Kurduğumuz araştırma merkezlerimiz ile birçok ulusal ve uluslararası başarıya imza attık ve atmaya devam ediyoruz. Her geçen sene büyük bir ivme ile gelişen İstinye Üniversitesi’nin içerisinde olmak, bütün akademik ve idari ekibimizi heyecanlandırıyor. Şu aşamada öğrenen ve performansa dayalı bir organizasyon olma yolunda ilerliyoruz. Yeni üniversiteli olan öğrencilerimizi içtenlikle tebrik ediyorum. Çünkü uzun bir maraton sürecinin sonunda seçilerek üniversite okumaya hak kazandılar. Artık hayata atılmalarının önündeki son basamağa ulaştılar. Üniversitede okuyan öğrencilere özellikle tavsiyem derslerini çok iyi öğrenmeleridir. Bundan sonra bu kadar rahat bir öğrenme dönemine sahip olmayacakları için, bu rahat öğrenme fırsatını sonuna kadar değerlendirmelerini öneririm.

 

Siz de bir zamanlar öğrenciydiniz. Nasıldı o yıllarınız? Keşke yapmasaydım ve iyi ki yapmışım diyeceğiniz başlıca neler var geçen yıllarda?

Haberin Devamı

Üniversite öğrenciliği yıllarım gerçekten hayatımın en mutlu günlerindendi. Her gün yeni bir şey öğrenmenin heyecanı beni mutlu ediyordu. Bir daha o kadar rahat bir öğrenme dönemim olmadı maalesef. O sebeple, “Keşke daha fazla şey öğrenmek için zamanımı daha verimli kullanabilseydim” diye geçiriyorum içimden. Üniversite dönemimde ODTÜ Mimarlık Amfisinde, her hafta ünlü bir konuşmacının yer aldığı konferansların sıkı takipçisiydim. Okumak önemli ama kendi alanında önemli tecrübelere sahip kişileri dinlemek ve onlarla tanışıp sohbet etme imkânı da bana çok şey kazandırdı. Şimdi “İyi ki yapmışım” diyorum.

 

Ülkemizde üniversite sayısı her yıl artıyor. Bu artış hakkında fikirleriniz nelerdir ve elbette özel üniversite devlet üniversitesi ayrımı konusunda kafası karışık gençlere neler söylemek istersiniz?

Ben hala Türkiye’deki üniversitelerin sayısının az olduğunu düşünüyorum. ABD’nin nüfusu bizim dört katımız ama üniversite sayısı 35 katımız. Benzeri bir model ile ilerlediğimiz için daha çok üniversite açılmalı diye düşünüyorum. 200’ü geçen üniversite sayısı ile ciddi bir rekabet ortamı oluştu ülkemizde. Özellikle İstanbul’da ellinin üzerindeki üniversitesi ile bu rekabet çok daha yoğun yaşanıyor. Rekabetin olduğu yerde gelişme hızlanır. O sebeple, İstanbul’daki devlet ve vakıf üniversiteleri ciddi bir rekabet içerisindeler. Aday Öğrencilere bu rekabeti yakından izlemelerini öneririm. Çünkü bu yoğun rekabet her sene çok büyük değişiklikler getirebiliyor. Yeni kurulmuş bir üniversite rekabet ortamına uyum sağlamak için birkaç sene içerisinde, ülkenin en iyi akademik kadrolarından birini kurabiliyor. Dünya çapında araştırmalara imza atabiliyor. Dolayısıyla gençlere seçecekleri üniversite konusunda karar verirken akademik kadrolarının özgeçmişlerine bakmalarını; somut olarak hangi araştırmalara imza attıklarını, dünya bilimine ne tür katkılarda bulunduklarını araştırmalarını şiddetle tavsiye ederim. Bunları yapmış akademisyenlerin olduğu yerler elbette öğrencilerine ciddi katkıda bulunabilir diye düşünüyorum.

 

İstinye Üniversitesi de birçok gencin yaşama hayali kurduğu İstanbul’da konumlanmış, yeni sayılabilecek bir üniversite. İstinye Üniversitesi’ni bunca üniversite arasında farklılaştıran nedir?

Haberin Devamı

İstinye Üniversitesi’nin önemli bir iddiası var: 21. Yüzyılın Türkiye’sini, dünyanın ilk on ülkesinden biri haline getirecek bilgiyi üretmek. Bunun için bir araştırma üniversitesi olarak kurgulanmakla birlikte, ürettiği bilgiyi toplumla paylaşacak mekanizmaları da kurmuş durumda. Yakında İstinye Üniversitesi’nin öğrenci ve akademisyenlerinin kurduğu bilgiye dayalı şirketlerin Türkiye’ye nasıl bir ivme kattıklarına şahit olacağız hep birlikte.

Haberin Devamı

İstinye Üniversitesi bilimin derinlemesine araştırılmasını desteklerken disiplinler arası çalışma ortamına da önem vermektedir. Bu sayede üniversitemizde bulunan Tıp, Mühendislik, İktisadi ve İdari Bilimler ve Mimarlık gibi fakültelerimiz ortak projeler yürütmektedirler. Farklı bölümlerden öğrenciler de ortak bitirme projeleri yapmakta ve bu sayede, farklı disiplinler ile çalışma kültürü elde etmektedirler.

Haberin Devamı

İstinye Üniversitesi’nin üzerinde önemle durduğu diğer bir konu ise, “İstinyeli Diploması”dır. Öğrencilerimizin, ders dışında katıldıkları kulüp faaliyetleri bir yazılım tarafından kayda alınıyor. Mezuniyet için bir öğrencinin minimum bir puan toplaması bekleniyor. Öğrenciler mezun olduklarında, ayrıca İstinyeli Diploması da verilerek, kendilerine ders dışı faaliyetlerinin dökümü sunuluyor. Böylece öğrencilerimiz iş başvurularında eminiz ki işverenler için dikkate değer bu ikinci diplomayı da kullanacaklar.

Haberin Devamı

“Karşımda görmek isteyeceğim hoca ve öğrenci profili hep sorgulayan, bir şeyi neden yapması gerektiğini bilen ve onu istediği için yapandır. Yoksa, “mış” gibi yapılan işlerden bir sonuç elde etmek, başarıya gitmek mümkün değil.”

 

Bir zamanlar öğrenci ve ardından uzun süredir akademisyen olarak kürsünün iki yanında da bulundunuz. Hangisi daha zor? Ve karşınızda nasıl bir öğrenci ve öğretmen görmeyi tercih edersiniz?

Benim yaşadığım öğrencilik daha zordu düşündüğümde. Çünkü çoğu okuduğum okul ve oradaki öğretmenler işlerini iyi yapamıyorlardı. Bunun biz öğrencilere yansıması da istemeyerek okula gitmemiz oluyordu. Anlamsız bulduğumuz şeyleri yapmaya zorlanıyorduk. Bu durum benim gibi sebebini bilmeden bir şey yapmayacak birisi için çok zordu. Bu sebeple, karşımda görmek isteyeceğim hoca ve öğrenci profili hep sorgulayan, bir şeyi neden yapması gerektiğini bilen ve onu istediği için yapandır. Yoksa, “mış” gibi yapılan işlerden bir sonuç elde etmek, başarıya gitmek mümkün değil.

 

Girişimcilik de uzmanlık alanlarınızdan birisi ve İstinye Üniversitesi’nde de bu konuda önemli çalışmalar yapıyor. Girişimciliğin üniversite ve üniversiteliler açısından önemi hakkında neler söylersiniz?

Her ne kadar İstinye Üniversitesi’nin Rektörü olsam da, kendimi bir girişimci olarak görüyorum. Şimdiye kadar birçok girişimin içerisine yer alarak tecrübe kazandım. İstinye Üniversitesi’nin ürettiği bilginin toplumun hizmetine sunulmasında girişimciliğin çok önemli bir araç olduğunu düşünüyorum. O sebeple öğrencilerimizin formal bir girişimcilik dersi almalarını teşvik ediyorum. Daha sonra, farklı bölümlerin öğrencileri ile birlikte yaptıkları bitirme projelerinin bir girişime dönüşmesinin önünü açıyoruz. Bize fizibilitesi yapılmış girişim projeleri ile gelen öğrencilerimize kuluçkamızda yer veriyoruz. Orada başarılı olanlara üniversitemizin network ağlarından yatırım sağlıyoruz. Gördüğünüz üzere, İstinye Üniversitesi girişimci ekosistemini oluşturmuş durumda. Amacımız öğrencilerimiz ve hocalarımızın kurdukları şirketler ile ülkemiz ekonomisine ciddi bir katkı yapmaktır. Benim ileride en çok gurur duymak istediğim konulardan birisi budur.

 

İş hayatında da birçok önemli pozisyonda görev aldınız. Mezunların iş bulmak konusundaki kaygıları malum. Başarılı bir kariyer inşası için gençlere neler önerirsiniz?

Gençlere söyleyeceğim birinci önemli konu, sevdikleri işin üzerine gitmeleridir. Sevdikleri iş alanında çalışabilirlerse motive olmak, onlar için çok kolay olacak ve başarı daha kolay gelecektir. İkinci önemli konu ise, çalıştıkları alanda en iyi birkaç kişiden biri olmayı hedeflemeleridir. Bunu ilk önce kendi şirketlerinde, sonra bulundukları şehirde, sonra ise Türkiye’de hatta dünyada hedefleyebilirler.

“Başarısız olmak sürecin doğal bir parçasıdır. Başarısız bir girişim denemesi sonrası yapılan hatalar değerlendirilmeli ve yeni bir girişime daha tecrübeli başlanmalıdır.”

 

Bir önceki soruyla da bağlantılı olarak, gençler iş imkanları konusunda tatmin olamadıkça ve elbette teknolojinin pazarlama alanında da özellikle e-ticaret vasıtasıyla yayılması sonucunda kendi girişimlerini hayata geçirmekte daha istekliler. Bu hayallere sahip gençler için işler daima yolunda gitmiyor elbette. Nedir bu yolun zorlukları ve aşma yöntemleri?

Kendi işini kurma fikri olan öğrencilerin bunu kesinlikle denemesini öneririm. Bir girişimde bulunmak sanıldığından çok daha karmaşık bir iştir. O sebeple, en iyi öğrenme yolu deneyip başarısız olmaktır. Dolayısıyla girişimci adaylarının başarısız olmaları sürecin doğal bir parçasıdır. Başarısız bir girişim denemesi sonrası yapılan hatalar değerlendirilmeli ve yeni bir girişime daha tecrübeli başlanmalıdır.

 

Öncelikle İstinye Üniversitesi ve ardından tüm üniversitelilere üniversite yaşamıyla ilgili vereceğiniz mesajları da almak isteriz. Gençlerin hayatlarının bu en güzel dönemlerini daha da güzelleştireceğini düşündüğünüz üç altın öğüt nedir?

Birincisi; üniversite bir öğrenme ortamıdır ve bu ortamda öğrencilere mümkün olduğunca çok şey öğrenmelerini öğütlerim. İkincisi; üniversite tecrübe aktarımının yapıldığı bir yerdir. Dolayısıyla öğrencilere üniversitede önemli tecrübe birikimi yapmış hocalarının tecrübelerini öğrenmek için çaba sarf etmelerini öneririm. Üçüncüsü ise, üniversitede yer alan kulüplerden ilgilerini çekenlere katılıp ders dışı aktivitelerle kendilerine en az bir hobi edinmelerini öğütlerim. Sahip olacakları hobi ya da hobiler, gelecekte yer alacakları yoğun iş dünyasında onların nefes alma penceresi olacaktır.

 

Röportaj: Erkmen Özbıçakçı

Haberle ilgili daha fazlası: