Organ bağışı bekleyen hastalar için seyahat eden Başak ve Irmak’ın farkındalık hikayesi

4dk okuma

18 yaşındaki genç gezginlerin çocukluk hayali sırt çantalarını sırtlayıp yollara düşmekti. Seyahat planını gerçekleştirirken organ bağışı sırasında umut bekleyen hastalara dikkat çekmeyi amaçlayan gezginler, bu girişimleriyle ülkemizde ve gezdikleri ülkelerde insanların takdirini topladılar. 4 ülke ve 6 şehir ile farkındalık dolu bir seyahate imza atan Başak ve Irmak’ın kayıtsız kalamadığımız bu girişiminin, uygun organ bekleyen hastalara umut olmasını diliyoruz.

Haberin Devamı

Sizi tanıyarak başlayalım mı? Başak ve Irmak neler yapıyor son dönemlerde?

Irmak Sancar: Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri üçüncü sınıf öğrencisiyim. Okuldan arta kalan zamanlarda davul çalmayı ve snowboard yapmayı seviyorum.

Başak Yücetin: Ben de Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde okuyorum. Bu aralar tamamen okul ve sonrasında yapacağım kariyer hedefleri üzerine çalışıyorum.

 

Organ bağışına dikkat çekmek için yaptığınız geziyle tanındınız. Nasıl oluştu bu fikir? Hikayesini dinleyelim mi?

Irmak: Biz aslında Interrail yapmayı çok istiyorduk ve ikimiz de Kuzey Avrupa’ya gitmek istiyorduk. Böyle bir fırsat yakalayınca da açıkçası hiçbir amacımız olmadan yola çıkmak istemedik. Sosyal sorumluluk projeleri üzerinde düşündük biraz. Başak’ın babası Organ Nakli Koordinatörü. Bize fikir veren de o oldu açıkçası.

Başak: Çocukluğumdan itibaren bu konuyu biliyordum açıkçası. Zorluklarını, neler yaşandığını… Küçükken hem yurt içinde hem yurt dışında olan çocuk kamplarına da katılıyordum. Irmak’la da birlikte büyüdüğümüz için o da bir şekilde konunun içindeydi hep. Buradan yola çıkarak hem hakim olduğumuz bir konu olması hem de bir faydası olması, Organ Nakli’ne dikkat çekmek için çıktığımız yolculuğun adını ve amcını belirlemiş oldu.

Haberin Devamı

Dört ülke gezdik. Norveç, İsveç, Danimarka ve Hollanda’da toplamda 16 gün kaldık. Gezinin daha ilgi çekici hale gelmesi ve ses getirmesi için farklı bir şey de yapmak istedik. Bu nedenle ekstrem bir spor dalını eklemek istedik ve aklımıza ilk skydiving geldi. 3.000 metreden bir atlayış yaptık. Atlayış bittip yere indiğimizde pankartımızı açtık. Çok fazla korkmuştuk ama oraya çıktığımızda zaman durmuş gibiydi. Otuz saniye kadar serbest düşüş yaşadık. İnanılmaz bir rüzgar vardı ve başta ne olduğunu anlayamadık. İlk deneyimimizdi ama bunu tekrar yapmayı çok istiyoruz.

 

Seyahate çıkmadan önce sizi destekleyenler oldu mu, yani bir sponsorluk ya da maddi bir yardım söz konusu oldu mu?

Başak: Çoğunlukla kendimiz karşıladık ama özellikle Skydiving konusunda sponsor bulmamıza iletişim anlamında babam yardımcı oldu.

Irmak: Seyahate çıkmadan önce bize sponsor olarak destek çıkan ONKD (Organ Nakli Koordinatörleri Derneği) oldu. Biz onlara projemize sunmuştuk. Başak’ın babası da bu anlamda iletişimimizi hızlandırdı. Orada kalacağımız yer ya da neler yapacağımızla ilgili tüm ayarlamaları biz yaptık ama bütçe anlamında bize onlar destek oldu.

Haberin Devamı

Sonuçlarını takip ettiniz mi, size geri dönüşler nasıl oldu?

Gittiğimiz şehirlerin en kalabalık yerlerinde pankartlarımızı açıp fotoğraf çekiyorduk ve çevredeki insanlar ne yaptığımızı anlamaya çalışıyorlardı. Pankart üzerinde yazan mesajı gördüklerinde ise bu çok hoşlarına gidiyordu. Bu arada pankartları ve tişörtleri de kendimiz hazırladığımızı söylemek isteriz. Çünkü bizim için emek emek bir iş olmasını istiyorduk.

Haberin Devamı

 

Sizi en çok etkileyen şehir ya da gezerken karşılaştığınız ve sizi çok etkileyen bir olay, anı yaşandı mı?

Norveç’teyken Norveç’teki organ nakli derneği bizi duymuş ve bizi davet ettiler. Hatta kendi yerel dergilerinde bizimle bir röportaj yaptılar. Bu bizim için çok güzel bir anı oldu. Bunun dışında asıl bizim için komik olan bir olay, biz bu geziyi yaparken kuzey ülkelerinin çok pahalı olduğunu biliyorduk zaten ve dört kişilik hostellerden birinde kendimize yer ayarlayabilmiştik. Norveç’teki hostelde bir adam vardı ve devamlı yalnız geziyordu. Sohbet edecek birilerini arıyordu. Biz tanıştık ve az da olsa sohbet etme şansımız oldu. Amerika’da üst düzey bir yöneticiyken işinden istifa edip dünyayı gezmeye karar vermiş. Biz de bütçemiz çok olmadığından sabah akşam fast food yiyorduk. Kendisi bizden bir gün önce hostelden ayrıldı. Ayrılırken baş ucumuza para bırakmıştı “gidip güzel bir yemek yiyin” diye de not eklemişti. Hala konuşuyoruz, sosyal medya hesaplarımızdan da birbirimizi takip ediyoruz ve buna benzer seyahatler için fikir alışverişi yapıyoruz.

 

“Ne kadar çok anlatırsak, ne kadar çok buna destek olursak o kadar fazla hayat kurtardığımızın farkına varmamız gerekiyor.”

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Türkiye ile dünyadaki diğer ülkeler arasında organ bağışı anlamında bir fark var mı?

Irmak: Türkiye’de beklemediğimiz şekilde bir ilgi gördük. Biz daha Norveç’teyken üçüncü gün haberlerimiz yayınlanmaya başladı. Döndüğümüzde bazı televizyon kanallarında da röportajlarımız oldu. Açıkcası şaşırmıştık.

Başak: Aynı dönemlerde bizim okulda yapılan bir etkinlikte organ naklini işlemek istediler ve bizden de bununla ilgili destek istediler. Bunun dışında genel olarak Avrupa’da da aynı şekilde yaklaşımlar var. Bekleme süresi onlarda beş yıl olabiliyor ama bizde daha fazla tabii bu süreler. Bizim ülkemizdeki diyaliz merkezlerine de bu anlamda çok fazla sorumluluk düşüyor. İnsanları bilinçlendirme, bütçe gibi faktörlerde olanaklar daha fazla olmalı. Ne kadar çok anlatırsak, ne kadar çok buna destek olursak o kadar fazla hayat kurtardığımızın farkına varmamız gerekiyor.

 

Sizce eksikler neler? İnsanlar bu konuda neler yapmalı?

Organ naklinde dışardan insanlardan çok, yakınlık derecesi önemli. Burada çoğu zaman en yakınlarının bile organ bağışı yapmaktan korktuğunu gördük. Bunun verici kişiye bir zararı olmadığını doğru anlatmak gerekiyor. Öncelikle akrabalık derecesi yakın olan kişilerin bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. Çünkü akrabalarından organ nakli yapılamadığı zaman dışardan kişilerden almak için sıraya giriyorsunuz ve işte asıl bekleme süresi ve bazen maalesef sonu iyi bitmeyen hikayeler burada başlıyor.

Çünkü siz hayattayken tanımadığınız kişilere organ bağışı yapamıyorsunuz. Bu, işin ticaretine giriyor. Bunun önüne geçmek için bazı önlemler alınmış. Bugün gidip organlarınızı bağışlasınız bile bu ancak beyin ölümü dediğimiz durumu gerçekleştiğinde olabiliyor. Hayattayken on sekiz yaşınızın altındaysanız organ bağışı yapamıyorsunuz zaten. Burada da beyin ölümünüzün gerçekleşmesi durumunda ailenizin onayıyla olabiliyor. On sekiz yaşın üstündeyseniz de öncesinde organ bağışı yapmış olsanız bile o gün geldiğinde son sözü yine aile bireylerinize bırakıyorlar. Onların onayı olmadan siz öncesinde bağış yapmış olsanız bile ne yazık ki nakil işlemleri yapılamıyor. Şu anda Türkiye’de bekleyen sayısını tam bilemiyoruz ama her yıl iki futbol sahasını doldurabilecek sayıda insan, organ bağışı beklerken ne yazık ki ölüyor. Oranlar bu kadar yüksekken bu konuda hala tam anlamıyla bilgi aktarımı yapılmaması üzücü. Erken teşhis de bu anlamda çok önemli. Nakil ne kadar erken olursa diğer organların etkilenme ihtimalini da o kadar düşürmüş oluyorsunuz. Nefroloji bölümlerinde bu konuyla alakalı testlerinizin yapılmasını isteyebilirsiniz.

 

Sosyal sorumluluk adına bundan sonrasında da hedefleriniz, projeleriniz var mı?

Biz bağımsız olarak devam etmek istiyoruz sosyal sorumluluk projelerine ve yapmak istediğimiz çok şey var. Bir taraftan okullarımız da devam ediyor ve kariyer hedeflerimize de odaklanmamız gerekiyor. Bu arada yine birçok şey düşünüp konuşuyoruz ama ne zaman hayata geçirebiliriz bilemiyoruz.

Röportaj: Tuğba Badal

Haberle ilgili daha fazlası: