KARANLIK MI MADDE?
Evrenin büyük oranda "karanlık madde" ve "karanlık enerji"den oluştuğuna inanılıyor. Boyutlar üzerine teoriler de 1907 civarında ortaya atılmaya başlandı. Zaten sonra sahneyi Albert Einstein alıp Görelilik Kuramı ile yeri göğü inletti. Uzun süre mekânsal ve zamansal boyutların doğada farklı ve birbirinden bağımsız olduğu düşünüldü ancak özel görelilik kuramı ile mekânsal ve zamansal ayrımların her bir tanesinin hareketi ile karşılıklı çevrimler oluştuğu anlaşıldı.
ASLINDA HEPSİ FARKLI BAKIŞ AÇILARINDAN İBARET
Uzay zaman bükülmesi dediğimiz şey aslında Einstein’in yer çekimini Newton’dan farklı bir şekilde tanımlamasından başka bir şey değil. Newton kanunlarına göre, düz bir çizgiyi izleyerek yol alması gereken gezegenler Einstein’ın aklı sayesinde güneşin yörüngesinde yerlerini alırlar. Bir örnekle açıklayalım diyeceğiz ama açıklanmışı var!
ÇARŞAF ÖRNEĞİ
Newton yasalarına göre zaman, mutlak bir büyüklüktü. Uzaydan farklıydı. Einstein da farklı sanılan bu kavramları birleştirdi ve uzay-zaman dediğimiz kavramı ortaya çıkardı ve dedi ki, “Düz bir yatak düşünün. Bu yatağın üzerine gergin bir çarşaf serin ve hiç kırışıklık olmasın. İşte bu dümdüz çarşaf iki boyutla tanımladığımız uzay-zaman düzlemi olsun. Şimdi bu düzleme bir gezegeni simgeleyen demir bir bilye koyun. Bilye yatağa biraz gömülüp bir göçük yaratarak çarşafı da bükecektir. İşte zaman da bu şekilde demir bilye ile simgelediğimiz kütle yardımıyla bükülebilir. Kütlenin artışı, bu kütlenin uzay-zaman düzlemini büküşünü arttırır. Kütle arttıkça göçük de artar. Eğer kütle ölçülemeyecek boyutlarda aşırı büyük olursa uzay-zaman düzlemi ışığı bile hapsedecek kadar göçecektir. İşte bu göçük kara delik olarak adlandırılır. Eğim çok olduğu için ışık karadelikten girer ama geri çıkmaz.” Bazı teorilere göre bu içeri giren ışık evrenin başka bir noktasından geri çıkar. Bu teorilerde karadelikler dipsiz kuyular değillerdir, iki ucu açık bir boru gibi düşünülebilir.
Böyleyken böyle. Bizim iş biraz elçilik tabii. Büyük dehalar açıklıyor neydi, nasıldı? Haftaya da zamanda yolculuk konusunu deşelim, ne dersiniz?
Yazan: Buğu Begüm Orhan