Muğla'nın öğrenciliği meşhur!

5dk okuma

Vakit kışa yakın. Şehirlerin çoğu beyaza bulanmaya başlayacak. Birçoğumuz battaniyeli, kahveli, karlı kış hayallerine geçişe hazırız. Size, değerini kara kışın ortasında anlayacağınız bir keşif yazısı armağan ediyoruz. Keşifte bu hafta sıra Muğla’da.

Haberin Devamı

Muğla, bir öğrencinin üniversite yıllarını geçirebileceği en eğlenceli ve en güzel şehirlerden biri. Büyük şehirlerde yaşayanlar tatil hayallerini daima Muğla ve çevresi üzerine kurarlar. Siz bir öğrenci olarak o hayalin içinde yaz kış yaşarsınız. Ne kadar şanslı olduğunuzu her sabah yeniden anlarsınız. Yıllarca anlatılacak Muğla’da öğrencilik hikayeleri de bu histen doğar. Muğla’da öğrenciliğin meşhur olma sebebi, iki adım ötede muhteşem plajlar, tüm kaygılardan uzak şipşirin köylerde geçen eşsiz yıllardır. Bir öğrenci olarak Muğla’daki yıllarınızı iyi değerlendirirseniz, çalışma hayatında bolca eksikliğini duyacağınız tatil ihtiyacının 10 yıllık bir bölümünü depolamanız mümkün. 

MUĞLA’NIN İÇİNDEN MİSİNİZ?

Muğla denince akla gelen ilk yerler illa ki sahil şeridinden olur. Böyle düşünmekte herkesin hakkı var. Dünyaca ünlü plajları, koyları yani sahil şeridi elbette daha çok akla gelecektir. Bunun yanında Muğla merkezin nev-i şahsına münhasır atmosferini, yapısını es geçmek şehre büyük haksızlık olur. Bir kere Muğla, film ve dizilerde ayıla bayıla dinlediğimiz, bizi çok güldüren Ege şivesini en net duyacağınız şehir. Meşhur; “gari, edivercen” tarzı deyişlerinin membaı Muğla. Sırf bu yüzden bile şehrin sokaklarında yürüyen, tanımadığınız insanlara yakınlık hissediyorsunuz.

Şehir merkezinde ve iç ilçelerde gezilip görülecek yerler genellikle camiler, hanlar, türbeler gibi Osmanlı mirası yapılar ve geleneksel Muğla evleri. Kurşunlu Camii, Ulu Cami, Şeyh Camii, Milas’taki Firuzbey Camii, yine Milas’taki Çöllüoğlu Hanı, Beçin’deki Ahmet Gazi Medresesi ve Türbesi öncelikle gezilmesi gereken tarihi yapılar olarak öne çıkıyor.

Haberin Devamı

GELELİM SAHİL ŞERİDİNE!

Haritayı önünüze koyup baktığınızda anlayacaksınız ki Muğla Türkiye’nin en şık köşesine kurulmuş oturuyor. Akdeniz ile Ege’nin kesiştiği o nokta, işte ora Muğla. Elbette bu durum denizler, koylar, plajlar açısından da büyük bir potansiyel sağlıyor. Öyle ki, Muğla’ya hiç bilmeden gidip rastgele beğendiğiniz bir koyda veya plajda bile denize girseniz bir süre sonra oranın dünyaca ünlü bir plaj olduğunu öğrenebilirsiniz. Bir çırpıda söylemek saymak mümkün değil, o yüzden girizgâh niyetine: Bodrum, Marmaris, Fethiye diyelim, yazının devamında karşınıza çıkacakları siz anlayın.

BODRUM

Haberin Devamı

Bodrum üzerine söylenmemiş ne kaldı ki… Şarkılara, kitaplara, filmlere konu olmuş, güzelliği tüm dillerde en az bir kere anlatılmış. Bodrum’u gezmekten bahsedeceğiz ancak tecrübeyle sabit ki hikayenin sonu şu meşhur, “ileride Bodrum’a yerleşme” klişesine bağlanacak.

İlçeye girerken masmaviden yemyeşile uzanan bir renk cümbüşü karşılıyor sizi. İlçenin simgesi beyaz evler de katılıyor bir süre sonra karşılayanlar arasına. Birçok müdavimine göre sayısı büyük bir hızla artan işletmeler yüzünden eski tadı yok, ama denizin kenarında arabayla ilerlerken bile suyun hala ne kadar berrak ve temiz olduğu görülebiliyor.

Haberin Devamı

İlçe merkezi oldukça zengin bir etkinlik imkanı sunuyor. Onlarca cafe ve eğlence yeri, merkezden çıkmasanız da sizi tatmin edecek bir gezi vadediyor. Fakat Bodrum’u hakkıyla gezeceğim diyorsanız bilmeniz gereken incelikler var. Her biri birbirinden güzel koylarla, plajlarla dolu güzelim Bodrum beldelerini tek tek anlatmaya kalksak sayfalar yetmez. O sebeple her birinin kendine has koylarının ve plajlarının özelliklerinden ve buralarla ilgili en işlevsel tavsiyelerden bahsederek bilgilendirelim sizi.

Güvercinlik: Salih Adası’na nazır o muhteşem manzara eşliğinde bir çay için ve denizine girin.

Haberin Devamı

Torba: Beldeye giderseniz yapacaklarınız basit: Önce köyü geziverceniz, sonra çam ve zeytin ağaçları ile donanmış koyda denize giriverceniz!

Haberin Devamı

Gölköy: Çam, mandalina ve palmiye ağaçlarının gölgesinde serin serin yüzün gari!

Gündoğan: Şöyle sakin sakin biz bize olalım, ama deniz de şahane olsun diyorsanız; orası burası!

Yalıkavak: Bodrum’un efsanevi süngercilerinin anavatanı. Yel değirmenleri fonda, tertemiz deniz karşınızda, daha ne olsun!

Gümüşlük: Tavşan Ada’sı ve eski liman kalıntıları ile Bodrum’un en eski yerleşim yerlerinden. Burada denize giren sanatçı çıkar, o kadar!

Turgutreis: Adını hepimizin bildiği ünlü denizci Turgut Reis’ten almış. İlçenin en kalabalık ve hareketli yerleşim birimi. Gün batımını izlemeden geçmeyin.

Akyarlar: Meraklısıysanız sörf yapın burada. Değilseniz “ne denizdi be” diyeceğiniz suyunda yüzün.

Bağla: Enfes bir denizin tadını kamp konseptinde çıkarmak isteyenler, buraya! 

Ortakent: Ilık, yumuşacık bir denizin ve şirin, sıcacık da insanların olduğu bir köy burası.

Bitez: Meşhur türküdeki Halil İbrahim’in varamadığı Bitez işte burası. Denizi de türkü kadar meşhur.

Karaada: Doğal termal suyu ve şifalı çamuru ile ünlü belde, Bodrum gezisinin olmazsa olmazı.

Ada Boğazı (Akvaryum): Yukarıdan bakınca 30m’ye kadar denizin dibi görülebiliyor. Türlü balıklarla birlikte yüzme fikri size heyecan veriyorsa akvaryumu mutlaka görün.

MARMARİS

Kime sorsanız Marmaris’i anlatmaya çılgın eğlence hayatından başlar. Denizinden de doğasından da bahseder elbette. Fakat gidip görünce anladık ki tarihi de bir hayli zengin Marmaris’in. Yapılan araştırmalarda Marmaris'in tarihinin MÖ 12000'lere kadar gittiği ortaya çıkmış. Devamında antik çağ uygarlıkları, Anadolu’nun tüm kültürel hazinesi, bölgenin en eski liman kentlerinden biri olması sebebiyle başka kültürlerle etkileşimi ve nihayet Osmanlı kültürünün etkisi ve Cumhuriyet değerlerinin harmanlanması sonucunda aldığı bu son kusursuz şekil ortaya çıkmış. Marmaris eğlenceden çok daha fazlası anlayacağınız. Bunun yanında muhteşem doğası ile ilgili söylenecek çok söz var. Her biri eşsiz bu Marmaris beldelerinde neler var sizin için gezip not ettik.

Fosforlu Mağara: Fosforlu mavi, yeşil, turkuaz renklerin içinde nefis bir denizde yüzmek isterseniz, burası aradığınız yer olabilir.

Yalancı Boğaz: Tersaneler bölgesi olarak da bilinir. Bir gemi kaptanının körfeze açılan boğaz zannederek karaya oturmasının ardından bu ismi alan bölge, Marmaris’in görülmeye değer güzelliklerinden biri.

Turunç: Eski bir balıkçı kasabası olmasının yanında modern de bir turistik belde. Denizi ayrı güzel, ormanı ayrı, havası apayrı…

Günnücek: Dünyada eşine az rastlanır Günlük Ormanları’nın bulunduğu bu belde Marmaris’in saklı incisi.

Kumlubük: Plajındaki şahane kumu ile nam salmış bir belde. “Kayalıklara, taşa gelemem bastığım yer kum olacak” diyorsanız Kumlubük doğru adres.

Çiftlik: Ulaşımı biraz meşakkatli, ama bunu safari turları veya hoş bir deniz yolculuğu gibi etkinliklerle avantaja çevirmek mümkün. Gittiğinize de değiyor.

Cennet Adası: Aslında burası bir yarım ada. Hem de ormanlarla donanmış. Neredeyse ağaçtan denize atlayabileceğiniz bir yer hayal edin. Buraya gelip o hayali gerçekleştirin.

İçmeler: Adı tesadüfen İçmeler değil. Buranın suyu şifalı. Ayrıca Marmaris’te en çok eğlenebileceğiniz yerlerin başında geliyor.

FETHİYE

Tanrı tarafından dünyaya bahşedilmiş bir güzellik olduğu söylenegelir Fethiye’nin. Tarihi de coğrafyası da oldukça zengin ve özeldir. Tarihi Likya Yolu ile yürüyerek gezemeyeceğiniz tek bir koy, gizli sahil, kuytu plaj yoktur. Fethiye’de yapmak zorunda olduğunuz en önemli aktivite; yamaç paraşütü. Burası bu spor için gerçek bir cennet. Fethiye’yi ilmek ilmek dokuyup son şeklini veren tatil beldeleri ise ayrı ayrı anlatılmayı hak ediyor.

Ölüdeniz:

Fethiye tanrı tarafından bahşedilmiş bir güzellikse bunun en önemli sebebi Ölüdeniz’dir herhalde. Yeşil ve mavinin her tonu çarşaf gibi bu denizde yılın en az 11 ayı tüm cömertliği ile insanoğluna sunulmuştur.

Kelebekler Vadisi:

Eskiden daha az bilinir olmakla birlikte hala alternatif tatil rotaları arayanlara ev sahipliği yapar Kelebekler vadisi. Dağ yürüyüşleri, kano gezintileri, koy turları ile birçok etkinlik yapmak mümkün. Ancak burada söz etmek zorunda olduğumuz asıl yer Kabak Koyu. Fethiye, Ölüdeniz, cennet derken Kabak Koyu da bu hikayenin vahasıdır. Kabak Koyu’nu görenlerdeki en baskın his: “her fani dünya gözüyle bir kez olsun burayı görmeli”dir.  

Saklıkent:

Bir başka akıl almaz güzellik de Saklıkent. 600 m’yi bulan muhteşem bir kanyon içine gizlenmiş eşsiz bir doğa harikasıdır. Kocaman kayalıklar arsından akan gürül gürül bir su ve etrafta kavak ağaçları… Hem yüzme hem yürüyüş hem de tırmanma imkanı sunan bir bölge hayal edin. Hayalinizden de güzel emin olun.

DATÇA, BOZBURUN, AKYAKA

Tüm bu dünya harikası yeri anlattık ama bu üç nefis beldeye dokunmadan geçemezdik. Datça deyince akıllara ilk gelen ve iyi ki de gelen Can Yücel, Bozburun’un daha da bilinir olmasını sağlayan, ama bundan ne kadar hoşnut emin olamadığımız Bülent Ortaçgil ve elbette Türkiye’nin Cittaslow’larının (yavaş şehir) baş tacı Akyaka’dan bahsetmeden geçsek gözümüz açık giderdi. Özetle, Datça’ya gidip Can babanın gezdiği sokakları, müzedeki yarım kalmış bardağını görmeden, ahtapotlu bir balık sofrası kurmadan; Bozburun’a gidip yüzünüzü boz taşlara dönmeden, sessizliği dinleyip yakamozu seyretmeden, Akyaka’da da şöyle bir gönlünüzce “durmadan” dönmeyin deriz.

 

Haberle ilgili daha fazlası: