Öncelikle Mersin Türkiye’de sinema ile ilgili şehirler sıralandığında akla ilk gelenlerden birisi değil. Senin bu yönelimin ve Mersin’de bu işi yapma hikayen nasıl başladı, şekillendi?
İlk akla gelen şehirlerden olmadığı gibi bu konuda çok da geri ve kısıtlı bir şehir. Benim için ise durum alışıla gelmişin dışında, sinema baba mesleği diyebilirim. Torosların zirvesinde elektrik olmayan köyden, 12 yaşında okumak için şehre kaçan ve kaçtığı yıl her kasabada olan yazlık sinemalar sayesinde sinema ile tanışan ve 14 yaşında kendi sinemasını açıp, 16 yaşında kendi filmini çekmeye çalışan bir adamın oğlu olunca ister istemez sinemanın içinde buldum kendimi. Sinemacı olma niyetinde değildim, çocukluğumda uzun zaman görüntü ile uğraştım. Yani sürekli görüntüler çekmek, montajlamak, belli kurgular üzerinde çalışmak en büyük eğlencemdi. Sonra tiyatrocu arkadaşlar ile tanışınca biraz da çevrenin etkisi ile daha da yoğunlaştım.
Mersin Sinema Derneğini kurdunuz ve güzel işlere de imza attınız. Derneğin faaliyetleri ve hedefleri hakkında biraz bilgi verir misin?
Sinema derneğini biraz zorunluluktan kurduk. Başta Mersin Sinema Topluluğu idik, dernek tarzı oluşumlara pek sıcak bakmıyorduk. Bizim için bu tür oluşumlar bürokrasiden ve gereksiz uğraştan ibaretti. Biz gazeteci, tiyatrocu, ressam, öğrenci, bir arkadaş grubu olarak kısa film denemeleri yapmak, iş üretmek, üretirken de öğrenmek istiyorduk. Sonra baktık ki üretmek yetmiyor, bunu insanlar ile paylaşmak da gerekiyor, bu sebeple kısa film gösterimleri, kısa film atölyeleri, kısa film yarışmaları düzenlemeye başladık ve dernekleşme zorunlu hale geldi. Derneğimizin birinci amacı, dernek üyeleri ile birlikte film üretmek. Sonrasında ise yaşadığımız şehirde bu işi yapmak isteyen insanlara ve özellikle öğrencilere yardımcı olmak. Ve tabii en önemli ilgi alanımız ise çocuklar, biz dernek olarak günümüz ile ilgili biraz karamsarız. Artık yetişkinlerin iyi şeyler yapacağına çok inanmıyoruz. Dünya düzelirse bunu bugünün çocuklarının yapacağına inanıyoruz. O sebeple son üç yıldır çocuklara özel ilgi gösteriyoruz. Mesela “Kardeşimin Filmi” projesi ile farklı kültürlerden on çocuğa kamera hediye ettik ve bunla kendi kişisel belgesellerini çekmelerini sağladık. Sonra bu çalışmaları tek çalışmada topladık ve çocuklara izlettik. Sonra “Umudumuz Çocuklar” projesi ile en ücra yerde yaşayan, daha önce bu tür etkinliklere katılmamış çocuklara film, tiyatro, müzik, gölge oyunu ve resim çalışmaları atölyelerine götürdük. Birçok çocuğun sanatla tanışmasını sağladık. Hedeflerimizin başında çocuklara yönelik bu tür çalışmaları daha geniş kitlelere yaymak geliyor. İkinci sıra da bir yılda inşa ettiğimiz “Kırmızı Klaket” kültür merkezi geliyor. Burası Mersin Sinema Derneği’nin çalışmalarını yapacağı yeni merkezi. İçinde atölyeleri, sahnesi olan ve Mersin’in en hareketli semtinde. Bu ay içinde hizmete başlayacak. Derdi üretim olan herkes ücretsiz faydalanabilecek. Tabii bir diğer önemli nokta ise donanımızı güçlendirip projelere verdiğimiz desteği daha da arttırmak ve kısa film projelerine verdiğimiz desteği uzun metraj çalışmalara da verebilmek.
Netekim Karakolu ile memleket hafızasında pek de iyi yer etmemiş bir meseleyi, yaşanmış bir öykü üzerinden mizah unsuru ile ele aldınız. O nasıl bir tecrübeydi ve filmin aldığı dönüşler nasıldı?
Bilindiği üzere Netekim Karakolu babamın yaşanmış gerçek hikayesi. İyi bir yer etmesi konusunda ise, zaten bizim de amaçlarımızdan biri buydu: o dönemi, o dönem yaşananları insanların zihnine bir kez daha kazımak. Diğer dönem filmlerinden farklı olarak bizim filmimizde hiç siyasi karakter yok. Hepsi halktan adamlar, halkın ne yaşadığının belgesini bırakmak istedik. Tecrübe kısmı en eşsiz bölümü. Ekip olarak film yapmayı öğrendik. Çok büyük emek ve para kaybettik ama hiç sıkıntı yok. Sonuçta sinema iş değil aşk bizim için. Diğer yandansa yarım kalmış bir hikâyeyi tamamlamış olduk. İnsanın babasının hayatını anlatan bir film yapmasının çok sıradan bir şey olmadığını düşünüyorum. Bizim için önemli olan bir konu Mersin’de yapılmış ve vizyona girmiş ilk filmi yaptık. Ekibin geneli Mersin’den ve iki yüz kişi görev aldı. Dernek üyesi arkadaşlar ile birlikte yaptık. Genel olarak film çok sert bulunuyor. Geri dönüş konusunda çok keskin iki görüş var. Bir kesim çok kötü ve ağır bulurken, diğer kesim çok iyi ve yerinde buluyor. Netekim Karakolu’nu anlamak için dönemi iyi bilmek gerekiyor zannımca.
Mersin’de önemli bir öğrenci nüfusu var. Onların derneğe ve işlerinize ilgisi nasıl?
Belki mecra çok uygun değil ama ben öğrencilerden çok şikayetçiyim. :) Özellikle ödev olduğunda film çeken başka zaman çekmeyen. Ve film çekeceğinde, mekân, kostüm, ekipman lazım olduğunda akıllarına geldiğimiz öğrencilerden şikâyetçiyim. Düşünün ücretsiz ful ekipman desteği sağlıyoruz, isteyen yok. Özellikle benim alanımla ilgili öğrenciler ile bir şey paylaşmak istiyorum. Film çekmekten korkarak, tembellik ederek sinemacı olunmaz. Bu konuda biraz dertliyim o yüzden sitem ettim yerini bulmuşken. Öğrencilerin derneğe ilgili aslında son dönemde en çok tartıştığımız konulardan. Yeterince kaynaşamıyoruz, bu biraz bizim yoğunluğumuz biraz da onların kentten uzak kalmasından kaynaklanıyor. Umarım kırmızı klaket açıldıktan sonra daha düzenli bir etkileşim halinde olacağız. Kostüm, mekân, ekipman desteğini biraz daha sistemli hale getireceğiz.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı