Öncelikle müzik serüvenini konuşarak başlamak ve bu vesileyle seni daha yakından tanımak isteriz. Müziğe ilgini fark edişin, harekete geçişin ve o ilk mücadele yılları…
Müziğin hep var olduğu müzisyen bireylerin yaşadığı bir ailede doğdum. Konuşmaya başlamadan şarkılar mırıldandığımı söylersem yalan olmaz. Lise yıllarında bu işi daha ciddiye alıp arkadaşlarımla birlikte grup denemeleri başladı. Üniversite yıllarında da artık profesyonelleşme çabalarım başladı. Düzenli sahnelere paralel müzik teorisi, enstrüman, şan, armoni gibi eğitimleri yürütmeye çalışarak bugüne kadar taşıdım. Bu zamana kadar çeşitli uyarlamaların yanı sıra iki single bir albüm sığdırmayı başardım.
Ülkemizde ses yarışmaları gün geçtikçe daha da geniş bir kitleye şöhret, kariyer, gelecek vadediyor. Ancak katılım sayısı artsa da bu yarışmalardan umulanı alan sayısı pek de değişmiyor sanki. Sen de bu yollardan geçmiş birisi olarak o süreci ve genel olarak bu yarışmaları nasıl değerlendirirsin?
Yarışma kültürü, tarihi başlattığımız zamandan beri günümüze taşıdığımız bir olgu… Rekabeti seviyoruz. Sokakta tavla başında oturmaktan tutun trafikte yan arabanın şoförüyle cebelleşmeye, oradan futbola ve nihayetinde ses yarışmalarına varıyor bu mesele. Rekabet etmek, bir tarafı destekleyip diğerine salvolar yapmak genlerimizde var. Bu yönden sizi çok seven bir kitle yarattığınızda karşı tarafta duran bir kitle de oluşturuyorsunuz. Bir de ana akım bir TV kanalında ve ülkenin en çok izlenen yarışmalarından birindeyseniz bunun etkisi katlanarak artıyor. Böyle bir teveccüh ve baskı altında yapıyorsunuz işinizi… Eleme meselesinde binlerce değişkenle cebelleşiyorsunuz. Sonuçta ana akım bir işte reyting parametresini de göz ardı etmemek gerekiyor… Milyonlarca liralık bir yatırım söz konusu ve programı satmak zorundasınız… İşi böyle değerlendirdiğinizde ben katılan yarışmacılar arasında finale kadar yükselen birkaç kişiden biri olduğum için kendimi ispatlama konusundaki baskı meselesinde biraz daha rahatlamış sayabilirim. Yarışmalara bu yönden aşırı derecede anlam yükleniyor. Yarışma sonrası süreçte yarışma sizi nereye taşırsa taşısın bir yere kadar size yardımcı olabiliyor. Sonraki süreci iyi yönetmek gerekiyor. Arkanızdan esen rüzgârı iyi değerlendirip elinizdeki potansiyeli ve üretimi doğru değerlendiremezseniz, yani bir üst seviyeye taşıyıp projelerinizi piyasaya süremezseniz yarışmanın size faydası bir yere kadar oluyor. Bu konudaki eleştirilerin sadece yarışma organizasyonunu yapanlara yöneltilmesinin haksızlık olacağını düşünüyorum. Biraz yarışmacıda da potansiyel olmalı.
“Türkiye’nin her tarafı bambaşka bir renk… Bu çok büyük bir zenginlik. Yaptığımız üretimlerin hiçbirini bunu es geçerek yapamayız.”
Müziğini nasıl tanımlarsın? Rock soundları, piyasanın pop dayatması ve elbette işin içinde bir de Aşık Mahsuni Şerif var.
Uzun yıllar sahnelerde alternatif pop rock yaptım. Ama bir yanım bu topraklara ait… İlk enstrümanım bağlama mesela… Yaşadığım ve doğduğum şehir Antakya. Oradan Arap müziğine büyük bir aşinalığım var. Türkiye’nin her tarafı bambaşka bir renk… Bu çok büyük bir zenginlik. Yaptığımız üretimlerin hiçbirini bunu es geçerek yapamayız. Mahzuni Şerif çok büyük bir değerimiz, onun gibi binlerce ozanın beşiğinde yaşıyoruz. Batının şekspir gibi ozanları tüm dünyada nasıl tanınıyorsa bizim ozanlarımız neden tüm dünyada tanınmasın… Biraz o kaygıyla yaptık ‘Dargın Mahkûmu’ Batılı bir gencin dinleyebileceği elektronik bir soundla türkünün özüne sadık kalarak bizden de bir şeyler katarak yapmaya çalıştık. Klibi de o şekilde yaptık. Gelen tepkiler doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Gelelim piyasadaki pop müzik dayatmasına; dünyada müzik piyasası her 15 yılda bir yenilenmekte. Ülkemizde bu biraz ağır gitmekte. Bunun nedeni tek tip bir müzik algısının (fantazi pop) diğer sentezlere karşı baskın tutumudur. Fakat alttan dip dalga gibi gelen Modern Pop ve Yeni Nesil Pop diyebileceğimiz daha yüzünü batıya dönmüş ama doğu ezgilerini de etnik boyutu ile kullanmaya meraklı bir jenerasyon görüyoruz. Ben de kendimi Alternatif Pop, Yeni Nesil Pop-Rock jenerasyonu içinde görüyorum. Büyük bir dijital dönüşüm sonrası artık her şey yeniden tanımlanıyor. Magazinin gerçeği değişiyor, yeni neslin pop müzik sanatçısı duruşu değişiyor, dinleyicisi değişiyor. Artık ‘değer yaratan’ hayata ‘değer katan’ insanların, ‘dayanışma ruhuna inanan’, ‘dünyalı’ sanatçıların dönemi başlıyor. Bu değişime ayak uyduramayanlar çok kısa bir süre sonra yok olup gidecek ne yazık ki. Artık Pop Müzik 2.0 dönemindeyiz.
Klibin de, belli ki üzerine düşünülmüş, farklı olma çabasıyla kafa yorulmuş bir iş. Klip süreci nasıl şekillendi? Dünyada da en önemli şarkıcılar, gruplar işin video ayağını çok sıkı tutar, müzikal kariyerlerinin önemli bir öğesi olarak konumlar. Bu anlamda, çektiğin klip bundan sonraki yolunla ilgili ipucu veriyor diyebilir miyiz?
Dünya artık hız çağında. Dijital devrimin getirdiklerinin bir sonucu bu… Seçenek çok ve her şey hızla değişiyor. Bir şeye ayrılan süre kısıtlı. Bu yüzden bir şey ürettiğinizde tüm duyusal algılamalara hitap etmek zorundasınız. Temelde işitsel bir şey yapıyor olarak görülsek de görsel olarak bir şey sunamazsak bir ayağını kaybetmiş oluyorsunuz. Bu yüzden klip benim açımdan çok önemli bir süreç. Biz bu işi planlarken dünyadaki hareketlere endeksli yapalım istedik. Yani mankenlik ajansından güzel bir kadınla karşılıklı poz verip şarkının hikâyesinden alıntılayarak bir klipte çekebilirdik. Belki daha az risk almış olurduk. Ama biz özel kostümler, kuklalar, 40 tane wodoo bebek tasarladık. 40 kişilik profesyonel bir ekiple çok zorlu bir ormanda çektik. Nihayetinde bu soruyu bana yönelttiğinize göre demek ki doğru bir iş çıkarmışız. Dikkat çeken ve kendinden bahsettiren… Daha sonraki işlerde de muhakkak öyle olacak… Bu artık ben ve ekibimin bir imzası…
Bu noktaya gelene kadar zorlu yollardan geçmiş biri olarak müzik gönüllüsü gençlere neler önerirsin, tavsiyelerin neler olur?
Yaptıkları iş ne olursa olsun müziği hayatlarından hiç çıkarmasınlar mesela… Yaşadıkları coğrafyaya duyarsız kalmadan dünyada olup biteni takip etsinler. Her fırsatta çalsınlar, söylesinler ama öğrenmeyi hiç bırakmasınlar. Ve nihayetinde özgün üretimleri de yapsınlar. Olanaklara şartlara takılmasınlar. Ki eldeki ufacık bir telefonla dünyaya açılan örnekler çok. Melezleşsinler... Tek tip davranış, bakış hastalıklıdır. Yasamşal her üretimi olumsuz etkiler. Ben kendimi her zaman bir melez olarak tanımlarım. Melezlik iyiliği tetikler… İyiliğin melezi olsunlar…
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı