Bu ödül kariyerlerinin başlangıcında olup ortopedik hastalıklar üzerine önemli çalışmalar yapan ve bu alanda gelecek vadeden genç bilim insanlarına veriliyor. Dr. Ünal ödülünü Ağustos ayında topluluğun her yıl düzenlediği uluslararası çalıştaydı alıp, çalışmasının ilk sonuçlarını bu çalıştaydı paylaşacak.
2008 yılında Selçuk Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünden mezun olan Dr. Mustafa Ünal, 2009 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın sağlamış olduğu burs ile ABD’ye gitti. 2010-2012 yılları arasında San Antonio'daki Teksas Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladıktan sonra, Case Western Reserve Üniversitesi'nde doktora programına kabul edildi. Dr. Ünal, burada kemikteki su miktarını tahribatsız olarak ölçebilecek yeni bir metot üzerinde çalışmalarına başladı. Buradaki çalışmaları neticesinde 2015 yılında Amerika genelinde verilen Baxter Genç Araştırmacı Ödülü’nün sahibi olan Dr. Ünal, daha sonra aynı metotu kıkırdak sağlamlığını ölçmek için de kullandı. Raman spektroskopisi adı verilen teknolojiyi kullanarak geliştirmiş olduğu kemikteki ve kıkırdaktaki su miktarını tahribatsız olarak ölçebilen bu yeni metotu ile geçtiğimiz yıl ikisi ABD genelinde, üçü de uluslararası olmak üzere beş tane prestijli ödülün sahibi olup, otoriteler tarafından alanında gelecek vadeden genç bilim insanı olarak tanındı.
Kemik erimesi ve eklem kireçlenmesi hastalıklarının erken teşhisinde yeni dönem
Dr. Ünal, yeni geliştirdikleri metot hakkında şunları söyledi: “Tüm hastalıkların erken teşhisi, tedavi sürecinin başarılı olması bakımından hayati öneme sahip. Hali hazırda Türkiye’deki 50 yaş üstü bayanların %25’i kemik erimesi (osteoporoz) hastalığı riskine sahip. Bu yaşlarda meydana gelebilecek kemik kırılmaları, kırılmaya bağlı komplikasyonlar sonucu erken ölüme dahi sebep olabiliyor. Bu yüzden de, yaşa ve hastalıklara bağlı kemik kırılganlık riskinin hassas bir şekilde test edilmesi çok öneme sahip. Hali hazırda kemik kırılma riskinin tespiti, kemik mineral yoğunluğunu ölçen densitometri ile yapılıyor. Fakat bu metotun hassas ölçümler yapamadığı artık bilimsel çevreler tarafından kabul görmüş durumda, bu yüzden de bu testi tamamlayacak ya da yerine geçebilecek yeni bir teknolojiye ihtiyaç var. İşte bizde buradan yola çıkarak kemiği meydana getiren mineral, kollajen ve su miktarını tahribatsız bir şekilde analiz edip, kemiğin kalitesi hakkında bilgi verecek bir teknoloji üzerine çalışıyoruz. İlk verilerimiz bu geliştirdiğimiz metotun kemik kırılma riskinin tespitinde mevcut metottan daha iyi sonuçlar verdiğini gösterdi. İşte bu çalışmam ile bu yılkı genç araştırmacı ödülünün sahibi ben olacağım.”
Dr. Ünal halen geliştirmeye devam ettikleri bu metot ile kemik kırılma riskinin belirlenmesinde ve hastanın uygulanan tedaviye yanıt verip vermediğinin tespitinde yeni bir dönem açılabileceğini söyledi. Bu metotun aynı zamanda eklem kireçlenmesi veya diğer hastalıkların erken teşhisi için de kullanılabilme potansiyelinin oldukça yüksek olduğunu belirten Dr. Ünal, doktora sonrası çalışmalarını bitirdikten sonra Türkiye’ye dönüp gerekli araştırma altyapısına sahip bir üniversitede araştırmalarına kaldığı yerden ülkemizde devam etmek istediğini dile getirdi.