Dünya değişiyor. Önce Facebook’ta ilkokul arkadaşlarımızı bularak başladığımız bu değişimde, düşüncelerimizi 140 karaktere sığdırıp masalarımızı ve yemeklerimizi “Instagramable” hale getirmeyi öğrendik. Kocaman insanlar olarak, Snapchat’te tavşan, köpek falan olup “Elalem ne der” diye düşünmeden eğlenerek paylaştık. Her anımız başka bir mecranın story’sinde yer almaya başladı ve artık “stalk” omuriliğimizden zevkle ve çekinmeden yaptığımız bir şey haline geldi. E hal böyle olunca, gün geçtikçe 8-5 mesai de daha bir anlamsızlaştı tabii.
Kolundaki saatin markasındansa, hafta sonu tırmanışa gitmeyi daha değerli bulan; ev almak için kredi çekmektense, dünyayı gezmek için para biriktirip işinden istifa eden insanların hikayelerini okuyup ilham aldık. Elbette herkes bu kadar şanslı olamıyor ve her şeyi bırakıp istifa etme lüksü de hepimize kısmet olmuyor. Neyse ki, dünya kendi kendine evriliyor, su yolunu buluyor ve demokrasilerde çare tükenmiyor.
DIGITAL NOMAD: KISACA DİJİTAL GÖÇEBE!
Bu insanlar, işlerinden istifa etmeden farklı şirketlere online olarak hizmet vererek, dünyanın farklı yerlerinden çalışma fırsatları buluyorlar. Dijital sektörün verdiği her yerden online ve ulaşılabilir olma avantajı sayesinde, kilometreler birbirine çok yaklaşıyor. Yine mesai yapıyorlar, ama bu mesaiyi mesela Cape Town’dan ya da Dubrovnik’ten yapabiliyorlar. Tam olarak nasıl oluyor bu iş diyorsanız, madde madde açıklayalım:
Teknolojinin gelişmesiyle, şirketler her daim çalışanına ulaşabileceği telefonlar verdi ve tatilde şezlongdan uzanmışken bile insanlar mail cevaplayabilir oldu. “Madem ki her yerden ulaşılabiliyoruz, o halde neden her yerden çalışmayalım ki” diyen yeni nesil, bu sayede kapitalizmi hackledi ve ortaya başarılı bir anlaşma çıktı.
Şimdilik 53 milyon Amerikalı freenlancer olarak çalışıyor ve ABD ekonomisine 715 milyar dolarlık bir katkı sağlıyor. Gün geçtikçe dijital göçebelerin sayısı artacak ve 2020 yılına kadar etrafımızda bir sürü dijital göçebe olacak gibi duruyor.
Yazan: Yeşer Sarıyıldız