Galip Tekin arkasında sayısız başarı ve imrenilecek bir hayat hikayesi bıraktı. Şimdi istersenizTürkiye’nin yetiştirdiği en önemli karikatüristlerden biri olan Galip Tekin’i bir kez daha analım ve bilmeyenlere daha yakından tanıtmaya çalışalım.
Elbette Galip Tekin’i anlatmaya başlarken söze GırGır dergisinden başlamamak olmaz. Galip Tekin kariyerine, karikatür tarihimizin en önemli köşe taşlarından birisi olan ve Oğuz Aral yönetiminde çıkarılan GırGır dergisi ile başladı.
Ancak tarzı ile hemen farkını hissettirmeye başladı. Yarattığı fantastik karikatür dünyası zamanla dünya standartlarına çıkacak ve ülkemizin gururu olarak Fransız Le Monde gazetesine ve daha birçok uluslararası mecraya röportajlar verecekti. Galip Tekin Fransa’da en az ülkemizdeki kadar popüler ve beğenilen bir karikatüristti. Fakat çok ilginç bir nokta: Tekin’in Fransızcaya çevrilmiş bir eseri bulunmuyordu! İşte bu, Galip Tekin’in çizgilerinin gücünü gösteren en önemli kanıtlardan biriydi belki de. (Fransızca röportaj için tıklayın.)
Tekin aynı zamanda bir akademisyendi de. Boğaziçi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Art of Animation (animasyon sanatı) dersine girmiş, kendisi gibi çizer, karikatürist, illüstratör olmak isteyen gençlerin en sevdiği hocalardan biri olmuştu. Verdiği bir demeçte "Boğaziçi Üniversitesi'nde üniversite bitirmeyen tek hoca ben olabilirim." demişti. Ancak Tekin'in yetkinliğini ölçecek bir diploma da henüz akademi dünyasınca tespit edilmemiştir herhalde...
Tüm bu şahane işlerin yanında işletmeciliğe de el atmıştı. Bir zamanların Beyoğlu’sunun efsane mekanlarından Kemancı’nın ortaklarından birisi oldu. Böylece ülkemizde düşünsel sıçramanın yaşandığı 1980-1990’lı yıllarda, ülkenin kültür dinamosu sayılabilecek Taksim’indeki en önemli buluşma noktalarından biri kabul edilen Kemancı efsanesinin altına imzasını atmış oldu. Ancak altına imzasını atmaktan en çok keyif aldığı iş olan çizerlikten burada da vazgeçmeyerek, Kemancı’da da bir çizim atölyesi kurmuştu.
Sanatsal üretimi yukarıda saydıklarımızla da sınırlı kalmadı. İstanbul Kanatlarımın Altında filminde Hezârfen’in bir masal dünyasından çıkıp gelmiş gibi duran kanatlarının tasarımı kimin elinden çıkmıştı dersiniz? Elbette Galip Tekin’den başkası değildi. Filmin yönetmeni Mustafa Altıoklar’la giriştiği sanatsal birliktelik de zamanla daha da ilerledi. İkili arasındaki ilginç ve derin mesele de Galip Tekin’in ağzından dinlemeye değer.
Galip Tekin’in babası Mustafa Altıokların amcasını öldürmüş. Evet yanlış duymadınız. Hikayenin aslı Tekin’in anlatışıyla şöyle:
“Benim babam ile Mustafa’nın amcası Hasan Bey sinemacı. İkisi de sinema salonu işletiyormuş. Bir gün bir şey olmuş ve tartışmışlar. Babam Hasan Bey’i öldürmüş sonra da intihar etmiş… Yıllar önce Mustafa bana ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ filmini çizmemi istemişti. Ben de kabul etmiştim. Ama Mustafa gittikten sonra Altıoklar soyadı bana bir şeyleri hatırlattı. Arkadaşım olan ve Mustafa’nın filminde oynayan Akasya Aslıtürkmen’i aradım... Ona Mustafa Altıoklar’ın Hasan adında babası olup olmadığını öğrenmesini istedim. O da gidip Mustafa’ya sormuş. Mustafa’da Hasan’ın amcası olduğunu söylemiş. Ben bunu duyunca çok şaşırmıştım. Meğer Mustafa bana gelip çizim yaptırmak istediğinde bunu biliyormuş. O gün işlettiğim bara tekrar geldiğinde 26 kez sarılıp öpüştüğümüzü hatırlıyorum…”
İkili arasındaki ortaklık daha da sıkılaşarak devam eder ve Tekin’in hikayeleri Altıoklar yönetiminde Acayip Hikayeler adı altında 11 bölümlük bir dizi olarak çekilir.
Kısa denebilecek hayatına sayısız başarı ve hikaye sığdıran Tekin’i ve yarattığı fantastik çizgi dünyasını unutmayacağız.