Felsefe çok güzel, gelsene!

1dk okuma

Arkadaşlar artistliğin lüzumu yok. Burada birbirimizi biliyoruz. Öğrencilik yokluktur, tatlı ekşi bir sefilliktir. Yoksunluktan çözüm üretmek, icat çıkarmak, sorgulayıp fikir üretmektir. Bu anlamda korunaklı aile evinden, tuzaklarla dolu gerçek hayata sıçrayışta titrek ilk adımlardır. Tıpkı, bu arayışların ve sorgulamaların ışığında medeniyeti yükseltmiş filozoflar gibi sizler de hiç farkına varmadan birer felsefeci, bilim adamısınız aslında. Evet, gerçek hayata girişte biraz yalpalıyor olabilirsiniz ama Hürriyet Kampüs yine, yeni, yeniden bir koltuk değneği gibi yanınızda bitiyor ve size “Her Şeye Giriş 101” sayfasını takdim ediyor. Yazan: Buğu Begüm Orhan

Haberin Devamı

Bizim bugün yok ev kirası, yok faturalar, yok finaller, burs yattı mı, ayın yedisi olmadı mı hala diye düşüne düşüne yok oluşlarımıza inat; uzun uzun zamanlar önce, uzak bir ülkenin (o lafın gelişi yoksa aslında yanı başımız) meydanlarındaki bahçelerde insanlar düşüne düşüne varlardı. Bu hafta onlardan ikisi aramızda, boynuz kulağı nasıl geçmiş, nasıl bu kadar sükse yapmış… Bakalım!

 

1. SOKRATES VE PLATON KONUĞUMUZ. BAŞKA KİMLER OLSUN!

Bir adam, Atina’da 2400 yıl kadar önce, çok fazla soru sorduğu için ölüme mahkûm edildi. Sokrates, insanların gerçekte anladığı şeyin sınırlarını açığa çıkarmayı ve yaşamlarının temeli yaptıkları varsayımları sorgulamayı seviyordu. İnsanların çok iyi bildiklerine emin oldukları şeyleri aslında bilmediklerini onlara kanıtlamak bir başarı ölçüsüydü Sokrates için.

 

2. BİLDİĞİ TEK ŞEY HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİ YA, O ASLINDA TAM ÖYLE DEĞİL!

Haberin Devamı

Sokrates bilgeliği çok şeyi bilmek ya da bir şeyi nasıl yapacağını bilmek olarak tanımlamadı. Bilgelikten anladığı ve elbette savunduğu, neyi bilebileceğimizin sınırlarını da içererek, varoluşun gerçek doğasını anlamaktı. Bütün bu ünün ve başarının sebebi ise durmaksızın soru sorması ve düşüncelerini tartışmaya daima istekli olmasıdır. Yaşamın ancak düşünürseniz yaşanmaya değer olduğunu söyler.

 

3. BOYNUZUN KULAĞI GEÇTİĞİ NOKTA!

Platon ise dünyanın gerçekte nasıl olduğunu yalnızca filozofların anladığını düşünür. Filozof duyularına dayanarak değil de düşünmeyle gerçekliğin doğasını keşfeder.

 

4. ARKADAŞ NE OLMUŞ O MAĞARADA, HERKES ANLATIP DURUYOR!

Bu fikri anlatmak için bir mağarayı betimler. Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük ve zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde gerçek şeyler olduğuna inandıkları, titreşen gölgeleri görürler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgelerin gerçek olduğunu düşünerek geçirirler.

 

5. VALLA GÖRMEDEN İNANMAM GÜRUHU!

Sonrasında içlerinden biri zincirlerini kırar ve ateşe doğru döner. Gözleri başlangıçta bulanıktır ama sonra nerede olduğunu görmeye başlar. Mağaradan sendeleyerek çıkar ve nihayet güneşe bakabilir. Mağaraya geri döndüğünde, dışarıdaki dünya hakkında söylediklerine kimse inanmaz. Zincirlerini kıran kişi bir filozof gibidir.

 

6. SOKRATES’İ PLATON’DAN DİNLEDİK HEP, ÇÜNKÜ O YAZMAYI DA SEVMEZDİ.

Haberin Devamı

Sokrates, Platon’un diyaloglarında yaşamaya devam ediyor. Durmaksızın soru soran, şeylerin gerçekte nasıl var olduğunu düşünmeyi bırakmaktansa ölmeyi tercih eden bu inatçı adam, o zamandan beri filozoflar için ilham kaynağı oldu. Sokrates’in birincil etkisi etrafındaki insanlar üzerineydi.

 

7. FAKAT VEFALI ÇOCUKMUŞ!

Hocasının ölümünün ardından Platon, Sokrates’in ilkelerine bağlı kalarak öğretmeye devam etti. Bu da bizi önümüzdeki hafta bu köşede yer alacak isme götürüyor; Aristoteles!

Haberle ilgili daha fazlası: