Ege Üniversitesi'nden (EÜ) bilim insanları, Avustralya ve Birleşik Krallık'tan araştırmacılarla yıldızlar arası ortamda düşünülenden çok daha fazla "yağ benzeri" moleküller olduğunu tespit etti.
EÜ'den yapılan yazılı açıklamaya göre, Avustralya'nın University of New South Wales (UNSW) ve Birleşik Krallık'ın Armagh Observatory and Planetarium (AOP) kurumlarından araştırmacılar işbirliğinde gerçekleştirilen proje kapsamında yıldızlar arası karbon konulu çalışma yapıldı.
ÇALIŞMA, TÜBİTAK DESTEĞİYLE YAPILDI
TÜBİTAK desteği ile yapılan çalışmada yıldızlar arası toz bünyesinde daha önce düşünülenden çok daha fazla 'yağ benzeri' moleküller olduğu belirlendi.
Araştırmanın bilimsel makalesi Monthly Notices of the Royal Astronomical Society'de (MNRAS) yayınlanarak, sonuç uluslararası basın kaynakları ve sosyal medya aracılığı ile duyuruldu.
UZAYDA YAŞAM KONULU ÇALIŞMA
Açıklamada görüşlerine yer verilen EÜ Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Başkan Vekili Prof. Dr. M. Serdar Evren, ilgi çekici çalışmalara imza attıklarını ve bu çalışmaların toplumu doğrudan ilgilendirdiğini, bölümün öğretim üyelerinden Prof. Dr. Melike Afşar ve doktora öğrencisi Burcu Günay’ın yer aldığı çalışmanın ilgi çekici içeriği ile birçok uluslararası haber ajansında yer almaya başladığını açıkladı.
Çalışması hakkında bilgi veren Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Astrofizik Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi Burcu Günay ise karbonun, bilimsel modellere göre, evrende en bol bulunan dördüncü element olduğunu vurguladı.
Yıldızlar arası ortamdaki karbonun yaklaşık yarısının basit moleküller, serbest atomlar ve iyonlar olarak bulunduğuna işaret eden Günay, "Ancak yıldızlar arası ortamdaki toz parçacıklarının içinde ne kadar karbon bulunduğu, gözlemsel olarak doğrudan saptanmasının zor olması nedeniyle tartışmalıdır. Gökadamızın evriminde gaz ve yıldızlar arasındaki malzeme döngüsü önemli rol oynamaktadır. Yıldız ve gezegen sistemleri oluşumu için hammadde, önceki nesil yıldızlar tarafından yıldızlar arası ortama aktarılmıştır. Karbon, bu döngü içerisinde yaşamla ilişkili temel element olduğu için özel bir öneme sahiptir" ifadesini kullandı.
YILDIZLAR ARASI ORTAMDA TOZ OLUŞUMU KOŞULLARINA YAKIN KOŞULLAR OLUŞTURULDU
Günay, laboratuvarda yıldızlar arası ortamda toz oluşumu koşullarına yakın koşulların oluşturulduğunu vurgulayarak, çalışmayı şöyle anlattı: "Gökadamızda mevcut karbonun çeyrek ile yarısının yıldızlar arası toz parçacıkları bünyesinde yağ benzeri moleküller halinde bulunduğunu saptadık. İçinde bulunduğumuz Samanyolu Gökadası için bu yaklaşık bin 34 ton yağlı maddeye denk geliyor. Bu sonuç, yıldızlar arası karbonlu toz tanelerinin yapışkan özellikleri ile yıldız ve gezegen oluşumundaki rolleri ve hatta yaşamın kökeni için gerekli olan organik malzemelerin gezegen yüzeylerine dağılması ile ilişkilerini içeren soruları da beraberinde getirdi. Kendi yıldızımız Güneş'in varlığından önce, başka yıldızların varlığına bağlı olarak oluşmuş toz taneciklerinin günümüz Güneş Sistemi'nde meteorlar bünyesinde kalıntı halinde bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca NASA, yakın zamanda, 3 milyar yaşındaki Mars kayaçlarında organik moleküller keşfetmiştir. Güneş Sistemimiz oluştuktan sonra, yaşamı besleyen organik maddelerin, meteor ve kuyruklu yıldızlar tarafından genç gezegenlere taşınmış olma olasılığı düşünülmektedir."
Günay, bu çalışmanın derin uzayın yaşamla bağlantılı organik maddeler açısından oldukça zengin olduğunu gösterdiğine işaret ederek, "Bu organik maddelerin yıldızlar arası ortamdaki madde döngüsü ile başka yıldız ve gezegen sistemlerine de taşınmış olması mümkündür" görüşünü savundu.
EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak da evrenin keşfedilmeyi beklediğini vurgulayarak, araştırmaya katılanlara teşekkür etti.
Kaynak: Sputnik Türkiye