Yıllardır değişmeyen tarzınızı yansıtan ama diğer yandan farklı tarzlara da yer veren bir albüm ile karşımıza çıktınız. Baha'nın sessiz kaldığı bu dört yılda neler değişti?
Aslında pek fazla bir değişiklik olmadı. Daha önceki albümlerimde de farklı tarzlarda şarkılara yer veriyordum. Aşk’a Devam albümümde de bu şarkı ‘Lafını Bile Etmiyorum’ oldu. Bu kez tek fark, bu şarkıyı çıkış şarkısı olarak kliplendirmemiz oldu. Yaz dönemi olduğu için bu şarkıyı uygun gördük.
Konserlere ara vermeden devam ediyorum her zaman. Albüm sonrası daha hızlı bir konser trafiği oluyor. Şarkılarımı dinleyicilerimle yüz yüze paylaşmak, o değerli insanların yüreklerine hitap edebilmek inanın tüm yorgunluğumu alıyor ve yerini huzur ve mutluluğa bırakıyor. Bir sanatçı için en önemli tarafı sanırım budur. Sahnede yaklaşık 2-3 enstrüman kullanıyorum. Duruma göre değişiyor. Repertuarımızda her tür müziğe yer vermeye çalışıyoruz orkestra arkadaşlarımla. Türkçe Pop, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği, bazen de yabancı parçalar çalıp söylüyoruz. O da duruma göre değişiyor. Öğrencilik yıllarımı da sayarsam yaklaşık 25 yıldır sahnelerdeyim.
"Romantik Prens"ten "Müziğin Ağbisi"ne doğru bir yolculuğunuz olduğundan bahsediyorsunuz, nedir "Müziğin Ağbisi"?
Bu proje benim PR işlerimi yürüten ekibin projesidir aslında. Bana açıldığında çok hoşuma gitti. Çünkü yıllardır bu tür bir projede yer almak istememe rağmen bir türlü gerçekleştirememiştim. Çeşitli müzik eğitim fakültelerinde, gençlerle bir araya gelip onlara birikimlerimi aktarmak, fikir alışverişinde bulunmak bu vesile ile gençlere katkı sağlamak, hatta benim de onlardan yeni bir şeyler öğrenebileceğim fikri çok hoşuma gitti. Bunu da “Müziğin Ağbisi” olarak adlandırdık. Çok yakında da hayata geçiriyoruz inşallah.
Yıllardan bu yana aynı kalitede müzik yapmak ciddi bir çalışma ve motivasyon gerektirir diye düşünüyoruz. Zor olmuyor mu, bir gününüz nasıl geçiyor mesela?
Elbette zor. Sanatçılar duygusal insanlardır genelde. Sanatçı oturup beste yapmakla uğraşmıyor sadece. Hayatın içinde olan her insan gibi, tüm zorluklara rağmen işini de en iyi şekilde yapmaya devam etmek zorunda. Çizgiyi uzun süre devam ettirmek için çok disiplinli olmak, çok çalışmak ve inanmak gerekiyor. Bir de inandığınız değerlerden ve duruşunuzdan asla taviz vermemek zorundasınız. Yaşam felsefesiyle de alakalı aslında bu konu.
90'ların sonundan itibaren müzik sektöründe var olan bir sanatçı olarak sektörün gelişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Son 10 yılda büyük bir düşüş var. Üretim yok her anlamda. Firmaların çoğu kapandı ya da üretim yapmıyor. Artık tek şarkılık single üzerinden yürüyor işler. İnternet ortamının yaygınlaşması firmaları dijital ortamlara yönlendirdi. Sektör burada yürüyor neredeyse. TV’lerde artık müzik programları izleyemez olduk. Yerini başka programlar aldı. Sektörün geleceği içinde pek iyimser değilim.
Bugün sosyal medya üzerinden tek şarkı ile star olan isimler var. Sosyal medyanın yarattığı isimler hakkında ne düşünüyorsunuz, ne kadar takip ediyorsunuz?
Açıkçası pek takip edemiyorum. Genelde pek kalıcı olmuyor bu tür şeyler. Saman alevi gibi geçip gidiyor. Ben sanatçı gözüyle bakıyorum tabiî ki. Ama maalesef bugün Türkiye’de nota bilmeyen insanlar müzik yarışmalarında jüri üyesi olarak geleceğin starını seçiyorlar. Ya da falanca şov veya evlilik programlarında tanınıp albüm yapıp şarkıcı oluyorlar. Hatta sanatçı olarak adlandırılıyorlar. Maalesef.
Önümüzdeki süreci nasıl planlıyorsunuz? Albüm lansmanı, konser vs. derken yakın gelecek planlarından bahseder misiniz?
Konserler bu işin olmazsa olmazı. İnsanlarla direkt etkileşim içinde olduğunuz en önemli bölümü. Albüm çıkarınca her şey bitmiyor aksine yeniden başlıyor böyle bir döngü bu. Hemen bir sonra ki albümü ya da projeleri düşünmeye başlıyorsunuz. Bu arada da canımdan çok sevdiğim ailemi ve dostlarımı da ihmal etmemeyi istiyorum ve planlıyorum hep.