Öncelikle Cazzip Project’ten bahsetmek isteriz. Nasıl bir araya geldiniz, bir araya gelmeden önce nerelerdeydiniz, neler yapardınız?
Cazzip Project 2012 yılında, piyanoda Aslı Özer, bas gitarda Erhan Ertetik ve davulda Ertuğrul Biber’in bir araya gelmesiyle ortaya çıktı. Bizlerin bir araya gelmesindeki ortak isim aynı döneminde bizlere Caz Teori eğitimi veren Güç Başar Gülle olmuştu. Daha ilk provada çıkan enerji ile birbirimizi bulduk dedik.
İstanbul Caz Festivali Genç Caz Yarışması’nı kazanarak, festivalde sahne aldınız. Yarışma sürecinin hikayesi nasıl gelişti ve bu size neler hissettirdi, hayatınızda neleri değiştirdi?
Sürekli caz standartları çalıştığımız, bir yandan da ufak ufak kendi bestelerimiz üzerinde yoğunlaştığımız bir dönemdi. O zaman Cazzip Project gitarda Ozan Göğüş ile birlikte dört kişiden oluşuyordu. İKSV’nin “Genç Caz” yarışması düzenleyeceğini ve elemelerin Nardis’te yapılacağını öğrendik. Gönderdiğimiz demo kaydı ile ilk elemeyi geçtik ardından da yarışmada finalist olduk. O dönem Genç Caz’daki herkes çok yetenekliydi o müzisyenler şu anda da çok güzel çalışmalar üretiyorlar. Festival günü bizim ilk profesyonel caz sahnemizdi ve çok kalabalık, cazdan anlayan bir kitleye çalacaktık. Konser bittiğinde büyük bir alkış koptu, inanamadık. Bu insanlar bizi mi alkışlıyorlar, diye bir şaşkınlık durumu oldu. Bu durumun en büyük etkisi kendimize inanmamızı sağlamasıdır. Performansımız dinleyiciyi etkiledi, o halde projeyi daha da iyi bir yere taşıyarak ilerlemeliyiz dedik.
Caz müziği ülkemizde en popüler müzik türleri arasında saymamız pek de mümkün değil. Ancak son dönemde birçok popüler müzisyenin caz projeler ürettiğine tanık oluyoruz. Size
göre ülkemizde cazın yükselişinden söz etmek mümkün mü, siz nasıl görüyorsunuz?
Şu anda caza karşı yükselen bir trend var. Özellikle lise/üniversite öğrencilerinde ufak bir hareketlenme, oluşum başladı. Eskiden alternatif müzik olarak rock dinlenirdi, şimdi caza kayıyor. İnsanlar, cazın -klasik caz- ile sınırlı kalmayan geniş bir alanı olduğunu keşfetmeye başladı. Artık ön yargıların kırıldığını görüyoruz.
“Caz, yapısı itibariyle belli kalıplar üzerinden hareket ettiğiniz ama aynı zamanda aykırı çaldığınız, bu vesileyle de sınırların ötesine geçmenizi sağlayan bir müzik türü.”
Caz müzik, kulağı başka müzik türlerine daha alışkın insanların kanına kolay karışan
melodilerden oluşmuyor, demek haksızlık olmaz sanıyoruz. En azından ilk dinleyişlerde. Peki bu iş biraz da alışkanlık, damak tadı meselesi, desek hata etmiş olur muyuz ve dinledikçe caz müziğin sırrına erip içinde saklı cevher fark edilebilir mi?
Caz, yapısı itibariyle belli kalıplar üzerinden hareket ettiğiniz ama aynı zamanda aykırı çaldığınız bu vesile ile de sınırların ötesine geçmenizi sağlayan bir müzik türü. Çalarken de dinlerken de iyi takip etmeniz ve bir de tabii “an"da olmanız gerekiyor. Doğaçlama çalım yapıldığı için müzisyen ruh halini çok şeffaf bir şekilde enstrümanı üzerinden dinleyiciye yansıtabiliyor. Örneğin bir akor bastığınızda onun çıkardığı ses tonu, uyum, hem çalanın hem de dinleyicinin keyiften dört köşe olup heyecanlanmasını sağlayabiliyor. Dinledikçe keşfedecek çok detay bulacağınız kesin. Özellikle “Stories” albümünde keşfedilmeyi bekleyen çok yer var. Hem melodik, hem ritmik... Bunu anlamak için dinlerken müziğin içine dalmanız gerekiyor.
Son sorudan da hareketle caz müzikseverlerin ya da heveslilerinin de dinlemesi adına sizin takip ettiğiniz ve ilham aldığınız gruplar, sanatçılardan bir playlist oluşturun desek, kimler olurdu o listede?
Aslında liste çok kalabalık; Chick Corea, Herbie Hancock, Hiromi Uehara, Mark Guiliana, Marcus Miller, GoGo Penguin, Jill Scott ve daha birçok isim sayabiliriz.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı