Yakın zamanda yeni videon, Cesaretsizce Olmuyor’u yayınladın. Böylece sondan başlamış olalım. Nasıl bir iş oldu, süreç ve ilk tepkiler nasıldı, nasıl?
‘Cesaretsizce olmuyor’ fikir olarak ilk aklıma düştüğünden bu yana beni çok heyecanlandıran bir şarkı oldu. Denemekten, hata yapmaktan korkmamayı anlatmaya çalıştığım bir söz ve melodi bütünlüğü aslında. Albüm sürecinde çalışma fırsatı bulduğum Alp Ersönmez, Safa Hendem, Mehmet Cem Ünal, Emin İnal ve Memduh Akatay’ın da birikimlerini aktarmasıyla ve buna ek olarak Emre Küçükosman’ın yönettiği, geçtiğimiz haftalarda yayınlanan video klibimizin de dahil olmasıyla birlikte, parçalar bir bütünü oluşturmuş oldu ve ulaşılan bu noktada aldığımız geri dönüşler bizi fazlasıyla mutlu ediyor diyebilirim.
Seni geç bulduk desek yanılmış olur muyuz? Bu sorudan hareketle, müzikal yolculuğunun hikayesini de merak etmiyor değiliz. İçindeki cevheri fark edişinin ve peşine düşmeye karar verişinin hikayesini dinlemek isteriz.
Hayatımda hep müzik oldu aslında, sadece kendimi enstrüman çalıp şarkılarla ifade etmeye başlamam üniversite yıllarında mümkün oldu.
Birçok farklı müzikal projede yer aldıktan sonra 2000’lerin başında Marmaris’e yerleştim ve 2016 ya kadar uzanan süreçte orada müzik üretmeye devam ettim ve sonrasında Deeperise ile yollar kesişti ve gerisi de ‘Raf’ ile başlayan heyecan dolu bir yolculuk.
Elbette seninle buluşmuşken Raf’ı konuşmamak olmaz. İnanılmaz bir geri dönüş aldı şarkı. Şarkının bir sihri, onu özel yapan bir X faktör olduğundan bahsedebilir miyiz? Neydi sence bu başarının sırrı?
Raf benim için çok özel bir şarkı. Deeperise ile ona baktığımız bu açıdan birçok insan bakabildi diye düşünüyorum. Bir nevi ortak noktalar ve samimiyet buldu insanlar. Kimi bir gitar melodisini sevdi kimi introsunu kimi sözleri kimi arkadaki kuş seslerini kimi de ritmini. Hepimizin oldu.
Sosyal medyanın da yükselişiyle bir şarkı patlıyor ama bazen bu şarkıyı söyleyenin kim olduğu aynı ölçüde bilinmiyor. Bu anlamda dünyadaki dijitalleşmenin nasıl bir etkisi var sektöre?
Kesinlikle olumlu bir etkisi oldu diyebilirim. Müzisyenlerin evlerinde ürettikleri eserleri internet ortamında yayınlayabilir olması yüklediğimiz anlık hikayelerle sevdiğimiz hoşumuza giden şarkıları arkadaşlarımızla paylaşabilmemiz, etkileşim sürecini hızlandırdı diyebilirim. Dijital müzik platformları sayesinde bir sonraki şarkıyı tahmin etmek günden güne zorlaştı.
Bu da müzikseverler için aslında ucu açık şahane bir yolculuk.
Kulağı pop, halk müziği vs. gibi geleneksel tınılarla şekillenmiş bu memleket için yeni bir müziğin temsilcilerinden olduğun söylenebilir. Festivallerde sıkça gençlerle, üniversitelilerle bir araya geliyorsun. Bu anlamda dinleyiciyi nasıl buluyorsun, müziğine etkileri ve tepkileri nasıl?
Kulağıma hoş gelen, içime sinen, yenilik arz eden sound yapılarını keşfetmeyi seviyorum diyebilirim. Festivallerde dinleyiciyle bir araya gelmek zaten başlı başına büyüleyici bir durum. Hep bir ağızdan şarkılar söyleyebilmenin verdiği haz ve o etkileşimin verdiği güç inanılmaz.
Müzik yapmak isteyen gençlere ne önerirsin? Birçok üniversiteli bu konuda hevesli…
Yaşanan süreç çok dinamik. Günümüz teknolojisi daha fazla ses çıkmasına müsaade ediyor ve artık herkes evinden müzikal fikirlerini kaydedip internet ortamında yayınlayabilir seviyeye geldi. Bu da birçok denemeyi beraberinde getiriyor aslında. Yeni sound arayışlarının ve denemelerin, yeni nefeslerin ve yeni seslerin kendilerini duyurması daha da mümkün olabiliyor. Benim naçizane tavsiyem hata yapmaktan, denemekten korkmamaları ve finalde ortaya çıkan fikirleri herhangi bir şekilde kaydetmeye çalışmaları ve fokus grupları oluşturup bu çalışmaları paylaşmaları yönünde olurdu.
Bir de senden playlistinden birkaç nadide parça istesek…
Khalid – Better / Drake - Passionfruit / Beady Belle - Moderation / Phartell Williams – Runnin / Josh Rouse - Come back / Sezen Aksu - Canımsın Sen / Bülent Ortaçgil - Bu iş çok zor Yonca / Simge – Yankı / Hande Yener - Apayrı / Cemali - Duymak istiyorum
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı