Vazgeçersin. Arayıp sormayı bırakır, vazgeçersin. Bir yalan söyler, düşler darmadağın, vazgeçersin. İhanet eder, alt üst olan dünyanın enkazından sağ çıkar, vazgeçersin. Döneceğim der, dönmez, mecbur sen de vazgeçersin.
Kolay iş değildir vazgeçmek. Kurduğun dünya düzenini yerle bir etmek, elinin tersine koyduğun her şeyi devirmek, hayallerini bulutlardan yere, oradan da toprağa gömmek, hani belki sonra tekrar yeşerir diye, zordur vazgeçmek. Bir kere vazgeçti mi insan, en sevdiği şarkıyı bile terk eder.
ÇIKMAZ KALP
Pes etmek değildir vazgeçmek. Girdiğin her yolun sonunun çıkmaz kalp olmasıdır. O yolların sonunu göre göre kör olmaktır kalan her şeye. Kalp bir defa vazgeçmeye karar verdi mi dönmez. Yoldan çıkar, rampadan düşer, yanlış yola girer ama mutlaka vazgeçer.
Tükenmişliğin dile gelmiş halidir vazgeçmek. Emek vardır vazgeçişlerin içinde. Yaşamışlığı da yaşatmışlığı da çok olur vazgeçmenin. Çok yol almıştır bir vazgeçiş. Öyle ilk günden olmaz. Her gecenin bir sabahına mutlaka uyanmışlığı vardır. Günler gece, geceler gün olmuştur anlayacağın. Kaç insan, kaç hayat geçmiştir. Kaç insana, kaç hayata dahil olmuştur. Belki bir daha ömrü boyunca görmeyeceği evlerde uyumuştur. Ama ne uyumak. Bir daha öyle huzurlu uyumamıştır hiç. Huzur da işte, senin huzurun dağlar, denizler, bir ince belli bardakta çay belki, onun huzuru uyumak olmuştur.
"Öyle kolay değildir bir vazgeçiş. Çok uykusuz kalmıştır."
GEÇ
Seni tanıyorum. Senden daha önce de vazgeçmiştim diyecek kadar da çok olur bazen vazgeçişler. Bir çemberin içinde aynı yöne doğru hiç bıkmadan, usanmadan koşan hamsterlar gibi. Aynı hikayelere konu olup durmuştur. İsimler farklı, yüzler aynı hikayelerden hani. Kimsenin kimseye tahammülü kalmadığı hikayelerden hani. Daha önce defalarca vazgeçen birinin artık gün ağarsın da konuşuruz gibi dertleri kalmaz. Öyle bir zamanı da kalmaz zaten. Bakar, anlar, vazgeçer. Kimseye verecek bir şeyi kalmadığından değil, kimseden bir şey beklemediğinden vazgeçer. Çok konuşurlar sonra. Kimi “cesur yürek” der, kimi “vah zavallı” kimi de “ne yaşadı acaba?” Ama çok konuşurlar. Suçlarlar bu vazgeçişi. Birini yarı yolda bıraktığını söylerler. Birini yolun yarısında bırakmanın ne büyük vicdansızlık olduğunu söylerler. Yolda kalandan yana olur, vazgeçişi çarmıha gererler. Ezilenden yana olmayı en büyük direniş sayarlar. Vazgeçişe direnirler. Öncesini sormazlar ama. Yola ilk çıktığın zamanı mesela. Yola çıkmadan yaptığın hazırlığı, heyecanını, hayallerini, keyfini… Sormazlar. Yolda bırakmanı sorarlar, sen buna cevap vermekten de vazgeçersin bir süre sonra.
Tüm savaşlardan haklı çıkmak zorunda değilsin zaten. Canın vazgeçmek istiyorsa, geç. Vardır illa bir bildiğin.
ERTESİ GÜN
Bu vazgeçişinin ilk günü. Biraz pişmanlık da olacaktır içinde. Bir gün daha beklesen her şey çok farklı olabilirmiş gibi. Bir günde dünyayı değiştirebilmeyi istemek gibi. Bir gün daha beklemeden vazgeçtin işte dün ve bugün oldu.
Sonra zaman, zaman her şeyin nasıl ilacı olabiliyordu? Ne demişti şair, “ilk sekiz günü anlatamam. Sağa dön yatamam, sola dön yatamam.” Zordur ilk günler ama sonra hepsi geçer. Hızla kapanır yaraların. Onu her gün görmeyi istemek gibi arsız duyguların da diner. Gün geceye, gece güne öyle güzel döner ki… Sen bir sabah kahvaltısını deniz kenarında yapmanın ne demek olduğunu ilk kez anlarsın. Kahveyle de sohbetlerin derinine düşebileceğini…
Bak bir kere vazgeçtin, ne acısı kaldı, ne hatırası…
Tamam hatıralar hep orada. Dilediğinde çekip çıkarırsın. Dilediğinde aklına getirir, sahip çıkarsın. Ama şimdi çağırma! Daha yeni yol aldılar, yol yorgunluğu da vardır hem üzerlerinde, boşuna toplama şimdi başına tüm hatıralarını… Bırak soluklansın onlar da azıcık.
ŞİMDİ
Neden vazgeçtiğini iyi bilir ama bir vazgeçiş. Neyi, neden ve nasıl geçip gittiğini iyi bilir. Yürümenin ne demek olduğunu bilir. Öylece çekip gitmenin aslında, günlerce sorulan sorulara bulamadığı cevaplar olduğunu, gözle gördüğüne inanmayıp kalbe doğru yol almanın ne kötü bir karar olduğunu, beklemenin değil de, boşa beklemenin tüm bunlara sebep olduğunu iyi bilir. Kimseye anlatamaz. Sonra anlatmayı da bırakır zaten. Anlatmaktan da vazgeçer iyi bir vazgeçiş. Asla vazgeçme tesellilerini sevmez sağlam bir vazgeçiş. Aşktan vazgeçmenin hayatın geri kalanında başarmak gereken şeylerle aynı vazgeçiş olmadığını iyi bilir. Çok ağlamaz bir vazgeçiş. Bir kere ama içi çürüyene kadar ağlar. Ağlamaktan da vazgeçtiği an verir kararını. “Ne olacaksa olsun be!” günün sonundaki en haklı isyanı olur. Sonra ertesi günü de atlatıp bugüne uyanır. İçi sıkışır, nasıl nefes aldığını hatırlamaya çalışır, bir kahve sonra bir kahve daha içer. Sevdiği bütün şarkıları play listten çıkarır. Onu hatırlatacak her şeyi hayatından çıkarır. Uzun zamandır yapması gereken ne varsa hepsini yapar.
Şimdiye bir acı kalır. Bir zavallı pişmanlık. Yüzüne bakamadığı bir utanç.
Şimdiye bir yolculuk kalır. Ne zamandır ertelediği yolu alır. Geri dönmek için artık çok geç, şimdiyi yaşamak içinse çok erkendir ama şimdi hepsini yapmaya karar verir.
O, söylediği her şeyden vazgeçmişken,
O, verdiği tüm sözlerden caymışken,
O, izin almadan girdiği hayatından yine habersiz çıkıp gitmeye karar vermişken, vazgeç sen; hemen şimdi, şu an vazgeç ondan!
Öyle kolay iş değildir vazgeçmek. Kurduğun dünya düzenini yerle bir etmek, elinin tersine koyduğun her şeyi devirmek, hayallerini bulutlardan yere, oradan da toprağa gömmek, hani belki sonra tekrar yeşerir diye, zordur vazgeçmek. Ama bir kere vazgeçti mi insan, en sevdiği şarkıyı bile terk eder.
Mutlu musun?
Yazan: Tuğba Badal