Az, fazladır! Fakat yeterlidir.

1dk okuma

Alman mimar Ludwig Mies van der Rohe’nin öncülüğünü yaptığı, modernizmin minimalizmle harmanlandığı akım olan “less is more” – az, fazladır ile hayatın her alanında belirgin bir çizgide değişimi izliyoruz.

Haberin Devamı

Kapitalizmin baskısıyla tek tip süregelen ihtiyaçlar listesi kabardıkça mutsuzluğumuz artıyor ve bundan rahatsızlık duyuyorduk. Her yanımız uyarıcılarla dolu, sürekli telefonlar çalıyor, mesajlar geliyor, televizyon son sesle yankılanıyor, her an yeni bir ürün çıkıyor ve biz bu ürünlere çılgınca ihtiyaç duyuyorduk. Bu sağlıksız alışkanlığın sonu yaklaştı. Bütün dünya sadeleşme akımının etkisiyle bilinçlenmekte!

 

NEREDEN Mİ BİLİYORUZ?

Bunun etkilerini gözlemleme imkanına rahatlıkla erişebileceğimiz ve örneklemeyi daha mümkün kılacağımız alanların başında ise hakim kültürün etkisini doğrudan gösterdiği, kadın ve kozmetik ilişkisi var.

Son yıllarda, sosyal medyanın da etkisiyle kozmetik sektörü çılgınca büyüdü. Çıkan her yeni ürüne delicesine ihtiyacımız var gibi koşup saldırdık, indirim günleri kişisel bakım marketlerinin kasalarını kilitledik. Sahip olma arzusu ile minicik makyaj çantalarımız, makyaj odalarına dönüştü ve içinde çürümeye mahkûm, bir kereden fazla kullanılmamış kozmetik malzemeler ile dolup taştı. Durma/doyma noktasında ise uzaktan bakıp aslında bunun bir çılgınlık olduğunu fark ettik.

 

FARKINDALIK HALİ

Haberin Devamı

Korkmaya lüzum yok, kozmetik sektörüne bir zeval gelmeyecek. Zira inanılmaz yetenekli pazarlama uzmanları bu sıkılma ve farkındalık halini de bir pazarlama stratejisine dönüştürerek karşımıza daha doğal olduğu iddia edilen hafif yapılı ürünlerle yeniden çıktılar. Sorun yok. Ama konumuz bu değil.

Bundan birkaç ay öncesinde, Instagram makyajı olarak da anılan oldukça ağır bir makyaj trendiyle cildimizi yormaktaydık. Ağır göz makyajları, kusursuz çerçeveli ve yapay dudaklar, donuk bakışları izledi. Şüphesiz çok güzel bir görüntü sağlayan bütün ürünleri çok sevdik ve aşkla kullandık. Ancak yorulmuş olmamız kötüye işaret değil.

 

SAĞLIKLI OLMAK BİR TREND DEĞİL!

Sağlıklı bir ışıltı ile de gayet mutlu ve gayet güzel olduğumuzu fark ettiğimizden beri çok daha huzurluyuz. Makyajsız yüzlerimize tahammülümüz yokken, kusurlarımızla barışmamızı sağlayan ve bizi daha kendine güvenli, daha özgür bireylere dönüştüren bir durum bu.

Yalnız kadın, yalnız kozmetik, cildin nefes alması, kusurlu ve birbirimizden farklı kendimize ait yansımalarımızın daha ağır bastığı bir dünya hali değil sadece. Teknolojide de dilde de, her alanda bunun izlerini görmek mümkün. Daha sade, daha sakin hayatları arzuluyoruz artık. Fazla hızlı koşup çok çabuk yorulmakla da oldukça alakalı. İhtiyacımız kadarıyla ve paylaşarak yaşadıkça gülmeye, nefes almaya, sakinlemeye daha verimli vakit ayırır olduk. Ve bu kusursuz bir huzur. Sadelik iyidir!

 

Yazan: Buğu Begüm Orhan

Haberle ilgili daha fazlası: