Sevilirken ayrılmak mı kaldı Bizans’tan
Yalan dolan yoktu gözlerde sadece ses
Verilen sözler birdi edilen yeminler sıfır
Eşyalar alındı fotoğraflar söküldü yerlerinden
Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk sipariş edildi yeniden.
Yılmaz Erdoğan
AYRILIK NÖBETİ
Önce ayrılığın şokuyla dizginleyemediğimiz öfkeler biriktiriyoruz. Kustukça geçer sanıp, daha çok öfkeleniyoruz. Bitmiş bir aşkla, yorgun düşene kadar dövüşüyoruz. Yara bere içinde bırakıyoruz geçmişi.
Sonraki günlerde öfke yerini ağlama nöbetlerine bırakıyor. İçimiz çürüyene kadar ağlıyoruz. Kedinin biten mamasını bahane edip dünyayı yakıyoruz. Sokakta yanımızdan geçen yaşlı adama içleniyor, televizyondaki filmlere, dizilere sövüyoruz. İlk taşı günahkar olan atar diyoruz. Yemeden içmeden kesilen hayatımızın fişini çekiyoruz.
Anlatma seansları başlıyor ardından. Konuşuyoruz, çok konuşuyoruz…
Gelene gidene konuşuyoruz. Tanıdık yüzler bitince hiç tanımadığımız yabancılara anlatıyoruz. Bilmeyen kalmayana kadar anlatıyoruz olanı biteni. Olanı değil biteni anlayabildiğimiz güne kadar…
Ayrılığın da modası geçiyor sonra.
Yaşam belirtileri vermeye başlıyoruz. Komadan çıktı diyorlar, “bir süre gözlem altında tutulursa iyi olur…”
Aşktan taburcu oluyoruz.
Ne demişti şair, “Bir aşkın izlerini yok edecek yeni bir aşk sipariş edildi yeniden.”
O arkasından yatak yorgan yaktığımız uykusuz geceler hiç oldu.
Avaz avaz öfke kustuğumuz, kim bilir hangi mevsimin rüzgarıydı şimdi?
Bir apartman kapısında “ya ben bu ismi nerden hatırlıyorum?” oldu.
Yaralarımızdan göz açamadığımız o hastahane günlerimizden geriye bir ciğer yanığı kaldı sadece, o da çok içerde derinde bir yerde iyileşmeyi umuyordu.
Çıktığımız çukurdan tekrar düşmemek için yeni bir aşk sipariş ediyorduk hemen.
Her aşk kendi katilini yaratıyordu.
Bizim ruhlarımız aşka tutmuyor. Yaralarımızdan göz açamıyoruz. Herkes birbirinin intikamı oluyor. Delirmek zorunda kaldığımız günlerden geçiriyoruz ve kimse kimsenin elinden tutmuyor aslında. Olanca gücümüzle itiyoruz birbirimizi uçuruma!
İştah açsın diye aşk söylenmez.
Acıya heves olsun diye hayallere tükürülmez.
Bir aşkın izlerini yok edecek aşk sipariş edilmez!
Böyle bir şey değil aşk.
Böyle bir şey değildi aşk.
Şehirler gibi kalabalıklaştık. Nüfus patlıyor içimizde.
Birbirimizi sevmiyoruz, ölü ruhlar biriktiriyoruz sadece.
İnanışları alt üst edin.
Henüz soğumadan ayak izleri, aynı yollardan geçmemek gerek.
Korkmayın, ilk kar tanesi düşene kadar çok da üşümüş sayılmayız.
Yazan: Tuğba Badal