Arabesk ilgisi ne zaman başladı, mesela Rock müzik yaptığınız zamanlarda da sahnede arabesk şarkılar çaldığınız oldu mu hiç? O zamanlar arabesk müzik yapan mekanlara gider miydiniz?
Bu soruya grubun kurucusu Barbaros cevap versin; zira aramızda en büyük arabeskçi kendisi. :)
Çocukluğumda, babamın ölümünden sonra, arabeskin kendisini bizzat yaşadım. İstanbul’da Suadiye'de yaşarken bir anda kendimi Bingöl'de buldum. O zamanlarda, Bingöl'de yapılan en yaygın sosyal faaliyet, mahalle bakkalının önünde oturup, kaset çalardan arabesk dinlemekti. Tüm mahalle arabesk kederlenir, eğlenirdi. Ve ben de tabii. Arabesk çok büyük bir ruha sahiptir. Zaman geçti, tekrar İstanbul’a döndüm, müzisyen oldum. Rock gruplarında çaldım, pop sanatçılarına çaldım ama içimdeki arabesk aşkı bitmedi. Bir süredir kafamda oluşturduğum bir fikir vardı. Arabesk düzenlemeler yapmak. Ama batı enstrümanlarıyla. Grubun adını da bulmuştum. Çevremde olan, arabesk seven, bana inanan arkadaşlarımla İstanbul Arabesque Project'i kurdum. Arabesk dinlemekten her zaman çok keyif aldım. Şimdi de hem dinlemekten hem çalmaktan çok keyif alıyorum.
Türkiye'de arabesk müzik halk arasındaki tabir edilen şekliyle, ‘damardan’ şarkılar üreten, ezilmişlerin sesidir ve eğer arabesk müzik dinleyecek olursak, o ezilmiş halkın sorunlarına da tanıklık edebiliriz. Şimdi ise modern, popüler kültür içerisinde yerini aldı. Bu algı zaman içinde nasıl/neden değişti sizce?
Arabesk çok uzun zamandır var olan ve evrimini muhtemelen hala tamamlamamış bir müzik. İçinde barındırdığı şey sadece acı ve keder değil, güçlü bir isyandır. Ve bu isyandan toplumun her kesimi bir şekilde nasibini almakta. Özellikle yakın dönemde Türkiye'de popüler müzik endüstrisinin ciddi şekilde arabeske yaslandığını ve hazmının eskiye göre biraz daha kolaylaştığını düşünürsek bu sonuç zaten kaçınılmazdı.
“Arabeskin içinde güçlü bir isyan da vardır ve bu isyandan toplumun her kesimi bir şekilde nasibini almakta.”
Piyasaya ilk çıktığınızda tepkiler nasıl oldu? Rockçı arabeskçiye, arabeskçi de rockçıya karşıya her zaman belli bir mesafede kalmıştır. Rock ve arabesk camiasından kızan, küsen oldu mu size?
Aslında rock müzik ve arabesk müzik ortaya çıkış felsefeleri açısından birbiriyle çok da uzak sayılmazlar. Tabii günümüzde aradaki mesafe belirginleşmiş oldu artık. Ama biz aradaki dostluğu pekiştirmiş olduk biraz belki de. Mesela hayatlarında hiç arabesk dinlememiş insanların IAP ile tanıştıktan sonra bu müziğe merak salmaları bizim için mutluluk kaynağı. Bize kızan, küsen olmadı çünkü yaptığımız şeyde her zaman samimiydik ama bunu kabul ettirmek biraz zaman almış olabilir.
Konserlerinize hem rock müzik seven hem de arabesk sevenler geliyor. Dövmesi küpesi olanlarla, tespih sallamayı seven ve daha derli toplu giyinenler bir araya geliyor. Daha önceleri bu iki kesimi bir araya getirmek zordu. Sahneden baktığınızda siz nasıl görüyorsunuz onları?
Arabeski herkes dinler, net! Belki “Batsın Bu Dünya” dinler, belki “Hangimiz Sevmedik”; ama herkesin dinlediği arabesk eserler mutlaka vardır. Konserlerdeki dinleyicilerimizi kategorize etmek imkânsız. Her kesimden, her yaş grubundan insanlar geliyor, dinliyor, efkarlanıyor, eğleniyor. O yüzdendir ki, bugün arabeskin girmediği kulüp, bar, konser mekânı kalmamıştır.
Öyle, pek de garanti olmayan bir yol aslında çıktığınız yol. Anlatınca “Bilemiyorum ki abi,” diyen çok olmuştur. Öyle mi oldu, fikri açtığınızda aldığınız tepkiler nasıldı?
Olmaz mı? :) En başta arabesk dinlediğini söylemeye utanan tonla insan var. Her söylediğim kişi hemen heyecanlanmadı tabii. O arkadaşlarımı da ikna etmeye çalışmadım açıkçası. “Olmaz” diyen kadar, “Çok iyi fikir, ben de varım” diyen de çok arkadaşım oldu.
Garanti bir iş değil ama hiçbir iş garanti değil zaten. Her rock grubunun tutacağını da garanti edemezsiniz ya da her pop şarkısının.
Zaten “Olur mu? Tutar mı?” diye yola çıkarsanız, kaybedersiniz. Sadece, istediğiniz, hayal ettiğiniz şeyi yakalamaya çalışın. Sonrası geliyor zaten.
Garanti olmaktan ziyade aslında oldukça zor bir yoldu ancak IAP olarak biz "Bilemiyorum ki abi" diyenlerle değil sonuna kadar inananlarla birlikte yürüdük.
Şarkı tercihleri nasıl şekilleniyor? Mesela şarkılar sizin özel hayatınızda da sevdiğiniz şarkılar mı yoksa “bu şarkı sevmesek de coverlamaya uygun dediğiniz” de oluyor mu?
Sevmediğimiz şarkıları kesinlikle yorumlamıyoruz. Biz sevmiyorsak, dinleyiciye nasıl sevdirebiliriz? Grup olarak arabeski çok dinleriz. Evde, yolda, konsere giderken vs. Dinlerken keyif aldığımız, bizi alıp bir yerlere götüren şarkıları, önce kendimiz ufak ufak çalıyoruz. Tek gitarla, stüdyoda, kendi kendimize. Bir noktaya geldikten sonra, yine akustik formda, konserlerimizde çalıyoruz. Dinleyicilerin verdiği tepkiyi ölçmeye çalışıyoruz. Onlar da bizim gibi keyif alıyorsa, doğru şarkı demektir. Repertuvara alıyoruz.
Şarkılarını coverladığınız sanatçıların tepkisi nasıl oldu? İlginç bir hikâye çıktı mı oralardan?
Kurulduğumuz yıldan beri dört albüm, iki single yayımladık. Müslüm Gürses, Emrah, Hakkı Bulut, Selami Şahin, İbrahim Tatlıses, Ebru Gündeş gibi birçok büyük isimle yolumuz bir yerlerde kesişti. Tanıştık, derdimizi anlattık, bize inandılar; eserlerini hediye ettiler. Emrah, büyük şarkısı “Unutabilsem” için bizden tek bir kuruş talep etmedi. İbrahim Tatlıses, “Allah Allah” şarkısını bize hediye etti. Ebru Gündeş, Harbiye Açıkhava’da konserine davet etti, konserin bir bölümünde birlikte performans yaptık.
“Kamuran Akkor'la bir şarkıya imza atmak, bizim için büyük bir onur. Ondan çok şey öğrendik ve onu çok sevdik.”
Son zamanlar en çok Kamuran Akkor ile düetiniz konuşuluyor. İstanbul Arabesque Project ve Kamuran Akkor nasıl bir araya geldi?
Kamuran Akkor hem bizler için hem de bu ülke için çok özel bir sanatçı. Ve onunla çalışmak yıllardır hayalini kurduğumuz bir projeydi. Hayata geçirmeye karar verdiğimizde kendisiyle paylaştık. İlk başlarda çok emin olamadı ve zorlu bir ikna dönemi geçirdik. Kolay değil 20 yıl sonra tekrar stüdyoya girmek. Ama o da bize inandı ve bizim için harika bir deneyim oldu. Şakir Askan'ın yazdığı, Burhan Bayar'ın bestelediği ve Müslüm Gürses'in seslendirdiği en özel şarkılardan birisi olan “Unutamadım” şarkısını seçmiştik ve bu, bir anlamda onlara da bir saygı göstergesiydi. Kamuran Akkor'la bir şarkıya imza atmak, bizim için büyük bir onur. Eserin her kelimesine kattığı yorumu, eseri devleştirdi. Ondan çok şey öğrendik ve onu çok sevdik. Daha uzun seneler sahnelerde kalmasını diliyoruz.
Üniversite yıllarınız nasıldı? O zamanki hayat görüşünüz, müzik zevkiniz, sosyal çevrenizle geldiğiniz noktadaki örnekleri karşılaştırınca çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Barbaros: Benim için değişen bir durum yok açıkçası. Üniversitede neysem halen oyum. Hatta bazı konularda daha da radikalleştim diyebilirim.
Tabii üniversitedeyken bir sürü hayal kuruyorsunuz, çok fazla şey yapmak istiyorsunuz. Ama hayat, siz tüm bu planları yaparken, bambaşka yollar çiziyor. Kendinizi bambaşka bir yolda buluyorsunuz. Ben basketbol oyuncusu olmak istiyordu, buna çalışıyordum, kulüplerde oynuyordum. Müzisyen olmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama yıllar geçti, müziğe, enstrümanlara ilgim arttı. Dinledim, çalıştım, uğraştım... ve bugünlere geldim.
Yoğun da bir takviminiz var. Buradan takipçilerinize, sizinle bu röportaj vesilesiyle tanışacak okurlarımıza vereceğiniz etkinlik haberleriniz var mı?
Biz her ay Türkiye'nin ve Avrupa'nın çeşitli şehirlerinde konserler veriyoruz. Ve buralarda çok güzel dostluklar ediniyoruz aramıza yeni katılacak arkadaşları da bekliyor olacağız. 29 Eylül Cuma Ankara hayal kahvesi, 30 Eylül Cumartesi Bursa Hayal Kahvesi, 6 Ekim Cuma Beyrut Performance Hall, 7 Ekim Cumartesi Adana Cosecha En yakın konser tarihlerimiz. Diğer tarihler için ise bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirler.
Röportaj: Erkmen Özbıçakçı, Tuğba Badal