‘Kabahatin büyüğü PR’cılarda’

4dk okuma

MEDYA ombudsmanı olarak, gazetecilerin davet gezilerine gidip şirket tanıtımları yapması ve özel firmalarla etikdışı ilişkilere girmesini eleştiriyorum.

Haberin Devamı

Fakat bu ilişkide taraflardan biri de halkla ilişkiler (PR) sektörü çalışanları. Acaba onlar gazetecilerle ilişkilerinde etik davranıyorlar mı?

Bu sorunun yanıtını sektörün önde gelen isimlerinden Şermin Topçu’nun gönderdiği e-postadan okuyalım:

“Bir PR’cının öncelikli görevi, temsil ettiği markayı haber yaptırmak değildir. Aksine öncelikli görevi, markanın medyada yer alabilecek haber içeriğini sağlamaktır. Bunu sağladıktan sonra gerisi zaten kendiliğinden gelir.

Ne yazık ki son dönemde PR sektöründe böyle bir eğilimin olmadığını üzülerek, bazen de utanarak izliyorum. İçeriği olmayan cafcaflı geziler yaptırarak markasını haber yaptırma peşinde olan PR’cı sayısı artıyor.

Oysa biz PR’cılar ne tur operatörüyüz ne de gezi kontenjanı doldurmaya çalışan tur rehberiyiz. Tam tersine bizler, markası için sürekli proje geliştirmek zorunda olan fikir işçileriyiz. PR’cıların herhangi bir yaratıcılık gerektirmeyen, fuara gazeteci götürmek gibi basit eylemden utanması gerekir.

Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri geliştirmek emek isteyen, uzun ve zahmetli bir süreç. Haber değeri yaratmak yerine bir gezi ile haber olabilmeyi tercih eden PR’cı sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu da ne yazık ki PR mesleğinin itibarının azalmasına sebep oluyor. Zira PR bir fikir işçiliği mesleği olarak algılanmıyor. Tam tersine bir ‘eller havaya’ mesleği olarak algılanıyor. Bu yüzden bir sürü genç gazeteci PR’cılar aleyhinde aklına gelen her türlü aşağılayıcı yazıyı yazma hakkını kendinde görüyor. Mesleğin saygınlığı gün geçtikçe değer kaybediyor. Bir dönemin Alaettin Asna’ları, Betûl Mardin’lerinin saygınlığı kalmadı artık. Çuvaldızı kendimize batırmakta büyük fayda var.”

Haberin Devamı

ACILARDA BÜTÜNLEŞMEK...

ESKİ başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın oğlu Yavuz Yılmaz’ın hayatını kaybetmesinin ardından TBMM’deki partiler de başsağlığı dileğinde bulundu; bu konudaki haberler de 17 Aralık’ta gazetelerde yayımlandı. HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder bütçe görüşmelerinde bu konuya değindi:

“... Hep beraber üzüntülerimizi bildirmedik mi? HDP Grup Başkanvekilimiz Filiz Kerestecioğlu da diğer partiler gibi üzüntüsünü beyan etmedi mi? Etti. Gazetelere bakıyorum, en azından iki gazeteyi isim vererek söyleyeyim. Sabah ve Hürriyet, ana akım sayılacak iki gazetede diyor ki: ‘Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi temsilcileri Meclis’te üzüntülerini beyan ettiler.’ Her birinin muhabiri ayrı fakat haberde HDP yok. Niye böyle? Bu ülkede sansür var. HDP ve onun temsil ettiği değerler, insani faaliyetlerinde bile kamusal alanın dışına itilmeye çalışılıyor.”

Hürriyet’te o gün yayımlanan habere baktım, Önder görmemişti ama en altta grup başkanvekilleri arasında HDP’nin başsağlığı dileği de yer alıyordu. Önder’in haklı olduğu nokta şu; gazeteciliğin rolü ayrışmaları pekiştirmek değil bu ülkede yaşayan istisnasız herkesin ama herkesin acılarda bütünleşmesine zemin sağlamak olmalı. Ayrışma ve kamplaşmalar haberlere
sızmamalı.

Haberin Devamı

YOUTUBER’LARIN VİDEOLARI

Haberin Devamı

SEDA Akço Bilen, Avrupa Birliği ve uluslararası mevzuat bağlamında çocuk hakları ve insan hakları konularında danışmanlık hizmetleri veren Hümanist Büro’nun kurucu ortağı. Gönderdiği e-postada Altın Kelebek’te bu yıl “En iyi YouTuber” Ödülü alan Enes Batur’un videolarına dikkat çekti:

“Amacım ahlak bekçiliği değil, argo konuşuyor ve çocuklar argo öğreniyor gibi bir bakış açım yok. Kullandığı dilin sorunlu noktası, çocuk istismarı eylemlerini normalleştirici yanı. Örnek olarak aşağıdaki videoyu paylaşmak istiyorum.

Haberin Devamı

(...) Bu kişi YouTuber, siz çocuklarınızı kontrol edin diyebilirsiniz. 13 yaşındaki bir çocuğun bu içerikle ilgili yorumunu sizinle paylaşayım: ‘Enes Batur, çok iyi bir insan. Birçok kişi onu takip ediyor. Uygun olmasa o söylemez zaten.’  Şimdi bu savunmaya ‘Öyle olsaydı ödül verilmezdi’ tezini eklemiş oldunuz. Bu dili kullanan bir YouTuber’a ödül verilmesi üzücü.”

Bilen’in linkini verdiği videoyu özellikle paylaşmadım. Çünkü gerçekten de argoyu, küfrü geçtim, şiddet ve çocuk istismarı da var. Aslında sadece Enes Batur’un değil, başka YouTuber’ların videolarında da var böyle unsurlar. Ne ahlaki sınırlar var bu alanda ne de insani kaygılar...

Haberin Devamı

ERİŞİM ENGELLEME ŞAHESERİ

SULH ceza hâkimlerinin erişim engelleme başvurularını otomatik olarak kabul ettiklerini yazmıştım gerçi ama yine de bu kadarını beklemiyordum.

Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız’ın avukatları mahkemeye başvurmuş. Meğer Yıldız, “İslam’ın küçük çocukların evlendirilmesine izin verdiği” yolundaki sözlerinin bulunduğu haberlerden rahatsız olmuş.

10. İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği, avukatların başvurusunu hemen kabul etmiş. Dayanağı da “Bu sözler uzun bir konuşmadan kes-yapıştır yöntemiyle alınmış” diyen bir bilirkişi raporu. Hâkimin erişim engelleme kararı verdiği 17 link arasında eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun bu konudaki değerlendirmelerine ilişkin haberler de var.

Böyle bir kararı anlamak da kabullenmek de zor. Bir kişi, başkalarının sözlerinin bulunduğu haberlere müdahale edememeli. Ama maalesef bu ülkede oluyor böyle şeyler. Hem de her geçen gün sıradanlaşıyor bu uygulama.

Cnnturk.com’un editör ekibi de kabullenememiş bu kararı. Görmez ve Feyzioğlu haberlerinin engellenmesine itiraz edilmiş ama o da reddedilmiş. İsteyenin istediğini sildirdiği bu ortamda dijital habercilik nasıl yapılacak?

OKURDAN KISA KISA

ŞÜKRÜ Hatun: Mesut Yılmaz’ın hayatına son veren oğlu ile ilgili haberlerdeki epilepsi ve felç bağlantısı vurgusu, yaşamını epilepsi ile sürdürenlerin moralini bozacak abartılı ifadeler içeriyor. Bu tür haberlerde daha özenli bir dile ihtiyaç var.
Not: Hastalık ile ilgili bilgiler, hastanenin açıklamasında yer alıyordu.

Birgül Ergev: CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel diyor ki; “AKP, Vedat Demir’den de Süleyman Soylu’dan da rahatsızdır”. Vedat Demir kimdir? Haberde yok. (19 Aralık)
Not: Demir, Soylu ile birlikte AKP’ye geçen Demokrat Parti yöneticisi.

Özkan Aydın: Bir haberi 20-30 tıkla okuyabilmeyi anladık, sabah internette haber okumaya hazırlanırken bizi koltuğumuzdan zıplatan sesli reklamları da anladık, ama bir haberi okumak için tıkladığımızda yukarıdan aşağıya doğru gelen reklam bandını anlamakta zorluk çekiyorum.

Emrah Pak: İnternet sayfanızda yanıltıcı başlıklardan vazgeçemediniz. “Tudor’un yerine geçecek isim belli oldu” başlığı altında “Metin Ülgen’in geçici olarak takımın başında olması bekleniyor” yazıyor. Bu belli olmuş hali mi?

Yalçın Çetin: “Cenazeye katılanlar” haberinde Akif Hamzaçebi TBMM Başkanvekili olarak verilmiş. Oysa Hamzaçebi, 26 Ekim’de yapılan seçimle görevi Yaşar Tüzün’e devretti. (19 Aralık)

Selen İ.: Gencecik Zülal Tütüncü’nün bir ruh hastası tarafından katledilmesi haberinde “bir gün önce tanıştılar iddiası” diye belirtme gereği duymuşsunuz. Bu şekilde yazmanız insanların arkadaşımızın arkasından atıp tutmasına, çirkin ithamlarda bulunmasına yol açıyor ve bizleri üzüyor. (19 Aralık)

İmdat Kaplan: İnternette bazı haberlerinizi verme şeklinize şiddetle itiraz ediyorum. Haberi tıkladığımda devamını okumak için okları kullanarak diğer sayfayı açmam gerekiyor. Diğer sayfa da yaklaşık 5-6 saniyede açılıyor.

Turan Akyüz: “İddia: Ağabeyi Avrasya’yı kaçırmıştı.” İddia olan ne? Ağabeyinin Avrasya feribotunu kaçırması mı, feribotu kaçıranın ağabeyi olması mı? Ama zaten alttaki haberde iddia değil, bilgi diye yazılmış. Özetle, haberin kafası epey karışık. (20 Aralık)

Kezban Aktunca: Hürriyet internette şöyle bir bakıyorum başlıklarına. Asla 20-30 tıklama gafletine düşmüyorum. Bu nedir Allah aşkına? Tık tık. Aynı Türk dizilerindeki absürdlük gibi. Reklamlara git, 5-10 dakika beklet. Sonra aynı sahneler, devamı haftaya. Sizinki de o hesap.

 

Haberle ilgili daha fazlası: