Köprünün 2013’teki temel atma törenindeki konuşmalarda bu yönde bilgiler verilmişti; medyadaki haberler o gün bugündür bu “resmi” bilgilere dayanarak kaleme alınıyordu. Hürriyet’teki haberlerde de hep aynı bilgiler veriliyordu. Açılışın ertesi günü, 1 Temmuz’da yayınlanan haberde bu bilgi biraz değiştirilerek, “Proje tamamlandığında halen 8-10 saat süren İstanbul-İzmir yolunun 3.5 saate ineceği” vurgulandı.
Fakat okurlarımızdan Semih Kalkanoğlu, bu bilgiye itiraz etti. Kalkanoğlu daha önce de gönderdiği mail’deki görüşlerini yineledi; İstanbul-İzmir arasının günümüzde 9 saat sürmediğini, 3.5 saate de inemeyeceğini savundu:
“Karayolları Genel Müdürlüğü verilerine göre İstanbul-İzmir arası karayolu ile 560 km. Bu yolu 9 saatte gidiyormuş Türkiye. Öyle diyorlar ama ben otomobilimle 6-6.5 saatte gidiyorum rahatlıkla.
İzmit Körfezi’ne yapılan köprü, Körfez’in dolaşılmasını ortadan kaldırabilir. Bu da 100 km’den kurtarır. Altınova-Orhangazi-Gemlik arasındaki Samanlı Tüneli, yolu 40 km kısaltıyor. Yani İstanbul-İzmir arası 420 km olacak. Diyorlar ki, bu mesafe 3.5 saatte gidilecek! Ayıp. 560 km iken 9 saatte alınan yol, 140 km kısalınca nasıl 3.5 saatte kat edilecek? Günümüzde bu 140 km 5.5 saat mi tutuyor? Bu kadar abartılmaz ki.”
Galiba haksız da değil itiraz etmekte. İstanbul-İzmir arası 560 km. Proje tamamlandığında bu mesafe 420 km’ye inecek. Nedense köprü ve projeyle ilgili haberlerde mesafeler belirtilmiyor; yolculuk süresi gibi subjektif; sürücüye, aracına, hava ve trafik durumuna göre değişebilecek bir veri üzerinde duruluyor. Okurun dediği gibi, İstanbul-İzmir arasındaki 560 km’lik yolun normal, trafiğin yoğun olmadığı günlerde otomobille 9 saat sürmesi pek mümkün değil. Ancak yoğun trafik olan özel günlerde Körfez geçişi uzun zaman aldığı için yolculuk uzayabilir. O nedenle haberlerde İstanbul-İzmir arasının 9 saat ya da 8-10 saat sürdüğünü yazmak hatalı. “Bayramlarda ve özel günlerde yoğun trafik nedeniyle 8-9 saati bulabilen” diye yazılmalıydı.
Nitekim 2 Temmuz’da çıkan son haberde, bu yolun “normal şartlarda 5.5-6 saat sürdüğü” ifade ediliyordu. “İki şehir nasıl yaklaştı” başlıklı bu haber, daha önceki haberlerdeki bazı yanlışları düzeltiyor; projeyle ilgili olarak km bazında ayrıntılı ve somut bilgiler de veriyordu.
Fakat İstanbul-İzmir arasının 3.5 saate ineceği tekrarlanıyordu. Oysa bu proje, yolu 140 km kısaltarak 420 km’ye indirecek. Biliyorum, bu mesafenin 3.5 saatte alınacağı hesabı yapılırken, otoyolun hız limitinin yüksek olması, yerleşim merkezlerinden geçilmemesi ve Körfez köprüsünün bekleme süresini kısaltması göz önüne alınıyor. Fakat yine de İstanbul’dan çıkan bir aracın 3.5 saatte İzmir’e varması için hiç durmadan ve sürekli 120 km hızla gitmesi gerek. Otoyol yarış pisti olmadığına göre sanırım bu da mümkün değil.
Biraz sorgulayınca resmi söylemin dikte edilmesiyle yetinilen haberlerin doğru olmadığı anlaşılıyor. Bir kez daha tekrarlamakta yarar var; gazeteci her söyleneni şüpheyle karşılamalı; her şeyi sorgulamalı. Şüphe gerçeğe giden kapının anahtarıdır.
Osmangazi Köprüsü, zaten önemli ve büyük bir proje. Yaşamımıza katkısını anlatmak için abartmaya ihtiyacı yok.
EURO 2016 DAVETLERİ
TÜRKİYE Futbol Federasyonu, Fransa’ya kimleri davet etti? Ne kadar davetli Fransa’da 10 gün boyunca ağırlandı? Milli Futbol takımının Euro 2016’dan elenmesiyle ilgili tartışma konularından biri de buydu.
Eleştirilere rağmen Federasyon, ne davetli listesini açıkladı ne de kamu bütçesinden davetle ilgili ne kadar para harcandığı konusunda bilgi verdi kamuoyuna. Ama medya eleştirilere sessiz kalamaz. Bütün medya, okur ve izleyicilerine Euro 2016’ya Federasyon’un davetiyle giden mensuplarıyla ilgili bilgi vermek zorunda. Gazetecilik şeffaf yapılması gereken bir meslek.
Hürriyet’te geziler konusunda kurallar belli. Doğan Grubu Yazılı Medya İlkeleri de geziler konusunda son derece net. İlkelerin 5. maddesi aynen şöyle:
“Gazete ve dergi çalışanlarının yayın amaçlı gezilerinin giderlerini kurumları karşılar. Davetle yapılacak gezilerde ise, gezilere gidilmesi ilgili birim yöneticisinin iznine bağlıdır. Davetle katılınan gezinin haber yapılması halinde, yayında, gezinin davet olduğu mutlaka belirtilir.”
Bu çerçevede Euro 2016 maçlarını izlemeye gidenlere sordum. Spor Servisi Müdürü Mehmet Arslan, Futbol Federasyonu ve bir şirketin davetiyle gitmiş Fransa’ya. Nitekim gazetedeki yazısında ilkelerde öngörüldüğü gibi belirtti davetli gittiğini.
Ayrıca Sefer Levent, Cengiz Semercioğlu, Ömür Gedik ve Serkan Demirtaş da özel şirketlerin davetlisi olarak bazı maçları izlemeye gitmişlerdi. Onlar da yazılarında okura bu yönde bilgi verdiler. Uğur Ergan da bir şirketin davetlisi olarak gitti ama şirket ve maçla ilgili yazı yazmadı. Okurlarımıza duyurulur.
OKURDAN KISA KISA
HANİFE Kordağ: İki gündür hurriyet.com.tr’de yayınlanan “Yalova’da kuzen vahşeti” haberinizde, 12 yaşında vahşete uğramış çocuğun fotoğrafını yüzü açık yayımlarken, vahşeti yapan 21 yaşındaki kişinin yüzünü buzluyorsunuz. (24-25 Haziran)
NOT: İlk günkü haberde çocuğun yüzü açıktı. İkinci günde ise okurun uyarısından sonra büyük fotoğraf buzlandı; diğerinde yüzü yine açık kaldı.
Sinan Tetik: “Kayseri şokta! Makatından salatalık çıkan imam açığa alındı” haberiniz o kişinin insan haklarını bir kez daha ihlal etmektedir. İnternetteki bu haberin dili ajite edici. İmamın çalıştığı caminin bulunduğu ilçenin adının ve buzlanarak da olsa fotoğrafının yayınlanması ayrı bir skandal. (26 Haziran)
Nahit Renda: Yayınladığınız “Bulmaca Sözlüğü”ndeki eksikler saymakla bitmez. Birkaçından bahsedeyim; A ile başlayan sözcükler Av’da bitmiş. B ile başlayan Bazı’da bitmiş. C ile başlayan Cumba’da bitmiş vs. Bu eksiklikler sonuna kadar devam ediyor. Koskoca Hürriyet bunu nasıl yapar?
Hüseyin Mert/Uğur Dilberoğlu/Eda Çelikel/Naşide Narçın: “Havalimanındaki saldırıda dehşete düşüren görüntü” haberinizde “Saldırganı etkisiz hale getirmek yerine yaralı halde bırakıp kaçan güvenlik görevlisine sosyal medyada tepki yağıyor” demeniz son derece yanlış. Adam teröristi indirdi, etraftaki herkesin kaçması için imkân yarattı. Ayrıca sosyal medyada bu polise karşı yazılmış tek bir tepki gösterebilir misiniz? (28 Haziran)
Fırat Özmen: Gündem sayfasında “Bombanın üstünde oturmuşum” haberinde “Atatürk Havalimanı’nı kana bulayan 3 canlı bombanın 3 ay kaldığı ev”den bahsediyorsunuz. Aynı sayfanın hemen altındaki haberin başlığı da “Rakka’dan 1 ay önce geldiler”. Nasıl yani? Bir ay önce gelip üç ay mı kaldılar? (1 Temmuz)
Kerem Altıparmak/Engin Güler: Onca insan ölmüş. İnternette “O örgüt üstlendi”, “İnanılmaz ayrıntı, Başbakan açıkladı” başlıkları atıyorsunuz. Bu kadar kötü günde bile merak uyandırma manşeti taktiğini devam ettiriyorsunuz. Bu olaydan ekstra tıklama devşirmeye çalışıyorsunuz. (28 Haziran)