Yöneticiler neden yalan söyler?

1dk okuma

Doğruyu söylemek, şeffaf olmak çok önemli. Özellikle de iş dünyasında. Fakat herkes her zaman doğruyu söyleyemeyebilir. Şirket birleşmeleri, işten çıkarmalar gibi olaylarda dedikodular hemen yayılıyor ve yöneticilerden bu aşamada bir açıklama bekleniyor. İşler tam netleşmemişken bu bilgiler yayıldığında yöneticiyi zor bir durum bekliyor. Açıklama yapsa erken olabilir, net bilgileri veremeyebilir, geçiştirmek için yalan söylese güvenilirliğini kaybedebilir.

Haberin Devamı

Herkes büyük ya da küçük yalan söyler. İş dünyasında da yalana sık sık rastlanıyor. Londra’daki Chartered Management Institute (CMI) tarafından 2 bin yöneticiyle yapılan araştırmaya göre yöneticilerin yüzde 35’i günde en az bir kere yalan söylediğini itiraf ediyor. Hatta bazıları bunu yalan söylemek değil, doğruları çarpıtmak olarak ifade ediyor. Çalışanlarda yalan söyleme oranı ise yüzde 29. Türkiye’de bu konuda bir veri yok.

Yöneticiler bazen zor bir durumdan kaçmak bazen de verecek daha iyi bir cevapları olmadığı için yalan söylüyor. Bazen de şirketle ilgili o an açıklaması uygun olmayan bilgiler sorulduğunda ‘kıvırmak‘ için yalana başvuruyor. Mesela bir lojistik şirketinin yöneticisi “Şu anda şirketimi satmak veya şirket birleştirmek üzere olsaydım, en doğru söylentiyi bile yalanlardım. Sadece borsa sorunu değil, vaktinden önce duyulması pazarlığa zarar verir diye.”

Başka bir yönetici ise “İş arkadaşlarımla her şeyi paylaşmak isterdim. Ama biliyorum ki, burada konuştuklarımız 48 saat sonra rakiplerin kulağına gidecek” diyor. Bunlar dışında kendini, kariyerini kurtarmak için yalan söyleyen yöneticiler de var. Koltuğunda kalabilmek için günü kurtaracak yalanlar da söyleniyor. Şirket içindeki olayları gizlemek istemeyenler de var fakat devam eden bir süreçse erken açıklamak sorunlara neden olabilir. Bu durumda yapılacak en iyi şey, yaşadığınız ikilemi çalışanlarınızla paylaşmak. Şirketin durumunu anlatıp, sürecin devam ettiğini yeni bilgiler geldikçe, güncellemeler oldukça onları haberdar edeceğinizi söylemek.

Kelimelerden anlaşılabilir
Yalan üzerine birçok araştırma yapılıyor. Bunlardan biri de yöneticilerin ne zaman yalan söylediğini anlamak üzerine. Şirketlerin CEO ve CFO’larının konuşmalarında geçen kelimeler ve bunların ne sıklıkta tekrarlandığı şirketin gidişatı hakkında fikir veriyor. David F. Larcker ve Anastasia A. Zakolyukina tarafından Stanford Üniversitesi için yapılan çalışmada, araştırmacılar 2003-2007 arasında yapılan 16 bin konferans görüşmesini incelemiş. gsb.stanford.edu adresinde yer alan çalışmaya göre, çalışanlarını veya halkı kandırmak isteyen bir CEO, iyi, güzel, sağlam gibi kelimeler yerine uç noktalarda pozitiflik belirten ‘şahane‘, ‘olağanüstü‘ gibi kelimeleri seçiyor ve negatif tanımlardan kaçınıyor. Bunun yanı sıra olayı, durumu sahiplenen ‘ben’ ve ‘biz’ kelimelerini kullanmaktan çekiniyor. Bunun yerine ‘şirket‘ veya ‘ekip‘ demeyi tercih ediyor. Bunun gibi birçok kelime kategorisi var. Araştırmaya göre “hissedar değeri” ve “değer yaratmak” terimlerinin şirket yöneticileri tarafından sıkça kullanıldığını görülüyor. “Hissedar” ve “değer” sözcüklerini aldatıcı yöneticiler pek sevmiyor. İleride kendilerine karşı hukuki bir süreç yaşandığında tehlikeli olabilecek terimler olduğunu düşündükleri için kullanmaktan kaçınıyorlar.

Kullanılan kelimeler daha belirleyici
Stanford’un bilgisayar modeli, sayısal verileri ve tüm değişkenleri ile bir konferans görüşmesinde yöneticinin şirketin gidişatı, mali tablosu hakkında direkt doğruları mı söylüyor yoksa aldatıcı yollara mı başvuruyor anlaşılmaya çalışıldı. Bu bilgisayar modeli ile Larcker ve Zakolyukina’nın metodu karşılaştırıldığında Larckerlerin metodu bilgisayar modelinden iki kat daha başarılı bir sonuç verdi. Bu sayede şirketi bekleyen potansiyel tehlikeleri, mali tablodaki olası krizleri gizleyen ve yatırımcıya aktarmayan CEO’lar ile daha güvenilir olabilen CEO’lar ayrıştırılabildi.

Araştırmada pek çok değişken var diyen Larcker, belli bir konuda hatalı ya da eksik bilgi sahibi olan CEO ve CFO’nun, konferans görüşmede yatırımcıya açıklamalar yaparken yanlış ya da eksik veri yüzünden konuyu doğru bilmediği için aslında aldatıcı olmadan yalan söylediğini ifade ediyor. Bu durumlarda dahi Larcker ve Zakolykukina geçmiş yılların benzer verilerini şirketin mali planları ile karşılaştırıp yöneticinin konuya tam hakim olmasa dahi bilerek ve isteyerek gerçeklerin bir kısmını gizlediğini anlayabiliyor.

Her doğruyu söyleme
Management Centre Türkiye CEO’su Tanyer Sönmezer, üst düzey yöneticilerin temel stratejisinin “her şeyin doğrusunu söyle ama her doğruyu söyleme” şeklinde olması gerektiğini düşünüyor. “Şirketlerde seviyelere göre paylaşılması gereken bilgiler vardır. En alt kademeye kadar paylaşılması gereken bilginin dışında sadece üst düzeyin bileceği şeyler vardır. Paydaşların hayatını birinci dereceden etkileyebilecek, sonuca bağlanmamış, tartışılan, farklı olasılıklar üzerinde durulan konularda erken aşamada bilgi vermek itibar kaybına ve şirketin belirsizliğe düşmesine yol açar. Buradaki net nokta, her bilgiyi belli oldukça farklı seviyelere tüm paydaşları düşünerek cevap vermektir. Şirkette bir bilgiyi vermek yerine yalan söylemek, uzun dönemde onarılamayacak güven yaraları oluşturur. Kısa vadede kazanç gibi görülse de şirketin kültürüne derin yaralar bırakır. Örneğin iflas dedikoduları olduğunda buradaki çözüm, sürecin adım adım paylaşılmasıdır. Bir yöneticinin bilgiyi paylaşırken yapacağı en kritik şey, o çalışanın o haberden ne kadar etkilendiğiyle ilgili cevap vermektir çünkü büyük çoğunlukta şirketlerde çalışanların ilgi alanı ve etki alanları farklıdır. Bir çalışan, şirketiyle ilgili tüm bilgileri bilmek istese de aslında kendi işini yaparken bu bilgilere ihtiyacı olmadığı gibi mevcut değişim ya da dönüşüm dönemlerinde farklı türbülans ya da risk dönemlerinde bu bilgilere sahip olmak ister. Yöneticiye düşen görev şudur; bir bilgiyi siz vermezseniz çalışanlar yaratır. O yüzden bilginin paylaşılması gerektiğini düşünüyorum. Şirkette özellikle en çok karşılaşılan şey, gerçek bir olayla gerçek olmayan bir olayın birleştirilmesi ve dedikodu yaratılmasıdır. Örneğin şirkete bir toplantıya başka bir amaçla bir danışmanlık şirketi geldiğinde, şirkette yüzlerce insan işten çıkarılacakmış, şu danışmanlık şirketi de toplantıya gelmiş şeklinde; birincisi yalan ikincisi gerçek bilgi bir arada söylenir. Ve bu, özellikle kendisini en zayıf hissedenler ve korkanlar tarafından yapılır. Şirkette dedikoduların kaynağı çoğu zaman zincirin en zayıf halkasıdır. Burada özellikle yöneticilere düşen görev, bilgiyi doğru şekilde içerik, yöntem ve yöneticileri kullanarak yayma gerekliliğidir.”

Her zaman açıklık beklenmemeli
Her ne kadar açıklık, şeffaflık önemli dense de bazı durumlarda yöneticiler bilgilerini gizlemek zorunda kalabiliyor. Russell Reynolds Associates Türkiye CEO’su Orhan Kemal Alver, yöneticilerin çalışanlarına her konuda açık olmalarının beklenmemesi gerektiğini söylüyor.

Ticari sır kapsamında sayılabilecek yeni işlere girme kararları, şirket evlilikleri veya satışları, büyük reorganizasyonlar gibi konuların şirket içerisinde çok daha kısıtlı bir kitleyle paylaşılması normal karşılanıyor.

Şirketlerin şeffaflığının şirket kültürüne ve yöneticilerin deneyimlerine göre farklılık gösterdiğini belirten Alver, prensip olarak takip edilmesi gerek yöntemin, mümkün olduğu kadar sık bilgilendirme yapılması yönünde olduğunu söylüyor: “İster istemez birkaç kişi arasındaki konuşmalar dahi şirketin informal kanalları içerisinde akıp, koridorlarda konuşulmaya başlar ve bu şirket enerjisinin verimsiz şekilde harcanmasına neden olur.”

Başta gizlenebilir
Çalışanların her zaman açıklık ve doğruluk beklediğini söyleyen Fortune Danışmanlık’tan Ayşen Arıduru, aynı şekilde yöneticilerin de patronlardan, yönetim kurullarından aynı beklentileri olduğunu belirtiyor: “Tüm çalışanlar kendi geleceklerini güven altına almak isterler. Bulundukları şirketten, işlerinden ve yöneticilerinden memnun olmak isterler. Zaten bir sıkıntı oluştuğunda, hemen pes etme ve ayrılma eğilimleri de gözlemliyoruz. Hangi bilginin kiminle hangi dozda paylaşılacağını iyi bilmek, iyi yöneticinin görevidir. Şirket içinde her çalışan, kendi seviyesine ve konusuna bağlı olarak bilmesi gerektiği kadar şeyi bilecektir. Şirket içi dedikodular bazen boyut bile değiştirebiliyor ve asli gerçeklikten uzaklaşılıyor bu da şirkete zarar veren bir durum. Fakat dedikodular doğruysa, çalışanlarda ani bir tedirginlik yaratmamak, verimi düşürmemek, bireysel ve kurumsal performansı ve başarıyı olumsuz anlamda etkilememek adına başlangıçta konuyu gizlemek veya doğrulamamak şeklinde bir yaklaşım sergileyebilirler. Ancak yöneticilerle bazı çalışanların ilişkisi ve iletişimi kuvvetli olduğunda ve bir dostluk oluştuğunda ise bu bilgi o kadar da gizli kalmayabiliyor.”

Yöneticilerin yalanları
Şirket birleşmesi, işten çıkarma gibi ciddi konular dışında yöneticilerin söyledikleri daha genel ve günlük yalanlar da var. Bunlardan bazıları:

Üzerinde çalışıyoruz
Yöneticinize bir iş veya proje hakkında soru sorduğunuzda ‘üzerinde çalışıyoruz’ şeklinde bir cevap alırsanız aslında ‘haberim var, bir şeyler yapmamız lazım evet ama zamanım yok, sen bu konuyu unutana kadar bir kenara bırakalım’ demek istiyordur.

Geçici bir durum
Şirketler bu yalanı genelde değişim sürecinde söyler. Durumun geçici olup olmadığını onlar da bilmiyordur.

Bilmiyorum
Aslında biliyorlar. Bilmiyorum deme nedenleri ise (nedeni önemli değil), size söylemek istememeleri.

Şirket politikası bu
Bu cevap da aslında aşina olduğumuz bir cevap. Çocukken anne babalarımızdan bir şey istediğimizde ve hayır dendiğinde ‘neden?‘ diye sorardık. Yanıt da aşağı yukarı belliydi: “Çünkü ben öyle istiyorum“, “Çünkü ben anneyim/babayım.“ Şirket politikası cevabı da bunun iş hayatı versiyonu. Her şirket kendi kurallarını koyabilir. Kurumlar çalışanlarını her ne kadar sınırların dışına çıkarak düşünme konusunda teşvik etse de konu tasarrufa veya mali durumlara gelince şirket politikası devreye girer.

Başarıyı ödüllendiriyoruz
Bu tamamen yalan değil. Daha çok doğruyu biraz değiştirmek. Şirket, gerçekten de iyi performans gösteren çalışanlarını ödüllendirebilir. Fakat alınan ödül genelde gösterilen performansın yanında küçük veya yetersiz kalır.

Tatilinizin tadını çıkarın
Tatile çıkmadan önce olmayacağınız süre için ekstra çalışmanız gerekir. Döndükten sonra da birikmiş işler mutlaka olur. Yani hem tatil öncesi hem de sonrasında sizi yoğun birkaç hafta bekliyor. Tatil sırasında patronu veya iş arkadaşları tarafından aranan insanların sayısı hiç de az değil. Teknolojinin imkanları sayesinde tatilin tadını çıkarmak da yalan oldu.

Büyük, mutlu bir aileyiz
Gerçek hayatta mutlu aileler birbirlerinden bir şey saklamaz, her şey şeffaf ve açıktır, eşit bir şekilde paylaşım yapılır. Oysa birçok şirket, yöneticilerin ve çalışanların birbirlerine kötü davrandığı, yalan söylediği, arkalarından konuştuğu yerlerdir. Bu nedenle büyük mutlu bir aile ifadesi genelde doğru değildir.

Bu konuda elim kolum bağlı
Yöneticiler, bir çalışanlarına söz verdiklerinde ve tutamadıklarında suçu başka bir yere atar. Örneğin maaşını yükseltme veya terfi konusunda birine söz veren patron, bunu yapamadığında “maaşın için çok uğraştım ama satışlar çok düştü, bu durumda benim yapabileceğim bir şey yok“ şeklinde bahane bulabilir. Hemen kötü düşünmeyelim, doğru da olabilir.

Bu dedikodular asılsız
Eğer dedikodular ortalarda dolanıyorsa yöneticiniz muhtemelen işler iyice ortaya çıkmadan kendi kariyerini kurtarmaya çalışıyordur. Bu cümleyi duyduysanız dedikodular gerçekleşmek üzeredir, bir an önce kaçış planınızı yapın.

Yöneticiler en çok hangi konularda yalan söylüyor?
- Şirketin sıkıntılı finansal durumu ve kriz anı ile ilgili,
- Organizasyonel değişimler,
- Kadrosal stratejiler (yaş, cinsiyet vb konularda alınan bir karar sonucunda, ayrımcılık yapmak da yalan söylemeye girer),
- Küçülme politikaları, kararları,
- Motivasyon yaratmak amacıyla, diğer çalışanlarla kıyaslamalar,
- Performans konusunda, çalışanların performansı ile ilgili düşünceleri,
- Ücret konuları,
- İşyeri adres değişikliği taşınma, bölge değişiklikleri,
- Yönetim değişikliği.

Moneysmartlife.com ve businessinsider.com’dan derlenmiştir.

Haberle ilgili daha fazlası: