Çağlayan Aktaş (43), Kars’ta doğdu ve büyüdü. İlkokulu ve ortaokulu Kars’ta okudu, ilkokuldayken öğretmeni babasıydı. Fen Lisesi sınavlarına hazırlanırken, şansını bir de meslek lisesi sınavlarında denemek istedi.Bir gün ortaokul müdürü onu çağırdı ve ‘sen İstanbul’da bir okul kazanmışsın’ dedi, kazandığı okul Ortaköy’deki Denizcilik Meslek Lisesi idi.
‘Denizcilik güzel iş, bol bol gezerim’ diye düşündü. Okulun Ortaköy’de olduğunu duyunca, ‘bir köyden başka bir köye gideceğim’ demek ki dedi. Kayıt yaptırmak için geldiği İstanbul’da ilk defa denizi gördü.
4 yıl boyunca denizcilik okudu ama daha okurken bu işi yapmayacağına karar vermişti bile. Çağlayan Aktaş, “Keşke o zaman biri bana koçluk yapsaydı, 4 yıl okumazdım. Önce gezeceksin diye düşünüyorsun ama öyle değil, staj yaparken çalıştığımız bir kaptan vardı, çocuğu oldu 6. ayda görebildi, çocuk hastalandı, öldü adam yine 6 ay sonra gidebildi. O işin bana göre olmadığını anlayınca devam etmedim, ehliyetimi aldım, bıraktım” diyor.
Tıp, arkadaşının hayaliydiMeslek lisesinde okuyan bir arkadaşı onun hayatını değiştirdi. 4 yıl boyunca tıp okuyacağını söyleyen arkadaşına hep, ‘deli misin, 6 yıl tıp okunur’ dedi durdu ama bu arkadaşından etkilenerek kendisi tıp okudu. (Arkadaşı şu an makine mühendisi olarak çalışıyor)
Meslek lisesindeki, karısı kadın doğumcu olan biyoloji öğretmeni de ‘senin biyolojin çok iyi, senden çok iyi doktor olur’ deyince, onun zorlaması ile Çapa Tıp’ı ikinci tercih olarak yazdı. (Birinci tercihi Bilkent Fizik idi.)
Meslek lisesi mezunu olduğu için Çapa Tıp’a gireceğine kimse inanmadı, babası bile “bak bunu dışarıda söyleme sakın, kazanamazsın” diyordu. Çapa’yı kazanınca herkes çok şaşırdı.
6 yıl boyunca tıp okudu, bunun son 3 yılında hemşirelik yaptı. Geceleri çocuk acilde hemşire, gündüzleri öğrenciydi. Aktaş, “Tıpta okuyan arkadaşlar hemşirelik yapacağımı duyunca çok gırgır geçtiler. Hemşireler de çok şaşırdı ama sonra çok kaynaştık, pek çok şeyi orada öğrendim tıp anlamında, ama bedelini ağır ödedim” diye anlatıyor.
Öldü zannedip kalp masajı yaptılarSon sınıfta TUS’a hazırlanırken üst üste iki gece hemşire nöbeti tuttu, sonraki gece de intern nöbeti, tabii bu tempoya dayanamadı, gece nöbetinde yorgunluktan tansiyonu düşüp yere yığıldı. Ayağa kalkıp doğumhaneye gitmeye çalıştı, orada bir daha düşüp bayıldı. Öldü zannedip kalp masajı yapmaya başladılar, ayıldı ‘durun yaşıyorum’ deyip bir daha bayıldı. Burnu kırılmıştı, eve gittiğinde omzunu kaldıramadığını fark etti, ameliyat olmasını söylediler, ‘hayatta olmam’ dedi, çünkü iğne korkusu vardı.
Tabii bu arada o psikolojiyle TUS’a da hazırlanamadı ama okulunu bitirdi. Okulu bitirdiği gün, Alman Hastanesi genel cerrahinin başındaki bir hocası onu arayıp, ‘birine ihtiyaç var, gelir misin’ dedi. 1 yıl boyunca Alman Hastanesi’nde kardiyoloji yoğun bakım ve acilde çalıştı.
Viyana seyahati dönüm noktasıBir haftalığına gittiği Viyana seyahati yine onun hayatındaki dönüm noktalarından biri oldu. Seyahata giderken yanına CV’sini de aldı ve şansını Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde denemek istedi. CV’sini vermek için kadın doğuma gittiğinde ‘en iyi ihtimal bana git Almanca öğren, sonra da sınava gir, öyle gel’ derler diye düşünüyordu ama konuştuğu hoca ‘yarın başla’ deyince hayatının şokunu yaşadı. Almanca bilmediğini söylediğinde, ‘Öğrenirsin, zaten doğum yapan hastaların yarısı Türk’ cevabını aldı. Yaz ayı olduğu için çok acil nöbet tutacak doktora ihtiyaç vardı. Aktaş’ın daha önceki tercübesi, hemşirelik yapmış olması ve Alman Hastanesi’nde çalışmış olması da direkt kabul edilmesinde etkili oldu. Aynı gün uçakla geri dönüp arabasını sattı, herkesin ‘deli misin sen’ demesine aldırış etmeden Viyana’nın yolunu tuttu.
4.5 yıl Viyana’da kaldı, uzmanlığını da orada aldı. Almanya’dan bir hastaneden teklif geldi ama Türkiye’ye dönmek istediği için kabul etmedi.
Eğitim müdürü olduİstanbul’a dönünce Çapa’da denklik sınavına girdi, buradan da denkliğini aldı, 3 yıl Vatan Hastanesi’nde tek kadın doğumcu olarak çalıştı, ‘hayatımın en kabus dönemi’ydi diyor: “Hiç kendine, hobilerine zaman ayıramıyorsun, kabus gibi. İyi para kazanıyorsun ama kalite yerlerde, gecen, gündüzün, haftasonun yok. O ara bir arayışa girdim, dediler ki Novartis bir medikal müdür arıyormuş. Başvurdum, o zaman İK direktörü, ‘tamam medikal olur ama sen çok güler yüzlüsün, eğitimde birine ihtiyacımız var, eğitime gelir misin’ dedi. Eğitimde çalışıyorsan psikolojiyi, insanı iyi bilmen lazım. 3.5 yıl da psikoloji yüksek lisansı yaptım. Sonra terapi eğitimleri aldım, yurtdışında koçluk, liderlik, yönetim becerileri eğitimleri aldım. 9.5 yıl Novartis’te eğitim departmanında çalıştım.”
Kariyer illa bir yere koşmak değilŞu anda Digitürk’te İK Organizasyonel Gelişim Grup Müdürü olarak görev yapan Aktaş, kariyer değişiklikleri nedeniyle hep çevresi tarafından eleştirilmiş. Üniversite sınavına girerken ‘tıpı kazanamazsın’, tıpta okurken, ‘sen doktor olacaksın niye hemşirelik yapıyorsun’, Novartis’e geçerken ‘sen kadın doğum uzmanısın, güzel bir işin var, iyi de para kazanıyorsun, neden bırakıyorsun’, Novartis’ten Digitürk’e geçerken, ‘bu kadar yıldır burada çalışıyorsun, niye şimdi risk alıyorsun’ diye hep başkaları tarafından eleştirilmiş. Ama Aktaş, “Şimdi dönüp baktığında iyiki yapmışım diyorum. Kariyer illa bir yere koşmak değil. Hayat hep zigzag. Major değişimler renk katıyor. Eğer biri bana koçluk yapsaydı 4 yıl denizcilik okumazdım ama denizcilikten öğrendiğim şeylerden pişman değilim, işime yarıyor, tıp okudum İK yapıyorum ama bir sürü yerde işime yarıyor. Bakıyorsun adamın modu düşük, demotive diyorsunuz, halbuki adamın triodinin düşük olduğunu anlasan problem çözülüyor. Ayrıca doktor olduğunu bilince insanlar daha farklı davranıyor. Dönsem aynı yolu tekrar çizerdim” diyor.
Seks terapistliği B planımÇağlayan Aktaş aynı zamanda bir seks terapisti. Aktaş, “Hayatta B planınız varsa kendinizi daha rahat hissediyorsunuz, performans kaygısı hissetmiyorsunuz ve işinize odaklanıyorsunuz. O nedenle seks terapisi eğitimi de aldım. Türkiye’de hem kadın doğum uzmanı olan, hem psikoloji bilen seks terapisti olmak bulunmaz üçlü. O benim B planım” diyor.
Aktaş’ın bir diğer işi de Türkiye Futbol Federasyonu’nda doping kontrol görevlisi olmak. Ayda bir, iki maça gidiyor ve her iki takımdan ikişer kişiyi seçip doping kontrolü yapıyor. Aktaş, “Pazar sabahı kalkıp herhangi bir şehri gezip akşam eve dönmek de ayrı bir zevk” diyor.