Mesleki eğitim algısı değişmeli

4dk okuma

Türkiye’de işsizlikten daha büyük bir sorun var, o da mesleksizlik. Bir yandan diplomalı işsizlerin sayısı artarken, diğer yandan birçok sektörde nitelikli eleman krizi yaşanıyor. Sorunun temelinde ise mesleki eğitimdeki negatif algı yatıyor... İşte öğrencilerden mezunlara, ailelerden işverenlere kadar tüm paydaşların mesleki eğitime bakış açısı ve atılması gereken kritik adımlar...

Haberin Devamı

İmalat sanayiden inşaata, turizmden tekstile kadar birçok sektörde öncelikli sorun işgücü eksikliği. Bir yandan sayısı her geçen gün artan üniversitelerle genç işsizlik oranı yükselirken, diğer yandan mesleki eğitim gerektiren alanlarda nitelikli eleman krizi derinleşiyor. Türkiye’deki işsizlik sorununa karşın bugün birçok iş kolunda işverenlerin artan ‘işçi bulamıyorum’ çağrısı bizlere şunu gösteriyor: ‘Sorun işsizlik değil, mesleksizlik.’

Peki mesleki eğitim neden istenen seviyede değil? Sorunun tespiti ve yol haritası için önce mesleki eğitim algısını araştırmak gerektiğini düşünen Mutfak Sanatları Akademisi (MSA) önemli bir çalışmaya imza attı. MSA, farklı paydaşlar nezdindeki ‘mesleki eğitimin algısını ortaya çıkarmak’ amacıyla, Future Bright ekibiyle çalışarak bir araştırma yaptı.

“Türkiye’de mesleki eğitim konusunda birçok eksiğimiz ve birçok da yanlışımız olduğunu biz çok iyi görüyor ve biliyorduk. Ama Türkiye toplumunun mesleki eğitim konusundaki düşüncelerini, algılarını, beklentilerini ve hayal kırıklıklarını öğrenmemiz gerektiğine karar verdik. Sorularını büyük bir dikkatle tek tek hazırladığımız, Türkiye geneline dikkatlice yaydığımız meşakkatli bir araştırma yaptık” diyen MSA Kurucusu Mehmet Aksel, öğrenci adaylarının, öğrencilerin, mezunların, ailelerin ve işverenlerin dikkat çeken görüşlerini Hürriyet İK okurlarıyla paylaştı...

Haberin Devamı

İŞTE ARAŞTIRMA SONUÇLARI

104 öğrenci adayı, 104 öğrenci, 302 aile, 103 işveren ve 103 mezun ile görüşülen araştırmanın sonuçları şöyle...

Öğrenci adaylarının işsizlik korkusu ve ilerideki geçim kaygıları hayal ettikleri mesleği seçmelerine engel oluyor. 13-14 yaş öğrenci adayları sanılanın aksine etiketlerin peşinden koşmayabilir, Alfa Kuşağı olarak kodlanan bu kuşak için sınırlar, kurallar ve kalıplar, yıkılması gereken duvar olarak görülüyor.

Sıkışmışlık hissini hafifletecek farklı alternatiflere  ve farklı imkânlara da sahip olabileceklerini, diplomanın her şey olmadığını kurumsal olarak duymaya ihtiyaçları var.

Öğrenciler okudukları okullarda büyük oranda hayal kırıklığı yaşıyorlar. Okulum beni sonraki seviyeye hazırlıyor mu? sorusunu soran gençler, okul ve staj imkânlarının yetersiz kaldığını düşünüyor. Teknoloji ve dijital yaşamın içine doğmuş gençler; okyanusun içinde yüzdükleri ve her türlü bilgiye kolayca eriştikleri için kendilerini alabildiğine özgür hissediyor. Diğer yandan da ‘kendilerine sahip çıkılma’ hissine ve ‘sen de sahip olabilirsin’ önermelerine gizliden gizliye ihtiyaç duyuyorlar.

Haberin Devamı

Mezunlar bir diplomanın ve de bir tek uzmanlığın asla yeterli olmadığı gerçeğiyle karşılaşıyor. ‘İçi boş okulların içi boş iş garantileri ile karşı karşıya kaldık’ diyen gençler, ‘İş bulmak için başka ne öğrenebilirim, hangi sertifikayı almalıyım?’ sorularını soruyor.

Haberin Devamı

Meslek edindirme eğitimi mezunları, donanımlı olduklarına inansalar bile, çalışma hayatına başladıklarında işverenin kendilerinden beklentilerinin gerisinde kaldıkları gerçeği ile yüzleşiyorlar. Donanımlı üniversite mezunlarıyla karşılaştırıldığında eksiklerini hissediyorlar. Üniversite teorik eğitime karşılık mesleki eğitimin pratik uygulamaları ile donatıldıklarını bilmeye ve bu özgüveni taşımaya ihtiyaçları var. 

Aileler, mesleki eğitimi destekleyen ve çocuğunu teşvik edenler ve etmeyenler olarak ikiye ayrılıyor.

Haberin Devamı

Mesleki eğitimi desteklemeyen aileler, genellikle çocuklarını kendi hayallerine zorlayan bireyler. Çocuklarını yüzme kursuna gönderip, parkurda yanlarından yürüyerek tezahürat yapan veya ev ödevlerini çocukları yerine kendileri yapan ebeveynler. Bu yaklaşım, çocukların gelişimini engelliyor. “Ne mesleği kardeşim, üniversiteyi bitirsin, üniversite mezunu olsun, adam olsun ve harika bir işe girsin” diyen aileler, çocuklarını kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyorlar. Ancak bu yaklaşım, çocukların istek ve mutluluklarını göz ardı ediyor.

Desteklemeyenlerden ana çıkarım: Çocuklarının becerileri, mutlulukları ya da gelecekleri değil, etiketleri, yani diplomaları önemli.

Haberin Devamı

Mesleki eğitimi destekleyen aileler de ikiye ayrılıyor. Birinci grup, “İt kopuk olacağına bari bir mesleği olsun, hem para kazansın, hem de sevdiği bir işi yapsın” diyenler. İkinci grup ise bilinçli olarak mesleki eğitimi destekleyenler. Mesleki eğitimi destekleyen aileler de ikiye ayrılıyor. Birinci grup, “İt kopuk olacağına bari bir mesleği olsun, hem para kazansın, hem de sevdiği bir işi yapsın” diyenler. İkinci grup ise bilinçli olarak mesleki eğitimi destekleyenler. Bu aileler, çocuklarının sevdiği işi öğrenip yapmasını, başarılı olmasını ve böylece mutlu olmasını istiyorlar. “Benim çocuğum mutlu olsun, hayattan evladım için isteyebileceğim en iyi şey budur” diyorlar. Bu yaklaşım, çocukların geleceği için daha sağlıklı bir bakış açısı sunuyor. “Mutlu evlat = Mutlu birey= İşinde mutlu işinde başarılı = Değeri ve katma değeri yüksek çalışan” denklemi ile tüm süreci anlamaya ve toplumdaki değersizlik algısını kırmaya yönelik iletişime ihtiyaç duyuyorlar.

İşverenler ise verilen eğitimi yeterli ve nitelikli bulmuyorlar. Tekrar tekrar ‘işbaşı eğitimi’ vermeleri gerektiğini ve aslında birçok konuda uzmanlık eğitimlerinin daha nitelikli olması gerektiğini söylüyorlar. İşletmelerin yeni nesil çalışanlarını tanımaya, gençlerin ise iş yaşamındaki her seviyeden ‘angarya’ niteliğindeki işlerin ‘asıl’ işlere götüren basamaklar olduğunu anlamaya ihtiyaçları var.

Neler yapılmalı?

Araştırmada mesleki eğitim algısının negatif olmasının nedenleri ve düzelmesi için öneriler de yer aldı.

Mesleki eğitim, hayat ve meslek becerileridir. Meslek okullarının sadece ‘torna tesviye’ olmadığını topluma anlatmak lazım.

‘Meslek Edindirme’ ismi zorla yaptırılan bir şey gibi algılanıyor.

 Meslek okulları konusunda kamuoyunun bilinçlendirilmesi için Ulusal Meslek Okulları günü gibi büyük ve faydalı organizasyonlar lazım. Tüm paydaşlar bu günlerde bir araya gelmeli.

Ünlü elçiler ve rol modeller olmalı.

Çalışma Bakanlığı ya da farklı paydaşlar yurtdışındaki örnekler gibi öğrenci adaylarına çalışırken eğitimlerini ödeyebilecekleri avantajlar sunmalı.


Mesleki eğitim nedir?

Araştırmada mesleki eğitimin tanımı şöyle yapılıyor; “Mesleki eğitim öğrencinin belli bir alanda mesleği icra etmesi için bilgi, beceri ve yetkinlik kazandıran, mezun olduğu veya çalışmaya başladığı ilk gün itibarıyla işlere girişebilmesi için gerekli bilgi/ beceriyi kazanması ve en önemlisi pratik özgüvene sahip olması için tasarlanan sistemdir.” Öne çıkan özellikleri ise şöyle özetleniyor:

Esnektir. İlkokul mezununun da mesleki eğitim alma şansı ve hakkı vardır. O yüzden çok daha demokratiktir.

Kısa, entegre ve yoğundur.

Üniversiteden farklı olarak teorik ağırlıklı değildir ve beceriye dayalıdır.

İşverenin beklentisiyle adayın yetkinlikleri arasındaki açığı kapatmaya yöneliktir.


Küçümseyici ayrım anlamsız

Üniversite ve mesleki eğitim arasındaki küçümseyici ayrımı anlamsız buluyorum” vurgusu yapan Aksel, “Bir kişi doktor olmak istiyorsa üniversiteye gidebilir, ama yemek yapmak, ahşap oymak, inşaatta çalışmak veya çocuk bakmak istiyorsa, o mesleğin gerektirdiği yetkinlikleri edinse yeterli. Meslek eğitimi alan insanlar da çok değerli ve üniversite yerine mesleki eğitim almayı seçmeleri, onların başarısız oldukları veya düşük kaliteli bir seçim yaptıkları anlamına gelmez. Önemli olan, insanların hayatları boyunca sevecekleri bir uğraş bulmaları ve o işte başarılı olup, istedikleri hayat standartlarını ve mutluluğu yakalamalarıdır. Ülkemizdeki problem, mesleki eğitimin toplum nezdindeki algısı, okulların yetersizliği ve paydaşların mutsuzluğundan kaynaklanıyor. Gençler artık ne yapmak istediklerini hissedebiliyorlar. Onlara bu yolda yardımcı olabilir ve mesleki eğitimi saygıdeğer bir seçenek olarak sunabilirsek, toplum için büyük bir adım atmış oluruz” değerlendirmesini yaptı.

Kamu ve özel sektöre çağrı

Gençlere, “Hayati, insani ve sanatsal tarafların önde olduğu, duygulara ve düşüncelere ihtiyaç duyan meslekler hâlâ önemini koruyor ve koruyacak” mesajını yeren Mehmet Aksel, “Makineler bir gün duygularla bir şey yapmayı öğrenebilir mi bilmiyorum, ama o zamana kadar insani duygulara ihtiyaç duyan mesleklerin gerçek bireylere ihtiyaç duyacağını düşünüyorum” dedi.

“Kamu, sivil toplum kuruluşları ve özel sektöre ise harika bir teklifim var” diyen Aksel, “20 yıllık bilgi ve birikimimiz artık öyle bir seviyeye geldi ki, elimizde sadece MSA ile sınırlı kalmaması gereken bir mesleki eğitim sistemi olduğunu keşfettik. Bu bilgi birikimi ve sistemin, genç işsizliğinin yanı sıra işveren ve ailelerin çaresizliğine de çözüm olabileceğini biliyoruz. Bu nedenle, samimi paydaşları bu çabamıza katılmaya davet ediyoruz. Gelin, özellikle gençlere hayal ettikleri ve hak ettikleri mesleki eğitim okullarını birlikte hayata geçirelim. Bazen ‘okul yaptık’ diye ortaya çıkanları görüyorum ve onlara demek istiyorum ki: Bu bir okul değil, bu bir bina... Okul; içerideki sistem ve ruh, dışarıdaki mezun ve onların başarıları ile okul olur” ifadelerini kullandı.

Haberle ilgili daha fazlası: