İşsizlik de ücretler de arttı

1dk okuma

Türkiye’nin de dahil olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 2008 global ekonomik krizinden 10 yıl sonra ‘2018 İstihdam Görünümü’ araştırmasını yayınladı. Rapora göre OECD ülkelerinin çoğunda istihdam oranları kriz öncesi döneme göre daha yüksek ve işsizlik azalmış durumda. Ancak, ücret artış oranları halen düşük seviyede. Türkiye’de ise tam tersi bir görüntü söz konusu. Zam oranları genellikle yüksek enflasyona göre ayarlanırken işsizlik kriz öncesi döneme göre daha fazla.

Haberin Devamı

ABD emlak sektörünün 2007 yılında ciddi oranda değer kaybetmesiyle tetiklenen finansal kriz, 2008 Eylül ayı itibariyle hemen hemen tüm ülkeleri etkisi altına almıştı. Krizden olumsuz etkilenen pek çok şirketin kapanması veya küçülmesiyle tüm dünyada milyonlarca kişi işsiz kaldı. Hatta, 2008 krizi 1930’larda yaşanan Büyük Buhran’dan sonra gelen en büyük global ekonomik kriz olarak kabul edildi. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) bu finansal krizden tam 10 yıl sonra yayınladığı ‘2018 İstihdam Görünümü’ raporu, Türkiye’nin de dahil olduğu OECD ülkelerindeki istihdam ve ücret artışı oranlarının günümüzdeki durumunu resmediyor.

Rapora göre OECD ülkelerinin çoğunda istihdam oranları 2008 krizi yaşanmadan önceki dönemden bile daha yüksekte gözüküyor. Ortalama istihdam oranı 2006’da yüzde 70,3 iken bu oran 2017 sonu itibariyle yüzde 72,1’e çıkmış. Türkiye’deki istihdam oranı da 2006’da yüzde 48,2 iken 2017 sonu itibariyle yüzde 55,3’e yükselmiş. Verilere göre OECD ülkelerinin çoğunda işsizlik de 2008 krizine göre azalmış. OECD ülkeleri işsizlik ortalaması 2006’da yüzde 6,3 iken 2017’de yüzde 5.9’a gerilemiş. Türkiye’de ise işsizlik oranı 2008 krizi öncesine göre artmış. Türkiye’de işsizlik oranı 2006’da 10,5’ten 2017 sonunda yüzde 11,2’ye çıkmış. Araştırmada yer alan bilgilere göre son 10 yılda kadın-erkek ücretleri arasındaki eşitsizlik, engelli bireylerin başvurabilecekleri iş fırsatları yaratılması gibi konularda olumlu gelişmeler var. Ancak, istihdam güvenliği, yani işsiz kalma riski ve bunun çalışanlara maliyeti gibi başlıklarda henüz olumlu yönde bir gelişme bulunmuyor.

ZAM ORANLARI DÜŞÜK KALDI
2008 global ekonomik krizinin olumsuz etkileri ücret artışlarına da yansımıştı. Firmalar işten çıkaracakları personel sayısını azaltmak için zam oranlarından kıstı. Ancak, ‘2018 İstihdam Görünümü’ raporuna göre OECD ülkeleri geçen 10 yılın ardından istihdam oranlarını yükseltmeyi başarırken aynı performansı ücret artışlarında gösteremedi. Öyle ki, zam oranları günümüzde kriz öncesi dönemin bile altında kalmış durumda. Verilere göre OECD ülkelerindeki ortalama saat ücreti artış oranı kriz öncesinde yüzde 4,8 iken bugün yüzde 2,1 seviyelerinde. Araştırmaya göre bunun en önemli nedenlerinden biri eksik istihdam, yani bireylerin geçimlerini sağlayabilmek için sahip oldukları niteliklerin altında bir işte ve düşük ücretle çalışmaya razı olmaları. Tam zamanlı iş bulamadıkları için mecburen yarı zamanlı çalışmayı kabul eden kişilerin artması da ücret artış oranlarının düşük kalmasındaki nedenlerden biri.

Ayrıca, rapora göre enflasyon oranlarının OECD ülkelerinin çoğunda düşük seviyede seyretmesi ve bunun bu şekilde devam edeceği beklentisi de ücretlerin düşmesine neden oluyor. Türkiye bu açıdan pek çok OECD ülkesinden ayrılıyor. Çünkü, diğer ülkelerin aksine Türkiye’de enflasyon rakamları artış trendinde. İnsan kaynakları danışmanlık firması Mercer’ın Kariyer Bölümü Danışmanı Güneş Nalbantoğlu, Türkiye’de 2017 yılsonu enflasyon rakamının son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını vurguluyor. Nalbantoğlu, Türkiye’de çoğu şirketin çalışanların beklentisini göz önüne alarak ücret artışlarını enflasyon değeri oranında gerçekleştirdiğini belirtiyor.

RAKİPLERE DE BAKILIYOR
Willis Towers Watson Türkiye Ücret Araştırmaları Lideri Emrah Uysal ise şirketlerin enflasyonun yanısıra rekabet ettikleri sektörün veya şirket grubunun ücret artışlarını da göz önünde bulundurduğunu aktarıyor. Dolayısıyla aslında ücret artışları rakiplerdeki ücret enflasyonu da baz alınarak belirleniyor. Uysal’ın dikkatini çektiği bir diğer konu da şirketlerin ücret artış bütçelerini kullanımlarıyla ilgili. 15 yıl önce şirketlerin ücret artış bütçelerinin neredeyse tamamını tüm çalışanlara aynı artışı verecek şekilde kullandığını aktaran Uysal, “Bu, yaşam maliyeti artışına karşı maaşlarının değer kaybını engellerdi. Fakat son senelerde performansa bağlı olarak ücret artış oranlarının farklılaştırıldığını görüyoruz. Dolayısıyla performansı beklenenin altında bir çalışanın enflasyonun altında ücret artışı alması hatta ücret artışı almadığı durumları görüyoruz” diyor.

Türkiye’de farklı pozisyonlarda çalışanların ücretlerindeki artışları da yorumlayan Uysal, son üç yıla bakıldığında asgari ücrete yapılan artışlar sebebiyle mavi yaka kadrolarda üst yöneticilere kıyasla 2 katına varabilecek yükseklikte maaş zamları olduğunu belirtiyor. Ancak, uzman kadrolarda farklı bir görüntü var. Uysal, aynı kıyaslamanın üst yönetici ve uzman kadroları için yapıldığında uzman kadrolarındaki artış oranlarının daha düşük olduğunu söylüyor ve “Uzman seviyesinde ücret piyasası artışı, reel enflasyonun altında kalmış, dolayısıyla maaş oranları son 3 senede reel anlamda artmamıştır” diye
konuşuyor.

Haberle ilgili daha fazlası: