İş hayatında bir çok insan, dış görünüşünden hoşnut olmadığı için yeni iş başvuruları yapmayı, mülakatlara gitmeyi erteliyor. Diğer taraftan insanlar birbirine merhaba demeden ‘sen çok kilo almışsın ya da zayıflamışsın’ diyor.
Yeme bozuklukları konusunda uzman olan psikolog Dr. Feyza Bayraktar, bunun bir psikolojik şiddet olduğunu söylüyor. Dr. Bayraktar ile dış görünüşün ve kilonun iş yaşamında etkilerini konuştuk.
İş hayatı, iş stresi beslenme alışkanlıklarımızı nasıl değiştiriyor? İş hayatı, insanların stresi en yoğun hissettiği alanlardan bir tanesi. Bir iş gününde, sabah erken kalkma, işe yetişmeye çalışırken kahvaltı etmeyi atlama, çalışırken uzun saatler aç kalma, akşam geç ve fazla yemek yeme, oturarak çalışmanın getirdiği hareketsizlik; beslenme alışkanlıklarını ve hareketliliği olumsuz yönde etkiliyor. Bunun yanı sıra, eğer kişi stresle baş etmekle ilgili problem yaşıyorsa, yemeği stresten kaçınma aracı olarak da kullanabiliyor. Dolayısıyla, iş stresi aynı zamanda kişinin fazla yemesine de sebep olabiliyor. Bir çok kişi, diyet ve aşırı yeme döngüleri içinde gidip geliyor. Normal ve düzenli yeme davranışının giderek unutulmaya başlaması da kilo almaya sebep olan faktörler arasında sayılabilir.
Size iş hayatından danışan hastalarınız en çok neden yakınıyorlar? Günümüzde beden şekli ve kilosundan hoşnut olmayan bir çok insan var. Tabii ki daha sağlıklı olabilmek ve daha uzun bir ömre sahip olmak için fazla kilonun verilmesi gerekiyor. Yalnız, durum öyle bir hale gelmeye başladı ki beden şekli ve kilo, bir çok kişi için hayatın odak noktalarından bir tanesi olmaya başladı. Kişinin kendilik değerini beden şekli ve kilosu üzerinden belirlemesi, beden şekli ve kiloya olması gerektiğinden daha fazla anlam yüklemesi, kendi bütününü azımsamasına ve hayatı daha mutlu, huzurlu ve daha üretken bir şekilde yaşayabilmesine engel olmaya başladı. İş hayatında bir çok insan, dış görünüşünden hoşnut olmadığı için yeni iş başvuruları yapmayı, mülakatlara gitmeyi erteliyor. Kariyerinde yapacağı atılımları, kilo verdikten sonraki bir zamana erteliyor. Kilo vermeyi odak noktası halinde tutarken, kilo vermeye yüklediği anlamdan dolayı üzerinde oluşan baskı ile diyet ve aşırı yeme döngüleri içine giriyor.
Son dönemde “Aaa sen kilo almışsın”, “ayy ne kadar zayıflamışsın” tarzında cümleleri artık neredeyse her selamlaşmada duyuyoruz. İnsanlar hal hatır sormadan kiloya vurgu yapıyor. İnsanların en fazla muzdarip olduğu konular, beden şekli ve kilosu üzerinden aldığı eleştiriler, zaman zaman kilolarından dolayı arka planda tutulmaları yani özetle kilo ve beden şekli üzerinden gördükleri psikolojik şiddet denilebilir. İnsanların, gerek iş hayatlarında gerekse özel hayatlarında birbirlerine “merhaba” demeden, birbirlerinin kilosu ile ilgili yorum yapması oldukça yaygınlaşmaya ve normal karşılanmaya başladı. Medya ve sosyal medyanın etkisi, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dış görünüşe verilen önemin artmasında rol oynuyor denilebilir. İnsanların, ancak bir şeylere sahip olurlarsa mutlu olacaklarına inanmaları, kendi sahip oldukları şeyleri, başkalarının sahip olduğu şeylerle kıyaslamaları, kendilerini zaman zaman bu yüzden yetersiz hissetmeleri, odağın beden şekli ve kiloya yönelmesine sebep olabiliyor.
Siz ne tavsiye edersiniz çalışanlara? Öncelikle, insanların birbirine kilosu ve beden şekli ile ilgili eleştiri yapmaya bir son vermesi gerekiyor. Eğer, kişi bedenine dair bir eleştiri ya da kendisini kötü hissettirecek bir yorum aldıysa da bu noktada karşısındakine sınır koyması, duygusal açıdan kendisini koruması açısından oldukça kritik.