Karne Heyecanı
Yılda 2 kez iş yerinden karne alsaydık, nasıl bir heyecanı taşırdık acaba? Okulluyken aldığımız karneler, iş hayatımızdaki personel performans değerlendirme raporlarına dönüşüyorlar. İsmi değişse de sistem aynı. Biri karne, diğeri performans değerlendirme.
Arkadaşlarla İyi Geçinme
İş yerinde hoşlandığımız arkadaşların belki dedikodusunu yapıyor belki de yanından selam vermeden geçiyor veya sinir oluyoruz hatta gerektiğinde müdüre şikâyet ediyoruz. Bu huyumuz, okuldan kalma. Arkadaşlarımızı, öğretmenlerimize az şikâyet etmedik değil mi?
Veli Toplantıları
Düşünsenize, iş yerindeki amiriniz sizden memnun değil ve velinizi iş yerine çağırıyor. İyi ki böyle bir şey yok, ebeveynlik de bir yere kadar tabii. Programlı veli toplantılarının stresini de iş toplantıları öncesinde yaşayarak, küçüklükten bir deneyim sahibi oluyoruz. Stres de bir deneyim.
Sömestir ve Yaz Tatili
Ah, işte bu, içimizde bir yaradır öyle değil mi? Sert kış koşullarında sömestir tatilini yaşamak varken, sabahın en dondurucu soğuğunda işe uyanmak ve koca bir yazı ortalama 15 günlük bir tatille geçirmek. Nerede o öğrencilik yılları dedirten cinsten bir durum.
Eve İş Getirme
Dijital hayatın en zor yanlarından biri de bu olsa gerek. Mesai saatini bitirip, eve gitmekle işler bitmiyor. Evde de bilgisayarımızı açmak zorunda kalabiliyoruz hatta hafta sonları bile! Neyse ki bu alışkanlığımızı okulda kazandık. Nasıl mı? Tabii ki ev ödevleriyle... Bir de okulda öğrendiklerimizle iş yerinde yaptıklarımız aynı değil derler.
Teneffüs veya Ders Arası
Şu andaki iş yaşamına en çok uyan sistemlerden biri de teneffüsler. Teneffüsler, iş yerindeki kahve molalarımız, öğle arasına çıkmamızla benzer bir durum. Ama bahçede top oynamak, ip atlamak hariç tabii…
Para
Okulla iş yeri arasındaki en büyük fark bu olsa gerek. İşe gittiğimizde maaş alıyoruz ve bütçemiz oranında dilediğimiz şeyleri yapabiliyoruz ve satın alma gücüne sahip olabiliyoruz. Okuldayken ise harçlıklarımız bize yetiyordu. Ama gene de eminiz ki birçoğumuz şu anda binlerce liralık geliri, o harçlığa değişebilir çünkü şimdi ne kadar kazanırsak kazanalım bir şekilde borçlanıyoruz. Ev kredisi, kredi kartları, kira vs. derken bu borç yükü, stresi de beraberinde getiriyor. Şimdi, bir düşünelim, bir çocuğun kişisel borcu en fazla ne kadar olabilir ki? Arkadaştan alınan 5 TL borç veya mahallenin bakkalına yazdırılan 1 gofret. Okul çağlarında olmanın dayanılmaz hafifliğini hissettiniz değil mi?
Çalışmak
Sonuç itibarıyla ister okulda ister iş yerinde yapmamız gereken şey, çalışmak ve başarmak. Yani, matematik sınavına da yarınki toplantıya da hazırlanmak eş değer. Okul yıllarını özlüyoruz ama büyüdüğümde şunu yapacağım diye hayal eden de biz değil miydik? Ve şu anda yetişkin insanlar olarak, o güzel hayalleri kendimize yaşatabiliyorsak ne mutlu bize.