Ebru Döşekçi başarılı bir genç heykel sanatçısı…Maslak’ta
Atatürk Oto Sanayi sitesinde motor sesleri arasında yapıyor heykellerini. O oto sanayiden çıkan en yaratıcı, renkli işler olabilir heykelleri. Doğaya, aşka, tutkuya, hiçliğe uzanan anlamlarla yüklü heykellerini üretirken bir anda Ebru Döşekçi’yi ortağı Suzan Serez’le birlikte bir kahve dükkanında gördük. Butik bir kafe kurma hayaliyle başladıkları üçüncü nesil kafe girişimleri şimdilerde 5 farklı noktaya ulaştı.
Cup of Joy ile yakaladıkları başarıyı yakında Kahve Kavurma ve Eğitim Merkezi ile büyütecekler. Ebru Döşekçi ilham verici hikayelerini anlattı.
Ne okumuştunuz?Aslında başta iletişim fakültesinde okudum. Sanat ise hayatımda hep vardı. Hep ilgiliydim. Yabancı bir şirkette profesyonel olarak çalışıyordum. Heykel de yapıyordum. Sonra Yeditepe Üniversitesi’nde sanat okumaya karar verdim. Hatta hamileliğim, çocuklarımın küçüklüğü hep bu dönemde geçti. 2 oğlum var.
Çok zor olmalı. Genelde kadınlar bu dönemlerde işe arar verirken…Tutku olduğu için zor da olsa yapılıyor. Bir işi severek yapıyorsanız tüm zorlukları aşıyorsunuz. Ben eğitim alırken, heykel yapmaya, çocuklarımla da ilgilenmeye devam ettim. Onlar büyürken ben de çok şey öğrendim. Çok sevdiğim için birçok şeyi göze aldım. Profesyonel hayattan çekildim. 13 yıldır sanat yaparak yaşıyorum. Bundan da çok keyif alıyorum.
Girişimci olmak, kahve zinciri kurmak nasıl düştü aklınıza?Arkadaşım Suzan Serez’le 25 yıldır yakın arkadaşız. 2013 yılında, “başka işler de yapmalıyız” diye konuşuyorduk. Yine bir sanat fuarı sergisi için Londra’ya gitmiştik. Orada bir kafeye gidiyorduk. Çok beğendiğimiz bu kafe kafamızda bir ışık yaktı. Yeşil kahve bambaşka bir iş kolu. Baristası çok farklı. 6 ay sürekli eğitimlere gittik. Tarlalara gittik. Çiftçilerle temas kurduk. Dünyada da bu trend yeni ortaya çıkmıştı.
Böyle bir yapıyı hemen kurabildiniz mi?Hayır dönünce ilk önce bu kişilerle yazıştık. Hiç bilmediğimiz bir şeyden bahsediyorlardı. Yeşil kahve çekirdekleri, kahve kavurmak vs…”Nitelikli kahve nasıl yapılır?” konusunda çok araştırdık. Araştırdıkça heveslendik ve “bir yerden başlayalım” diyerek Bebek’te çok küçük bir yer kiraladık. Bebek’te deniz kenarında hatta yolda olmayan, pasajın sonunda küçücük bir yerle başladık.
DELİ MİSİNİZ? DEDİLER BİZE ACIDILARTutmama riski vardı. O ilk zamanları nasıl geçirdiniz?Evet çoğu kişi “deli misiniz?” dedi. Biz de bilmiyorduk. Batarsak kimse duymasın, çok da para harcamayalım dedik. Çok iyi isimlerle konuştuk. Bize ‘kim bilecek bu kahvelerin değerini kim anlayacak? Bu pasajda sizi kim görecek?” denildi. Pasajdaki esnafın acımalarıyla geçti ilk aylar. Az kahve sattık başta. Sonrasında birden bire her sabah her öğlen vs gelenler olmaya başladı. İlk 2 sene 15 metrekaredeydik, sonra orada hızla genişledik. Mutfak koyduk. Sonra sağlıklı atıştırmalıklara kafa yormaya başladık. Biz de bu alanda geliştik. Kendi yulaf sütümüzü, badem sütümüzü yapıyoruz. 30’a yakın ürün yelpazemiz oldu. Kahvenin yanına bunları koyunca daha hızlı büyüdük. Zorlu Center ve Vadi İstanbul’da da olduk.
KAVURMA VE EĞİTİM MERKEZİ AÇILACAKYiyecekleri de sizler mi yapıyorsunuz?Her şeyi kendi bünyemizde yapıyoruz. Yakında Kavurma ve Eğitim Merkezi kuracağız. Kendi kavurmacılarımızı ve baristaları yetiştireceğiz. Nitelikli kahvenin kurumsallaşmış hali sertifika programına bağlı. Bunu yapmak da yeni heyecanımız olacak. Şu anda bunun hazırlığı içindeyiz. Demleme teknikleri, kahve çeşitleri…Kahve de şarap gibi özel bir ürün. Evde de iyi kahve yapmak için bu kurslardan yararlanmak mümkün olacak.
Sanat Fuarı var haftaya. Burada da hummalı bir çalışma var…
Aynen. Contemporary İstanbul’dayım, bu yıl da Siyah Beyaz Galeri’deyim. Sanat bambaşka bir tutku. Umarım bu yıl da her şeye rağmen güzel geçecek.