İstanbul’un göbeğinde bir inşaatta 11 işçi, yaşamaya çalıştıkları naylon çadırda yanarak feci şekilde öldü.
Gerçeği asla öğrenemeyeceğiz. Olay örtbas edilecektir.
Madımak’ta 35 aydını alenen yakanları kurtaran adalet, elhamdülillah, sigortası bile olmayan garibanın katillerini asla üzmeyecektir.
‘Her ölüm zamansızdır’ deriz ya, bu işçilerin ölümü de çok zamansız oldu gerçekten.
Oysa bizim memlekette ölümün de bir mevsimi vardır.
Eski bir yazı geldi aklıma:
*
(...) bizim çocukluğumuzda, “Deniz mevsimi açıldı, Florya Belediye Plajı cıvıl cıvıl” diye haberler çıkardı gazetelerde.
Kiraz mevsimi gelirdi, peşinden Allah rahmet eylesin Hüseyin Ağa, elinde bir sele kirazla...
Fındık mevsimi gelirdi, gene Değirmendere’den çuvalla fındık...
Mevsimi gelirdi, Hamit, at arabasıyla gelir; Pamukova kavununu kapıya yığar giderdi; iki tane yeter desek de yirmi tane bırakır, öğğğ gelene kadar tatlı kavun yerdik...
Tabii mevsimi gelirdi Çavuş üzümü, mevsimi gelirdi Yeşilköy’de Selim’in muhteşem vişneli dondurması, mevsimi gelirdi (kışın lağımcılık yapan) Yaşar’ın ‘yasceek” (galiba ‘yaz sıcak’ demekti) diye sattığı haşlanmış mısır, Fitaş’ın kapısında satılan kestane; balık mevsimi gelirdi lüfer, palamut, kofana, av mevsimi gelirdi Beslan Dayım’la Muzaffer Dayı’nın palavraları...
Derken ‘mevsim’ gitti, ‘sezon’ geldi yerine, nereden ve neden, bilinmez.
Önceleri Güney sahillerinde turizm sezonu, Uludağ’da kayak sezonu, Hilton’da havuz sezonu, Tarabya’da taverna sezonu derken...
Süratle, Laila’da çılgınlık sezonu, Bodrum beach’lerinde zengin peach’leriyle yollu mankenlerin çiftleşme sezonu...
Ya sen ben, bizim gibi insanlar?
Dondurulmuş balık, hormonlu domates, her mevsim hıyar, kış ortası dondurma, Afrika’dan ithal bilmem ne...
Ne eski mevsimler kaldı ne de eski tatlar!
Neyse ki, yeni ‘sezonlar’ girdi hayatımıza. Mevsim’in adını sezon koyduk belki, ama örf ve adetlerimize sadık kaldık.
Vakit geldiğinde hiç aksatmadık:
- Gece damdan düşme sezonu
- Yollarda ölen gurbetçi/bayramcı sezonu
- Antalya’da turistlere tecavüz sezonu
- Karne dönemi, evden kaçan çocuk sezonu
- Düğün konvoyu kana bulandı sezonu
- Lodos yüzünden dumandan boğulma sezonu
- Şofben fantaaaazisi ölümle bitti sezonu
- Karadeniz’de mantardan zehirlenme sezonu
- Kilyos’ta boğulma sezonu
- Seçim vakti orman talanında patlama sezonu
- Asker yolcu ederken, serseri kurşundan ölme sezonu
- Yağmur yağdı, Alibeyköy’de boğulma sezonu...
(Güncel ilave: Yeni moda deprem ya da şantiye çadırlarında kalan garibanı yakmak. Dört mevsim...)
Hayatımız, değişmez bir düzen içinde, böyle akıp gidiyor işte...
(Hürriyet, 2004)
Not: 27 Ocak’tan bu yana, sadece Gaziantep’te, soba dumanından ölenlerin sayısı 14’ü buldu. Benim garip insanım olabilecek tehlikeleri öngörmekten, tedbir almaktan aciz; benim garip insanım gazete okumaz, haber seyretmez...
Hürriyet İK sitesinde yayımlanan eski yazılara erişmek için:
01.01.2012 - Liderlik tanımı ya da iktidar sarhoşluğu http://www.hurriyet.com.tr/ik/19587356.asp
08.01.2012 - Benimle cinsel ilişkiye gir yoksa boşarım seni http://www.hurriyet.com.tr/ik/19622622.asp
15.01.2012 - Bu hayvandan hiç beyin çıkmamıştır http://www.hurriyet.com.tr/ik/19695546.asp
22.01.2012 - Aptal yaşlanmamak http://www.hurriyet.com.tr/ik/19748937.asp
29.01.2012 - Evinizde denemeye kalkmayın lütfen http://www.hurriyet.com.tr/ik/19801699.asp
05.02.2012 - Çalışanlara 2012 darbesi ya da kendi ayağına kurşun sıkmak http://www.hurriyet.com.tr/ik/19854329.asp
12.02.2012 - B.tan seçmeli sistem http://www.hurriyet.com.tr/ik/19906965.asp
19.02.2012 - Hepimiz korsanız http://www.hurriyet.com.tr/ik/19952700.asp
26.02.2012 – Övünmek gibi olmasın http://www.hurriyet.com.tr/ik/20003056.asp
04.03.2012 – Kadınların yönettiği bir dünya daha mı barışçı olurdu http://www.hurriyet.com.tr/ik/20041666.asp
11.03.2012 – Çözüm yok çünkü sorun yok http://www.hurriyet.com.tr/ik/20091654.asp