Hürriyet, futbol şiddetine ortak mı oluyor?

1dk okuma

GEÇEN haftaya Cumhurbaşkanlığı seçimi ve sonrasına ilişkin haberler ve yorumlar damgasını vururken, 26 Ağustos’ta Hürriyet Pazar’da yayımlanan Şermin Terzi imzalı haberle ilgili olarak gönderdiğiniz mesajların çokluğu, önemli bölümünüzün siyasetle değil yaşamla ilgilendiğini gösteriyordu. Terzi, Bursaspor’un taraftar gruplarıyla yaptığı kapsamlı görüşmeyi Hürriyet Pazar sayfalarında aktarırken, stadyum tribünlerine hákim olan testosteron yüklü kriminal saldırganlığın çok güzel bir fotoğrafını çekiyordu.

Ancak okurlar yine de durumdan memnun değildi. İşte birkaç örnek: Ahmet Tokeri: Yazarın, Bursaspor taraftar gruplarını övmek ve yaptıklarını takdir etmek amacıyla yazıyı hazırladığını düşünmüyorum. Fakat gene de yazının üslubundan hoşlanmadığımı ve bazı gençler için kötü örnek teşkil edebileceğini düşünüyorum. Yazıya konu olan grubun, ruh sağlıklarının normal olmadığı aşikárdır. Konuyu, haberden daha çok, sosyal ve psikolojik olarak irdelemek ve uzman görüşleriyle davranışların analizini vermek daha mantıklı olacaktır.Mete Darcan: Pazar ekinin ana sayfasında ve devamında 14. sayfasında Bursaspor’u destekleyen Texas ve Supporters Club isimli taraftar gruplarıyla ilgili Şermin Terzi’nin haber röportajını gördüm. Hürriyet gibi bir gazete, Pazar ekinde nasıl böylesi berbat, rezil bir konu bulur kendine? Şermin Terzi haberinde eli kanlı, psikopat bir grubu yere göğe sığdıramıyor neredeyse. Şimdi diyeceksiniz, ’Efendim, haberde herhangi bir övgü yer almıyor’. Elinizi vicdanınıza koyup baştan sona okuyun ve haberin genelinde bir hayranlık, sempati olup olmadığını kendinize itiraf edin. Futbolu şiddetten kurtarmak için bir sürü insan çaba harcarken, neden bu insanları haber yapıyorsunuz? Niye gençleri özendiriyorsunuz bunlara?Bülent Arıcan: Şiddet ancak bu kadar masum gösterilir ve de teşvik edilir. Yazının içerisinde öyle cümleler var, insanın kanı donuyor. Adam öldürmek, yaralamak, küfür, tehdit vs. her şey var ve bunlar gayet normal, hatta özenilecek bir şeymiş gibi haber yapılıyor. Böyle bir haber yapan Şermin Terzi başta olmak üzere, Hürriyet Gazetesi’ni kınıyorum.Bu mesajları Şermin Terzi’ye bilgisi için ilettim. Bilgisi için diyorum; çünkü yukarıda aktardığım eleştirilerin hiçbirine katılmıyorum.Gazetecinin görevi, durumu olduğu gibi yansıtmaktır. Hele futbol gibi milyonları ilgilendiren bir konunun hákim unsuru spordan çok şiddete döndüyse, Süper Lig’in daha birinci haftasında futbolcu dövmeye kalkan taraftarlar sahaya indiyse bu sorunu, kimlerin, nasıl kafalarla yarattığının herkes tarafından anlaşılması gerekmez mi?Futbol şiddeti konusunda Terzi’nin Hürriyet Pazar sayfalarına yansıttıkları kimi okurları rahatsız edebilir; ama şu unutulmamalı, o yansımalar Türkiye’nin gerçeği. Yani sorun var ise mektupta yazılı, o yüzden postacıya vurmayın; mektubun içeriğini değiştirecek adımlar atın. O yüzden Hürriyet’i ya da Şermin Terzi’yi, futbol şiddetini yaratanlara sempatiyle bakmakla ya da şiddete özendirmekle suçlamanın álemi yok. Gazetenin görevi olup biteni anlatmaktır, anlatmamak değil.Katıldığım ama cevabını bilemediğim bir soruİsmail Vayvaylı: 26 Ağustos 2007 günü 12 yaşındaki kızım ve 6 yaşındaki oğlumu da alarak sabahın erken saatlerinde yola çıktık. İstikametimiz İstanbul Park, yani F1 yarışı. Orada, yarışa kadar saatlerce oturacağımız bir boş zaman var. Bu sebeple her pazar gününden daha fazla gazete aldım. Ben gazeteleri okuma düşüncesinde iken başka bir sürprizle karşılaştık. Bilet ve güvenlik kontrol noktasında gazetelerle içeri giremeyeceğimizi söylediler ve elimizdeki 5-6 gazeteyi gözümüzün önünde çöpe attılar. Çantamızda bisküvi, kek, pet şişe su, fotoğraf makinesi vs. her şey var. Hepsi serbest, ama gazete yasak ve okumadığımız sayfalarca gazete çöpe atıldı. Gazeteler bir terör aracı mı, yoksa tehlikeli bir madde mi, yoksa başka zararlı bir şey mi çözemedim ve anlayamadım. Sadece gazeteler çöpe atıldı ve biz bunu seyrettik. Yanımda çocuklarım olamasaydı, onlar korkmasaydı, çocuklarımı oraya kadar götürmeseydim... Ben o yarışlara girmeme pahasına da olsa kavgamı yapar, geri dönerdim. Çocuklarım sebebiyle yapamadım. Lütfen bu konuyu gündeme getirin ve sorgulayın. Aklım ve mantığım hálá almıyor, hálá çözemedim.Okur Temsilcisi’nin Notu: Geçenlerde yüzlerce küçük çocuğun bulunduğu bir okulda, suların akmadığı gerekçesiyle tuvaleti kilitleyip giden bir temizlik görevlisinin, velilerin elinden nasıl kurtulduğuna tanık olmuş biri olarak, küçük zihinlerin, temizlikten kaçmak için gazeteleri içeri almadıklarını varsayabiliriz. Ama sorunuzu ben de buradan ilgililere yöneltiyorum.Eleştiriyi özenli yapsanız ÖNCEKİ pazar günü İnsan Kaynakları Eki’nde yayımlanan bir haberdeki bazı bilgilerin yanlış olduğuna ilişkin bir mesaj geldi.Suat Buldanlıoğlu, "Sayfa 25’te ODTÜ ve İTÜ ile ilgili Nuran Çakmakçı imzalı bir haber var. Düzeltilmesi gerekli yerler: 1- ODTÜ Ankara Kampusu’nda burslu bölüm yok; çünkü burası devlet okulu, 2- Verilen taban puanlar yanlış" diyor.Okur Buldanlıoğlu, ODTÜ öğrencisi olduğunu belirtiyor ama gönderdiği mesajın tam olarak neye işaret ettiğini anlamak, noktalama işaretleri kullanmaması ve dilinin karışıklığı yüzünden bayağı zor oldu. O nedenle, anlayabildiğim kısmını Hürriyet’in deneyimli eğitim muhabiri Nuran Çakmakçı’ya ilettim. Yanıtı şöyleydi: "Okuyucumuzun yazdığı doğru değil. Çünkü, puanlar verilirken burslu bölümün KKTC kampusu olduğu açık. Sadece KKTC’nin paralı olduğu ve burslu bölümlerinin yer aldığı belirtiliyor. Diğerlerinde bir hata yok. Ayrıca puanları kafama göre vermedim, ÖSYM’nin hazırladığı 2007 Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nda yer alıyor. Sanırım, en iyi kaynak da bu."Yani, konu böylelikle kapanmış oluyor. Belki de kafası karışık ve hakaret eden mesajlar göndermeden önce haberleri daha dikkatli okumak gerekiyor.

Haberle ilgili daha fazlası: