Hack’lenmiş fotoğraf fetişizmi

2dk okuma

MEĞER internet medyası yıllardır Hollywood yıldızlarının iCloud hesapları hack’lenerek çalınan çıplak fotoğraflarını bekliyormuş.

Haberin Devamı

Fotoğrafların ortaya saçıldığı 1 Eylül’den bu yana evire çevire kullanılıyor haber sitelerinde. Elbette gazetelerin internet siteleri de katıldı bu kervana.
Çalıntı fotoğrafların hurriyet.com.tr’de de yayımlanmasını eleştiren okurlarımızdan Banu Batur, “Kadınları objeleştirdiğinizin farkında mısınız?” diye soruyordu mail’inde:
“Yabancı ünlülerin hack’lenmiş nü pozlarını servis etmenizden bir okur olarak büyük rahatsızlık duyuyorum. Yabancı yayın organları bu haberleri nasıl yayınlıyor hiç bakıyor musunuz? Bir insanın çalınmış, onun isteği dışında yayımlanmış nü pozlarına bakamıyorum bile...”
Okur çok haklı. Ben de 8 Eylül tarihli yazımda, bu fotoğrafların gazeteler ve internet sitelerinde yayınlanmasını eleştirmiştim. “Yalıtılmış mekânlarda” çekilen ve kişilerin mahrem alanlarından çalınan bu fotoğrafların yayımlanmasının “özel hayata saldırı” niteliğinde olduğunu ve yayımlanmasının ‘Doğan Yayın İlkeleri’ne açıkça aykırı olduğunu vurgulamıştım. Fakat ne yazık ki, Hollywood yıldızlarının bu fotoğrafları hurriyet.com.tr’de halen yayında. Hatta bununla da kalmadı; başka ünlülerin iCloud hesaplarından çalınan fotoğraflarının yer aldığı yeni haberler yapılmaya devam edildi. “Jennifer Lawrence’ın yeni fotoğrafları sızdırıldı”, “Emma Watson’ın da mı iCloud hesabı hack’lendi?”, “Rihanna’nın çalınan çıplak fotoğrafları yayınlandı!” ve “Çıplak fotoğraflar nasıl internete düştü” haberleri eksik olmadı web sayfalarından. Bu fotoğrafları içeren haber ve galeriler, sık sık da manşetler arasında yer aldı:
“22 Eylül: Çıplak skandalda ikinci perde/ Kim Kardashian’ı da hack’lediler; 23-24 Eylül: Ünlüleri yıkan fotoğraflar; 25-26 Eylül: Dünya bunu konuşuyor/ Devamı gelecek mi?/ O an böyle olacağını düşünmedi; 27-28-29 Eylül: Ünlülerin hack’lenen fotoğrafları/ Skandalda yeni perde; 4 Ekim: Irina Shayk fotoğrafları çalındı; 9 Ekim: Bunu da yaptılar/ Ünlülerin hack’lenen iCloud hesaplarından yeni fotoğraflar.”
Yadsınamaz sayıda okuyucunun bu tür haber ve galerileri sevdiği ve belki onbinlerce kez “tık”ladığı da bir gerçek. Ama hem etik hem de hukuki açıdan sorunlu olan bu tür içerikler, tıpkı spam ve okurları aldatıcı içeriklerle dolu haberlerde olduğu gibi uzun vadede Hürriyet markasına zarar verir; itibar kaybına neden olur.
Sanal dünyanın hızlı rekabet koşullarına ayak uydurmanın yolu teknik atraksiyonlardan ve Türkiye’deki internet haberciliğinin yanlışlarını örnek almaktan değil, gazetecilik kalitesini yükseltmekten geçiyor. Hürriyet Dünyası’na yakışan da, gazetenin çizgisine uyan da budur...
Hürriyet Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’nın geçen Kurban Bayramı mesajında vurguladığı gibi, “Doğru habercilik ilkelerimizden ve köklerimizden gelen değerlerimizden vazgeçmemek” zorunlu...

Gazeteciye doğru söylenmezse

Haberin Devamı

GAZETECİ, haberini yazmadan önce aldığı her bilgiyi sorgulamak zorunda. Hatta sadece kaynağından doğrulatmakla kalmayıp karşı tarafa da sormalı edindiği bilgileri. İngilizce “double check” sözcüğünden dilimize giren “çifte kontrol”, gazeteciliğin temel kurallarından biri.
Elbette gazetecinin soru sorduğu kişi veya kuruluşlar bilgi vermek zorunda değil. Soruları yanıtsız bırakabilirler. Ama yanlış bilgi vermemeliler. Yanlış bilgi vermeleri, sadece o gazetecinin yanıltılması sonucunu doğurmaz, aynı zamanda kamuoyu da kandırılmış olur.
Hele gazeteciye yanlış bilgiyi kamu kuruluşlarının, yani devletin temsilcileri veriyorsa sorun daha büyük demektir. Günümüzün şeffaf ve halka açık demokrasilerinde bürokratların yanlış bilgi vermeleri öyle sık rastlanır bir durum değildir. Bunu yapan bürokrat da mutlaka faturasını öder. Maalesef son günlerde Hürriyet muhabirleri, devlet yetkililerinin yanıltması vakalarıyla sık karşılaşmaya başladı. Bir örnek aktarayım size. Hürriyet Ankara Yazı İşleri Müdürü Eray Görgülü yaşadı bu örneği. 29 Eylül’de bir kaynağı Görgülü’ye bir belgenin fotoğrafını gönderdi. Ankara Halk Sağlığı Kurumu Başkanı Seçil Özkan’ın imzasını taşıyan belgeye göre, Ankara’nın dış ilçelerindeki şebeke suyu içilemez durumdaydı. Valilik bu konuda uyarılıyordu.
Görgülü, belgeyi doğrulatmak için Halk Sağlığı Kurumu’nu aradı. Kurum başkanına ulaşamadı; onun yerine danışmanı Müslüm Yüksel ile konuşabildi. Yüksel, belgeyi görmek istedi. Gördükten sonra da “Bu belgede yazılı olan tarih ve sayı numarasıyla başka bir yazı yazmışız. Dolayısıyla gönderdiğiniz gibi bir belge söz konusu değil” yanıtını verdi. Bunun üzerine Görgülü haberi biraz daha araştırmak üzere ertesi güne bıraktı. Fakat o belgeyle ilgili haber, 30 Eylül günü “Sağlık Bakanlığı’ndan Gökçek’e su uyarısı” başlığıyla Sözcü gazetesinin birinci sayfasındaydı. Öğle saatlerinde de Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu kabul etti belgenin doğruluğunu...
Böylece Halk Sağlığı Kurumu yetkilisinin Eray Görgülü’ye bir gün önce yanlış bilgi verdiği kanıtlanmış oldu. Gazeteciyi ve dolayısıyla kamuoyunu yanıltan o yetkili ise bir özür dileme gereği bile duymadı. Eminim bir yaptırım ile karşılaşmayacak bu kişi. İşin üzücü olan yanı, bürokratların ve siyasetçilerin gazetecilere yanlış bilgi vermelerine ilişkin örneklerin son yıllarda iyiden iyiye artması...

Haberin Devamı

Okurdan kısa kısa

Haberin Devamı

Mustafa Sağlamer: Ercan Saatçi, 29 Eylül günkü Hürriyet’te spor sayfasında yayımlanan yazısında, “Hisli kalben vuku” diye bir terim kullanmış. Üç sözcükte iki hata birden. Bilmeyen yazarlar için doğrusunu aktaralım: “Hissi kablel vuku”. Yani “içine doğmak” ya da “önsezi”.
Not: Saatçi, maç sonrasında yazısını telefonla yazdırdığı için bu hata oluşmuş. Maalesef sonra da fark edilip düzeltilememiş hata.
Burcu Aydın: En tuhaf uçak yolcuları başlıklı galeride (1 Ekim) 26. kare bir trenden çekilmiş. Pencerelerinden belli. İlginç olduğu için koymuşsunuz, ama hazırlayan arkadaşın gözünden kaçmış.
Önder Özdemir: Haberlerde, “iddia edildi”, “belirtildi” diye biten cümleler bu gazeteye yakışmıyor.
Elif Güliz Bayram: Hürriyet’te 6 Ekim’de yayınlanan (Çevre Bakanı İdris Güllüce’nin sözlerini içeren) “Her ülke kirlettiği kadar ödesin” başlıklı haberde “Kirleten öder” ilkesini çevre hukukuna kazandıran Kyoto Protokolü göz ardı edilerek sanki bu ilke ilk kez ülkemizce talep ediliyormuş gibi haber yapılmış. Ülkemiz Kyoto Protokolü’nü imzalamış ve onaylamıştır.
Alparslan Güvenç: İnternette “İstanbulluları şoke eden fotoğraf” haberinde 60 fotoğrafa tıklamama rağmen uydu fotoğraflarında İstanbul ile alakalı bir fotoğrafa rastlayamadım. (9 Ekim)
Erhan Erdem: Bazı yazarlarınız yorumları sansürlüyor. Ya yorum seçeneği sunmayın ya da sansürlemeyin. “Hürriyet” sözcüğünün anlamını yazar arkadaşlara iletmeniz dileğiyle...

Haberle ilgili daha fazlası: