Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17 Mayıs Pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimini uygulamaya başlayacaklarını ve bu konudaki detayları kabine toplantısının ardından paylaşacaklarını belirterek, "Niyetimiz mayıs ayı sonuna kadar nispeten ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir. Haziran ayıyla birlikte günlük hayatı daha da rahatlatacak şekilde tedbirleri önemli ölçüde gevşetmeyi planlıyoruz." dedi.
Erdoğan, video konferans aracılığıyla düzenlenen ve 81 ilin AK Parti teşkilatıyla bayramlaşma programında konuştu.
Salgın sürecinde yaptıkları fedakarlık ve gösterdikleri sabır için vatandaşlara şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun karşılığının vaka, ağır hasta ve vefat sayılarındaki belirgin düşüşle gördüklerini söyledi.
Tedbiri elden bırakmadan bu sayıları çok daha aşağılara çekmeyi umduklarına işaret eden Erdoğan, "Milletimize söz verdiğimiz şekilde pazartesi gününden itibaren kontrollü normalleşme takvimimizi uygulamaya başlıyoruz. Bu konudaki detayları Kabine Toplantımızın ardından milletimizle paylaşacağız. Niyetimiz mayıs ayı sonuna kadar nispeten ihtiyatlı hareket etmeyi sürdürmektir. Haziran ayı ile birlikte günlük hayatı daha da rahatlatacak şekilde tedbirleri önemli ölçüde gevşetmeyi planlıyoruz." ifadelerini kullandı.
Kovid-19 salgınının Türkiye'de yayılmaya başladığı 2020 Mart ayından beri aldıkları tedbirlerin ve özellikle kısıtlamaların tek amacının 84 milyon vatandaşın her birinin sağlığını, hayatını ve geleceğini korumak olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Mecbur olmadığımız hiçbir tedbire başvurmadık, başvurmayacağız. Bununla kalmıyor aldığımız tedbirler ile vatandaşlarımızın işine, aşına, ekmeğine zarar vermeyecek esneklikte uygulamaya özen gösteriyoruz. Amacımız, dünyanın tamamı ile birlikte yaşadığımız bu sıkıntılı süreci en az hasarla, en az kayıpla atlatılabilmesini sağlamaktır. Üretim tarafında bunu başardığımızı memnuniyetle görüyoruz. Sanayi üretimi ve ihracat rakamları her ay yeni rekorlar kırarak olumlu yönde ilerliyor. Kısıtlamalardan etkilenen esnafımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz. Hiçbir vatandaşımızın kendini sahipsiz hissetmemesi için devletimizin tüm imkanlarını seferber ederek sosyal destekleri ciddi oranda artırdık."
"GÜZEL GÜNLERE ULAŞMAMIZA HİÇ KİMSE MANİ OLAMAYACAKTIR"
Türkiye'nin uluslararası değerlendirmelerde salgın döneminde vatandaşlarına en yaygın ve etkin sosyal destek sağlayan ülkeler arasında yer aldığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sağlık hizmetlerindeki başarısını sosyal ve ekonomik desteklerle taçlandıran Türkiye, kendini gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin çoğunda gözlenen kriz ikliminin dışında tutabilmiştir." diye konuştu.
Erdoğan, "Yeni yatırım ve istihdam arayışlarındaki yükseliş başta olmak üzere pek çok gösterge, ülkemizi aydınlık yarınların beklediğine işaret ediyor. Birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktığımız müddetçe bizi bekleyen güzel günlere ulaşmamıza hiç kimse mani olamayacaktır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin kadim tarih, medeniyet ve kültür bağları sebebiyle geniş bir coğrafyanın mesuliyetini üzerinde taşıyan büyük bir ülke olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Asya'dan Balkanlar'a, Türkistan'dan Kırım'a, Güney Asya'dan Kuzey Afrika'ya kadar, Türkiye'nin merkezinde yer aldığı bu geniş coğrafyada yaşanan olumlu veya olumsuz her hadisenin doğrudan kendilerini ilgilendirdiğini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Gönül dostlarımızın ve kardeşlerimizin sevinci sevincimiz, sıkıntısı, sıkıntımız, hüznü de hüznümüzdür. Filistin topraklarında özellikle Kudüs'te yıllardır devam eden ramazan ayının son günlerinde ise iyice yoğunlaşan saldırılar nedeniyle bayrama buruk girdik. Dertliyiz, derdimiz var. Gücü sadece masum sabilere, biçare kadınlara, mazlumlara yeten terör devleti İsrail'in zalimlikleri karşısında hem üzüntülü hem öfkeliyiz. Türkiye'nin bu konudaki tavrı tamamen ilkeseldir. Dün Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'ı ve işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesini hangi şevkle desteklemişsek, bugün Kudüs'te ve Filistin şehirlerinde yaşanan zulme karşı da aynı hissiyatla harekete geçiyoruz. Dün Suriye sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoruna nasıl izin vermemişsek bugün de Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine uzanan ellere aynı kararlılıkla karşı çıkıyoruz. Daha geçen yıl Libya'nın bölünmesine nasıl müsaade etmemişsek, herkesin sırtını döndüğü Somali'nin kaderine terk edilmesini nasıl göz yummadıysak, Kırım'ın ilhakına nasıl rıza göstermediysek, geçmişte Bosna'da hunharca işlenen vahşete nasıl sesimizi yükselttiysek bugün de tüm dünya görmezden gelse bile İsrail'in zulmüne eyvallah etmeyeceğiz."
"MUHATAPLARIMIZLA BENZER HİSSİYATLARI PAYLAŞTIĞIMIZI GÖRDÜK"
Erdoğan, İsrail saldırılarının başladığı andan itibaren gerek liderler düzeyinde gerekse uluslararası kuruluşlar nezdinde yoğun bir diploması faaliyeti yürüttüklerini anımsattı.
Şimdiye kadar 19 ülkenin devlet ve hükümet başkanıyla telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini, kendileriyle hem bayramlaştıklarını hem de Kudüs'te ve diğer Filistin şehirlerinde yaşanan hadiseler konusundaki endişelerini paylaştığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kısacası bir diplomasi yürüttük. Muhataplarımızla benzer hissiyatları paylaştığımızı gördük. Bununla birlikte genel olarak uluslararası toplumun bu konudaki duyarsızlığından üzüntü duyuyoruz. Siyasi kaygılarla, ideolojik saplantılarla, şu veya bu sinsi hesapla İsrail'in döktüğü kanlara, yaptığı saygısızlıklara sessiz kalarak veya açıkça arka çıkarak ortak olanlar bir gün sıranın kendilerine geleceğini bilmelidir.
İSRAİL'E TEPKİ
Eğer İsrail'in Filistin'de ve bilhassa Kudüs'te sergilediği saldırganlığı derhal durdurmazsak yarın herkes kendini bu vahşi zihniyetin hedefinde bulacaktır. Kudüs gibi hem Müslümanların hem Hristiyanların hem de Musevilerin kutsal mekanlarını bünyesinde barındıran bir şehri fütursuzca yağmalamaya kalkan bu terör devleti artık tüm sınırları aşmış durumdadır. Üç dinin mukaddeslerine ev sahipliği yapmasının ötesinde Kudüs tüm insanlığın ortak mirasıdır. İşte bunun için Kudüs tüm dünyadır, oradaki Müslümanlar da tüm insanlıktır diyoruz. İsrail'in Filistin şehirlerinde ve Kudüs'e sergilediği saldırganlığa karşı çıkmak insanlığın tamamının namus borcudur."
Erdoğan, tarih boyunca bu topraklarda dökülen kanların ve yaşanan acıların dalga dalga tüm dünyayı içine çektiğinin görüldüğünü vurguladı.
Üçüncü binyıla yeni adım atılan şu dönemde dünyanın bir kez daha aynı kabusu yaşamasını istemediklerine dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bunun için hangi inançtan, kökenden, mezhepten olursa olsun herkesi, her devleti her kurumu bir an önce harekete geçmeye davet ediyoruz. BM Güvenlik Konseyi'nin genel kurulda alınan kararlara uygun şekilde süratle Kudüs'te barışı ve huzuru sağlayacak adımları atması şarttır. İslam İşbirliği Teşkilatı da derhal somut ve etkin bir tutum almazsa kendi varlığını inkar etmiş olacaktır. Türkiye olarak BM bünyesinde bu doğrultuda başlatılacak her girişime aktif destek vermeye, barış için sorumluluk üstlenmeye ve fedakarlık yapmaya hazırız. Bir kez daha altını çizerek ifade etmek isterim ki, her ne yapılacaksa derhal yapılmalıdır. Aksi takdirde ortaya çıkacak tablonun vahim sonuçlarıyla yüzleşilmesi kaçınılmazdır. Bu duygularla bir kez daha Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum. Kudüs'te ve Filistin şehirlerinde tüm ümmetin ve insanlığın şerefini kurtarma mücadelesi veren her bir kardeşimi gönülden selamlıyor, kıyamlarının mübarek olmasını diliyorum. Rabbimden bizleri salgınla ve zulümle imtihan edilmediğimiz bayramlara eriştirmesini niyaz ediyorum."