Önce Ekonomi Servisi Müdürü Sefer Levent ile konuştum. Meğer genelge öğrenildiğinde hemen yazılmamış, yazı işlerinde tartışıldıktan sonra yeniden araştırılmasına karar verilmiş. Ankara Büro aracılığıyla bakanlığa sorulmuş ama tatmin edici yanıt alınamamış. Eski genelge bulunduktan sonra haber yayına verilmiş.
Levent ile konuşmanın ardından Ali Dağlar’ın haberini ve Uğur Gürses’in habere ilişkin analizini inceledim; ilgili genelgelere de baktım. İlk gözüme çarpan, haberin yanındaki “Neler çıkarıldı, neler eklendi” tablosu oldu. Bu tabloda 2013 ve 2015 genelgeleri arasındaki farklar ayrıntılı şekilde verilmiş. Tablo, bakanlığın iki genelge arasında fark olmadığı açıklamasını tekzip ediyor.
Gördüğüm kadarıyla “Gümrüklerde nakit kontrolleri” hakkındaki 2013 ve 2015 genelgeleri arasındaki temel fark, “kişisel sermaye ve krediler” konusunda. 2013 genelgesinde bu iki türdeki nakitler, “getirilmesi serbest nakitler”den hariç tutuluyor. 2015 genelgesinde “kişisel sermaye ve yurtdışından temin edilen krediler”in yolcu beraberinde getirilemeyeceğine, yani yasak olduğuna ilişkin maddeler kaldırılıyor; bankalar aracılığıyla getirilmesinin serbest olduğunun belirtilmesiyle yetiniliyor. Böylece Uğur Gürses’in yorumunda olduğu gibi, bu tür nakit girişine “Türk usulü kapı aralanmış” oluyor.
Yeni genelgede, haberde de vurgulandığı gibi, “Risk analizlerinin yanı sıra örnekleme yoluyla rasgele kontrol” yapılmasından vazgeçiliyor; hatta “yolcular beyana zorlanamaz” deniliyor. Bu da kontrol yetkisi korunmakla birlikte “caydırıcılıktan ve farkındalığın artırılmasından” vazgeçildiği anlamına geliyor.
Bakanlık açıklamasında, “doğru olmadığı saptanan beyanların sadece MASAK’a iletilmesinin, cumhuriyet savcılıklarının devre dışı bırakıldığı anlamına gelmediği” vurgulanıyor. Fakat eski genelgede bu durumlarda hem MASAK hem de savcılığa bildirim zorunluydu; dolayısıyla savcılık MASAK’ın kararını beklemeden soruşturma yürütebiliyordu. Yeni genelge ile savcılıkların doğrudan soruşturma yapabilmesi engellenmiş oluyor. Ayrıca 2013 genelgesindeki, terörün finansmanı, kara para aklama ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu çerçevesinde muvazaalı işlemlerin cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesi zorunluluğu yeni genelgede yer almıyor.
Bu açılardan bakıldığında Bakanlık açıklamasının gerçeği yansıtmadığını söylemek mümkün. Ancak ilk sayfadaki spotlarda “beyan zorunluluğu”nun 15 Nisan’da çıkan genelge ile kaldırıldığı kaydediliyor. Halbuki bu genelgede kaldırılan “beyan zorunluluğu” yok. Haber metninde de son genelgeyle yurda getirilmesi serbest bırakılan nakit türleri, “mal ve hizmet ihracat bedeli, transit ticarete ilişkin kazançlar, yabancı sermaye bedeli veya diğer kaynaklardan temin edilen nakitler” olarak sıralanıyor. Oysa bu nakit türlerinin getirilmesi 2013 genelgesinde de serbestti ve beyan zorunluluğu yoktu. 2015 genelgesinde sadece “kişisel sermaye ve yurtdışından temin edilen krediler” ile ilgili nakitlerin yolcu beraberinde getirilmesi dolaylı olarak kolaylaştırılıyor. Haberde bu noktalar problemli. Fakat bu konudaki yanlış anlatımı, Uğur Gürses’in aynı sayfadaki analizi bir ölçüde düzeltiyor.
Ayrıntıları bir yana bırakalım. Haberin temel tezi, “yurtdışından gelen yolcuların yanlarında serbest biçimde nakit para getirebilmesinin önünün açıldığı”. Bu kesinlikle doğru. Ama bu değişim, sadece 2015 genelgesiyle gerçekleşmiş değil. Yeni genelge nakit girişinin serbest bırakılması yolunda yeni bir aşama. Zaten haberin yanındaki “El konulan paralar iade edilebilir” kutusundan anlıyoruz ki, “2004’ten önce yurda her türlü nakit girişinde beyan zorunluymuş. Sonraki yıllarda genelgelerle bu kontroller yumuşatılmış”.
Demek ki, 2013 ve 2015 genelgelerini karşılaştırmak, nakit girişiyle ilgili “gevşeme”yi anlatmakta yetersiz kalıyor. 2004 öncesi mevzuat da bu karşılaştırmaya eklenebilseydi değişim tablosu net biçimde ortaya çıkacaktı.
“Bırakınız Geçsinler, Gümrüksüz Para Sahası” haberinin doğruları ve yanlışları özetle böyle...
Kot pantolon fetvası
“NUREDDİN Yıldız’ın kot pantolon tweet’i olay oldu” başlıklı haber, Hürriyet internette 26 Nisan’da yayımlandı. Bu haberde, “Pantolon giymenin ‘kâfir taklidi’ olduğunu ilan eden Nureddin Yıldız, özellikle kot pantolon giymenin caiz olmadığını savundu” deniliyordu.
Yıldız’ın başkanı olduğu Sosyal Doku Vakfı’ndan yapılan açıklamada, haberdeki bu ifadeler yalanlandı. Bazı okurlar, vakfın açıklamasını Twitter üzerinden ileterek haberi eleştirdiler. Bunun üzerine Yıldız’ın habere konu olan tweet’lerini de inceledim. “Pantolon giymenin kâfir taklidi olduğu” ve “kot pantolon giymenin caiz olmadığı” ifadeleri, yöneltilen soruda yer alıyordu. Ama “Fetva Meclisi” adına verilen yanıtta sadece “kot pantolonun tercih edilmemesi” isteniyordu:
“Esasen pantolon, bize ait bir kültür ve kıyafet şekli değildir. Bu nedenle Müslüman’a en yakın olabilecek pantolon türünü giymeyi tercih ederiz. Kot pantolon yakınlık/uzaklık açısından en uzakta durmaktadır.”
Demek ki, Yıldız başka gazetelerde de yayımlanan o sözleri söylememiş; sorudaki ifadeler yorumlanarak Yıldız’ın sözleri gibi okura aktarılmış. Bu örnek, bir gazetecilik problemine dikkat çekiyor. Haber yazarken, haberin öznesine karşı nesnel davranmalıyız. Her zaman, her haberde ve kim olursa olsun...
Okurdan kısa kısa
Mahmut Kodan: Özgecan Aslan’ın katillerini kadın hâkimler yargılayacakmış. Ama haberde kadın hâkimlerin fotoğraflarını göremedim. Eskiden atlamazdınız böyle şeyleri. (17 Nisan)
Fikri Kulakoğlu: Web sayfanızda bir başlık vardı! “Erzincan’da gizemli işaretler!” Kent Ormanı’ndaki kayalarda bulunan işaretler görenleri şaşırtmış! Hürriyet’in, kültür varlıklarımızı tahrip eden definecileri kışkırtacak bir asparagası yayınladığına inanamıyorum. (22 Nisan)
Birgül Ergev: Bugünkü gazetenizde (23 Nisan) “zülfikar” kelimesinin (a) harfinde inceltme işareti kullanılmış. Zülfikar kelimesinin son hecesi ‘kar-kış’taki kar gibi kalın sesle okunur. Eski yazıda, kalın (ka)yı temsilen (kaf) ile yazılırdı.
Uğur Esen: Kelebek’te, Avustralya Başbakanı Abbott’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştükten sonra İstanbul’a gelmesi haberinin başlığı “Çankaya Köşkü’nden İstanbul gecelerine”. Haberde de Çankaya’da görüştükleri yazıyor. Erdoğan’ın AOÇ’deki Saray’a taşındığından haberiniz yok galiba. (25 Nisan)