“Prenses kim” diye sorunca, şaşkınlığımızı daha da arttıran bir cevap verdi:
“Kralın kız kardeşi...”
Bizim bir randevu talebimiz yoktu. “Nereden çıktı bu randevu diye” sorunca, şaşkınlığımıza tavan yaptıran bir cevap geliyor:
“Önceki gece dağa çıkarken yolda
karşılaştık ya...”
Yine alamadım... Gece yarısı, dağ başı...
Bir prenses...
Birden hatırladım, “Yoksa, arabadan inip konuştuğun o kadın Prenses miydi” diye sordum.
Oymuş...
Manastırda Budizm’i öğrenen çocuklara battaniye ve şilte götürmüş, dönüyormuş.
O akşam orada efsanevi bir “Tara”yla karşılaşacağım aklımdan bile geçmiyordu.
Belki Budistler bana kızacak ama tanıdığım kadın bana göre, bir “Bodhisattva”ydı.
Bodhisattva’nın ne, Tara’nın kim olduğunu anlatacağım.
Ama önce size bu harikulade kadını anlatayım.
KADINLAR MANASTIRI / HÜRRİYET TV
KAPIDA BİR LABRADOR
Prenses’e 5 çayına gidiyorduk. Yanımızda buna uygun elbise yoktu. Bavulumu altüst ettim. Beyaz bir pantolon ve beyaz bir gömlek buldum...
Daha çok Hint veya Pakistan tarzı oldu ama toz içindeki kargo pantolonlarımdan iyiydi.
Bir duş alıp yola çıktık.
Başkent Thimphu’nun sırtlarında, etrafı duvarlarla çevrili bir yere geldik.
Kapıdaki askerler, mihmandarımız Bay Kado’yu görünce selam çaktılar.
Orman içinde asfalt bir yoldan ilerlemeye başladık.
Biraz sonra iki katlı bir villanın önünde durduk.
Labrador cinsi sevimli bir köpek bizi karşıladı.
CÜZAMLILARA DOKUNABİLİYOR
İçeri girdik... Ortalama bir varlıklı Türk’ün evinden daha mütevazı ama zarif bir evdi.
Biraz sonra karşıdan sırtına şal almış güzel ve zarif bir kadın girdi.
Sırtında şal vardı, çünkü Thimphu’da manastırlarda gördüğümüz bir durum burada da aynen geçerliydi.
Ev nedense ısıtılmamıştı...
Prensesin adı Kesang Wangmo Wangchuck... Baba kralın kız kardeşi, şimdiki kralın halası...
52 yaşında... Çok dinç duruyor.
Butan’ın en sevilen simalarından biri. Çünkü hayatı yardım işlerinde çalışarak geçiyor.
Hindistan’ın çaylarıyla meşhur Darjeeling şehrinde dini bir okulda ilköğrenimini yapmış. Sonra İngiltere’de Somerset’te liseyi bitirip, California’de Berkeley Üniversitesi’nde halk sağlığı ile ilgili kurslara devam etmiş.
Halk arasında, “Cüzamlılara dokunan kadın” olarak biliniyor.
Dünyanın bu bölgesinde lepra, halk dilindeki deyişiyle cüzam bir zamanlar çok yaygın
bir hastalıktı.
Hâlâ da var. Halk lepra hastalığına yakalanmış insanlardan korkuyor. Hatta onların uğursuzluk getirdiğine inanıyorlar.
Kralın kardeşi bu hastalarla, 9 yaşından
itibaren ilgilenmeye başlamış.
Onlu yaşlarında o hastanelerde hemşire
olarak çalışmış.
Lepranın azalmasında çok büyük katkısı olmuş.
UNICEF adına Kamboçya’da engelli çocuklar için, Hindistan’da Mumbai’de AIDS’li hastalar
için çalışmış.
Butan’da evsizlere kalacak yer bulunması için çalışmalar yapıyormuş.
Belli ki buraya hiç uğramamış
BUDİZM çok farklı bir inanış. Ama tektanrılı dinler âleminde gördüğümüz bir demir kanun burada da geçerli.
Kadınlar, ruhani hiyerarşide çok üst düzeye çıkamıyor.
Rahibeler genellikle kapılarını erkeklere açmıyor.
Ama hayatın bütün kapılarını bir maymuncuk gibi açan Bay Kado’nun becerisi burada da kendini gösteriyor.
Sabah 06.04’te, başkentin varoşunda kadınlar manastırının dua odasına giriyoruz.
Sabah 06.00 duası, her sabahki gibi tam 06.00’da başlamış.
Erkek manastırlarında gördüğümüz büyüklüğün üçte biri bile yok. Oradaki donanımın ise belki de dörtte biri...
Buradaki dua erkek manastırlarından farklı.
Her kadının elinde bir enstrüman var. İkisinin elinde uzun nefesli birer boru. İkisinin eline kısa, klarnete benzeyen borular.
Üçünün elinde davullar, geriye kalanların elinde de ise küçük çan ve çevirmeli davullar var.
Genç kadınların hemen hepsinin saçları kazınmış. Erkekten ayırmak çok güç.
Daha yaşlı ve hiyerarşik olarak daha üst durumda olanların saçları ise uzun.
Dua sırasında yanlarındaki termoslardan çay koyup içiyorlar.
KONTROLLÜ HÜZÜN
Kadınlar manastırında dua bir saat sürüyor.
Sonra başrahibe bizi yanda Buda heykellerinin bulunduğu salona davet ediyor.
Devletten veya öteki manastırlardan hiç yardım almıyorlarmış.
Sadece gelenlerin yaptıkları üç-beş kuruş bağışla geçiniyorlarmış. “Bir tabak pirinç parası bulalım yeter” diyorlar.
Çileli bir hayat.
Dikkat ediyorum, yüzlerindeki sevinç ifadeleri bile çok kontrollü ve hüzünlü.
Butan’dan bende kalan
tek hüzün fotoğrafı bu manastırda çekildi.
Anlıyorum ki, kadınlığını korumaya ant içmiş kadın Bodhisattva Tara bu manastıra uğramamış.
Mutlu Ejder beni yavaş yavaş çekiyor
“MUTLULUK Ejderi ülkesinde” bir gün daha bitiyor.
Odama gelip notlarımı alıyorum.
Fark ediyorum ki, içimde kuvvetli
bir duygu beni giderek Budizm’e
doğru çekiyor.
Tektanrılı dinlerin birbirleriyle
ve kendi aralarındaki içsavaşları,
mezhep kavgaları, terörizm, belagat
şiddeti vs. ile iyice soğuyup içine kapanan maneviyatım kendiliğinden yeni bir arayışa başlamış.
Hadi hayırlısı deyip uykuya dalıyorum.
ONA ÂŞIK OLDUM
BUDİZM’i öğrenirken beni en çok etkileyen dini şahsiyetlerden biri Tara oldu.
Tara bir Bodhisattva...
Bodhisattva, Budalığa giden yolda en önemli aşama. Bir tür “yarı tanrılık aşaması”.
Her Buda, Bodhisattva’lıktan geçiyor. Bodhisattva, insanların kurtuluşu için merhamet ve feragatın en üst idealleri olarak tarif ediliyor.
Bu seviyeye gelen Budist azizelerden
biri Tara.
Budizm,’in “en önemli dört Bodhisattva’sından biri” Tara...
Bir adı da Arya Tara...
“Tantrik meditasyonun” en önemli kutsallarından biri.
Merhamet ve boşluk duygularının içteki gizli yanlarını öğreten kadın.
Onun beni en çok etkileyen özelliği, kadın bedeninden ve kadınlık kimliğinden vazgeçmeden hidayete erme yoluna düşmesi oldu.
İnancın, kadınlığı öldürmeyen bir duygu olduğunu anlattı bana.
O yüzden ona “Özgürleşmenin anası” da deniyor.
Dağdan inen prensesi tanıdığım zaman aklıma bu kadın Bodhisattva’nın gelmesinin nedeni de bu olmalı.
Bütün bunları hiç bilmeden, ta eskiden
beri Tara ismini sevmemin ilahi bir nedeni varmış meğer.
YARIN:
KİM AT, KİM KAPLAN, KİM FARE, KİM DOMUZ VE YILAN
‘Butan Budizmi’nin Vatikan’ı sayılan Punakha Manastırı’nın kapısındaki fal çemberine göre Gül, Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Öcalan ne? Hangisi at, hangisi kaplan, hangisi fare?
Manastırın sadece üç kişiye açılan kutsal emanet odasında ne var?
Büyük Buda heykelinin iki yanındaki birbirinin aynı tahtta kimler oturuyor?