Hürriyet’te “12 Eylül’ün emlak kralları” başlığıyla verilen haber, Mali Suçları Araştırma Kurumu’nun (MASAK) mahkemeye gönderdiği rapora dayanıyordu. Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya, Nurettin Ersin ve Sedat Celasun’un yakınlarının mal varlığı şaşırtıcı boyuttaydı. Ersin ailesinin 169 yazlığı, Şahinkaya ailesinin 90 dubleks villası, Celasun’un gelininin 224 daireli, 28 bloktan oluşan bir apartmanı olduğu yazıyordu.
Ertesi gün haberin muhataplarından yalanlamalar geldi. Celasun’un gelinine ait denilen 224 dairenin jandarma lojmanları olduğu, Ersin ailesine ait gösterilen 169 yazlığın da aslında Bodrum’da 16/9 adresindeki bir villa olduğu açıklandı. Diğer kişilerin mal varlıklarında da benzer tahrifatlar yapılmıştı. İlk günkü haberi düzelten bu haber de ertesi gün Hürriyet’te yayımlandı. MASAK Başkanı M. Ali Kaplan ve müdahil avukat Öztürk Türkdoğan’ın görüşleri de haberleştirildi.
Ne kadar düzeltilirse düzeltilsin, ortada bir tahrifat var. Hem de mahkemeye sunulan resmi belgelerde. Üstelik tahrif edilmiş bu belgeler, medya tarafından kamuoyuna duyuruldu; daha net bir ifadeyle birileri yalanın yayılması için medyayı kullandı.
Belgelerin tahrif edilmesinin sorumlularının mutlaka ortaya çıkarılması gerek. Fakat bu, biz gazetecilerin olaydaki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Okurlar da olayın bu yanının üzerinde durulmasını istiyor. Hürriyet’in ilk gün tahrif edilmiş listeyi haberleştirmesini eleştiren okurlarımızdan Erdal Demiroğlu, haberin verilmeden önce kontrol edilmesi gerektiğini hatırlatıyordu:
“12 Eylül paşalarının emlak zengini olduğunu yarım sayfadan ve resimli olarak verdiniz. Konuyla ilgili hiçbir fikrim olmamasına rağmen, rakamların çok abartılı olduğu görülüyordu. Nitekim ertesi gün haberin yanlış olduğunu okuyucuya duyurdunuz. Sorumluluk sahibi bir gazetecinin, bu haber eline ulaştığında ilk yapacağı iş, yazıda adı geçen şahısları arayıp doğrulatmaktı.”
Celal Yılmaz adlı okur da MASAK raporunun yayınlanmadan önce neden kontrol edilmediğini, muhataplarının yanıtının neden alınmadığını soruyordu. Yılmaz, “Hürriyet hâlâ en çok okunan, en güvenilen gazete ise ben de hâlâ Hürriyet okuyorsam, dezenformasyona, karalamaya alet olmamalı” diyordu.
Son derece haklı soruların peşine düşüyor okurlar. Hürriyet Yayın İlkeleri, “Soruşturması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler soruşturulmaksızın ve ne sonuç alındığı belirtilmeksizin ve/veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayımlanamaz” der. Mal varlığı rakamlarının abartılı olduğu çok açıktı. Kontrol edilmesi, taraflara sorulması gerekirdi. Gazeteler ilan panosu değil ki, her gelen istediğini yapıştırıp yayınlatsın...
Tosun Paşa
İNTERNET, ilk yıllarda gazeteciler için büyük bir madendi. Bilgiye ve fotoğraflara ulaşmayı çok kolaylaştırmıştı. Gazeteciler, destursuz girdi bu madene. Zamanla internette doğru bilgi ile yanlış bilgi iyice birbirine karıştı; ulaştığımız bilgiler gönül rahatlığıyla kullanılabilir olmaktan çıktı.
Fotoğraf, video, illüstrasyon gibi görsel malzemeler de giderek zenginleşti internet dünyasında. Elinizi uzattığınız anda bir arama motorunun yardımıyla dünyanın her tarafından fotoğraf, görüntü vb bulmak mümkün.
Fakat internetin ücra köşelerinde rastladığınız görsel malzemeyi canınızın istediği gibi kullanamazsınız gazetede. Önce kaynağını bulmak, izin almak, talep ediliyorsa da telif bedelini ödemek durumundasınız. Hürriyet’te bu konuda özen gösterildiğini, özellikle de görsel malzemeleri üretenlerin isimlerinin yazılması konusunda titiz davranıldığını biliyorum.
Yine de sürat ve son dakika koşuşturmaları, bazı hatalara neden olabiliyor. 24 Kasım’da çıkan Cumartesi ekinde böyle bir yanlışlık yaşandı. “Tellioğullarından Tarhan” başlıklı haberde kullanılan Tosun Paşa illüstrasyonunda imza yoktu. Bu eksikliği gidermek açısından belirteyim; sayfayı renklendiren bu başarılı illüstrasyonu Murat Gürdal Akkoç çizmişti. İllüstratör Akkoç’un diğer çizimleri www.facebook.com/nedesemakkoc adresinden görülebilir.
Her yanlış gibi, kuşkusuz bu olay da bize yeni bir ders veriyor.
Okurdan kısa kısa
Nedim Ardoğa: 27 Kasım’da Hürriyet’te, Kanuni (1566) dönemine ilişkin bir tarih haritası yayınlandı. Bu harita hatalı. Haydi güneyde çöl bölgelerinde sınır belirsiz diye göz ardı edelim. Fakat kuzeydeki sınırlara ne demeli? Kafkasya ve Girit o tarihte Osmanlı toprağı değildi. Girit 1669’da alındı, Kafkasya ise 1590 Ferhat Paşa antlaşmasıyla kısa süre için Osmanlı toprağı oldu.
Okan Beşer: 24 Kasım’da, kocasını ve sevgilisini öldüren Carranza Zabala haberinizde olayın Avustralya’da geçtiği belirtiliyor. Katilin adı dikkatimi çekti, araştırdım, olayın Avustralya’da değil Avusturya’da geçtiğini gördüm.
Burak Yılmaz: 25 Kasım’da “İzlanda’yı silecekler” haberini okuyunca bir ülkenin ismini değiştirmek istemesi pek mantıklı gelmedi ve Google’da araştırdım. 7 Kasım’da, USA Today’da böyle bir makale yazıldığını, ardından İzlanda gazetelerinde bu haberi tekzip eden haberler çıktığını öğrendim.
Bülent Çelik: 25 Kasım’da, internetteki haberin başlığında “Atatürk, 2011’de AK Parti’ye oy verirdi” demişsiniz. Ama başlık ile haber arasında bir bağlantı bulamadım. Çünkü haberde, Prof. Dr. Kemal Karpat’ın öyle bir cümlesi yoktu.
A. Feridun Gündoğdu: Ana gazetedeki bulmacaları seviyorum. Ancak son zamanlarda özensizlik seziyorum. Örneğin tavlada üç sayısı bilindiği gibi se’dir. Ancak ertesi günkü cevaplarda le yazılmıştı. İsviçre’deki akarsu Aar mı, Aare mi bir karar verilsin. İkon mu, ikona mı? Katana mı, kadana mı o da şüpheli.