Geçen hafta böylesi bir hata yaptım. Polislerin TOMA’lara bidonlarla sıvı biber gazı boşaltırken çekilen fotoğraflarından söz ederken, hurriyet.com.tr’de yayımlandıklarını vurgulamayı atladım. O gün, o fotoğraflar hurriyet.com.tr’de gündeme getirilmeseydi, belki bu denli dikkat çekmeyecekti.
Başarılı bir işti bu. Arada gözaltına alınan beyaz önlüklü kişilerin doktor olduğunu yazmak gibi kimi hatalar olsa da Bülent Mumay yönetimindeki hurriyet.com.tr, Gezi eylemleri sırasında atak bir gazetecilik sergiledi. Sanırım bu yüzden de bazı çevrelerin tepkilerine hedef oldu. Siyasilerin tepkileri bir yana, kendilerine “gazeteci” diyenlerin yaftalamaya kalkmaları düşündürücüydü. Hele onlardan biri var ki, “CNN International muhabiri bir dallamanın gözüne su kaçtı diye ah-u vah ettiler; Türk polisine ateş edildi görmezden geldiler” diye yazabildi. Bir gazeteciye “dallama” diye yaklaşan bir kişinin olaylara gazetecilik değil, politik bir gözlükle baktığını söylemek yanlış olmaz sanırım. Polise ateş edilmesi görüntülerinin hurriyet.com.tr’de yayımlanmış olması da cabası.
Ne garip, bu kesimler, “Neden yazdınız?” diye suçluyor! Okur ise haber bekliyor; hatta Hürriyet’i zaman zaman “Neden yazmadınız?” diye sıkıştırıyor; hiçbir şeyin görmezden gelinmesini istemiyor. Hiç kuşkusuz gazetecinin velinimeti okurlarıdır. Okurlardan gelen olumlu yankılar, Hürriyet’in Gezi sürecindeki haberciliğinin geçer not aldığını gösteriyor. Daha önce yazmıştım, ama eksik kalmasın, tekrarlayayım; internet gibi basılı gazetede de bu gelişmeler sırasında habercilik heyecanı ayaktaydı...
Sağlıkta çelişen bilgiler
SAĞLIKLI yaşam, çağımız insanının temel düsturlarından biri haline geldi. Öyle olunca da sağlıkla ilgili haber, yazı ve programlara ilgi arttı. Ancak bu konuda yazılanlarda birbiriyle çelişen bilgiler olması, dikkatli izleyenlerde ciddi bir kafa karışıklığına yol açıyor. Ne yenmeli, ne yararlı, ne zararlı sorularına bu yazılarda yanıt arayanlar giderek daha çok zorlanıyor.
Bu karmaşa, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun da dikkatini çekmiş olacak ki, 24 Haziran’daki yazısına “Sağlık haberleri neden çelişkili?” başlığını atmıştı. Sağlık yazarlarının duayeni durumundaki Prof. Müftüoğlu, okurlardan uzmanların samimiyetine inanmalarını istiyordu:
“Uzmanların sizinle dalga geçtiği, şaşırtmak istediği veya her gün fikir değiştirdiği doğru değil. Onlar da ellerindeki araştırma sonuçlarına bakarak yazıyor ve konuşuyorlar. Araştırma sonuçları bir önceki doğrularla tamamen çelişkili çıksa da neticelerini sizlerle samimiyetle paylaşıyorlar. Bilimsel araştırmalarda elde edilen sonuçların öncekilerden farklı çıkabilmesi kaçınılmazdır. Yapmanız gereken okuduğunuz her şeye hemen inanmamak, her bilgiyi hemen uygulamaya sokmamak ve mümkünse o bilgiyi ilk ve son kullanan olmamaktır”.
Elbette yeni araştırmalar sağlıkla ilgili bilgileri değiştiriyor, uzmanlık köşeleri de bu gelişmelerden etkileniyor. Müftüoğlu’nun yaklaşımına katılmakla birlikte bazı eklemeler yapmak gerektiğine inanıyorum:
Uzmanlar, her zaman yazdığı bilgilerin dayandığı araştırmaları da okura sunmalı. Araştırmanın bulgularını eksi ve artıları ile birlikte vermeli; kişinin durumuna göre oluşacak ihtimalleri ve farklı görüşleri de göz ardı etmemeli.
Yeni bir araştırma eski bilgiyi değiştiriyorsa da önceden yazılanlar yok sayılmamalı. Tam tersine eskiler hatırlatılarak yeni araştırmanın eski bilgiyi neden değiştirdiği de okura aktarılmalı.
Ayrıca sağlık bilgilerindeki karmaşanın “yeni bilimsel araştırmalar” dışında nedenleri olduğunu da vurgulamak gerek. Bir kere uzman olarak sunulan yazan, çizen, program yapan insanların bir kısmının ne kadar uzman olduğu tartışılır. Dolayısıyla “uzman” denilen insanların bir kısmının verdiği bilgilerin güvenilirliği şüpheli. Dahası sağlık yazılarının piyasa koşullarından etkilendiği ve kimi zaman ticari kaygıların bazı uzman yazılarına sızdığı da aşikâr.
Okurdan kısa kısa
Nimet Alca: 24 Haziran’da Kelebek’te, Yılmaz Erdoğan’ın kızı Berfin Erdoğan’ın fotoğrafı basıldı. İnternette de “Babası çok kızacak” diye foto galeri yaptınız. 17 yaşındaki bir kızı böyle haber yapmak yanlış. Babası ünlü diye çocukların özel yaşamına istediğiniz gibi tecavüz edemezsiniz. Babaya ispiyon üslubu da çok ilkel. Hem her haberde kafe adı verirsiniz, bunda niye yoktu ki?
Abdurrahman Göker: İlk sayfadaki haberlerin devam sayfaları hep yanlış. 27 Haziran’da “Fakir akrabaya nafaka yasası” haberi için 8. sayfa deniyordu ama devamı 15. sayfadaydı. Taşra baskısı diye mi dikkat etmiyorsunuz?
Tuncay Hacaloğlu: Aziz Yıldırım’ın sözlerini, “Trabzon neler neler teklif etti” diye 29 Haziran’da manşetten verdiniz. Ertesi gün Sadri Şener’in cevabını ise spor sayfalarının birinde en altta verdiniz. Bu hangi gazetecilik ahlakına sığar?
R. Nükhet Demirtaşlı: Hürriyet’i internetten okuyorum. Laik bir kadın olarak beni rahatsız eden iki konu var: İlki kadın çıplaklığının haberlerde sıklıkla öne çıkarılması. Örneğin bugün (27 Haziran) ana sayfada falanca artistin kalçasındaki dövmenin ne olduğu meselesi gibi. İkincisi, ülke sorunları ile ilgisi olmayan magazin konularının ilk başlıklar içinde yer alması.
Mustafa Kanlıoğlu: Çukurova GAP ekinde Gaziantepspor ile ilgili haber okuyamıyoruz. Şehrimizin takımıyla ilgili gelişmeleri öğrenmek için başka gazete mi almalıyız acaba?
Nezih Akkutay: Bugünkü (29 Haziran) spor sayfasında Kadın Voleybol Takımımızın Hırvatistan ile oynadığı maçın sonucu başlıkta ve girişte 3-2 olarak verilmiş. Ama yazıyı sonuna kadar okuyunca maçın 3-0 bittiği anlaşılıyor.
Mehmet İnal: 23 Haziran Pazar ekine kapak olarak sarılan ve Ankara alışveriş festivali reklam sayfasında bariz hatalar yer almıştır. Anıtkabir’in mimarları Emin Onat ve Orhan Arda’dır. Arda soyadı belirtilmemiştir. İlk TBMM binası ile ilgili açıklamanın üstündeki resim 2. TBMM binasına aittir.