Gazetecilik ve aktivizm

3dk okuma

AKADEMİSYEN Doç. Dr. Esra Arsan, Evrensel gazetesindeki bir yazısında sosyal medyadaki yorumlarının gazetecileri siyasal aktör haline dönüştürdüğünü ve “onları haberciden çok aktivist haline getirdiğini” vurguluyordu:

Haberin Devamı

“Gazetecilik doğası gereği kendi içinde bir aktivizm barındırır. Hak aramayı, ezilenin yanında olmayı, sesi duyulmayanın sesi olmayı şiar edinmeyene, gizli kapaklı kötülükleri ortaya dökmek için cesurca araştırma yapmayana gazeteci denmez. Ama haberciliğin dikenli yollarına girmek yerine aktivist yorumculuğun konforuna sığınmak da ne derece gazetecilik olarak tanımlanabilir? Kanımca bu tartışılması gereken önemli bir konu. ”

Arsan’ın görüşlerine ben de katılıyorum. Elbette gazetecilik içinde aktivizm barındırır ama aktivistlik ile gazetecilik arasında da fark var. Gazeteci, aradaki ince çizgiyi aşıp aktivistliğe kaymamalı. Çünkü o zaman gazeteci, olayın izleyeni ve aktaranı olmaktan çıkar, öznesi haline gelir.

 

Tabii gazetecilik ve aktivizmi tartışırken, Türkiye’deki mevcut gazetecilik koşullarını göz ardı etmemek gerek. Günümüzdeki canlı örnek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet yürüyüşü”. Gazeteci ve yazarlar, bu yürüyüşü izleyebilir, oradaki gelişmeleri, görüşleri okurlarına aktarabilir. Bu zaten bizim işimiz. Nitekim Hürriyet muhabir, foto muhabiri ve yazarları da bu yürüyüşü izleyip, gazeteye yazdılar izlenimlerini. Genel olarak özenli ve dengeli bir gazetecilik faaliyeti sergilendi yürüyüş boyunca.

 

Yürüyüş haberlerinin kimi medya kuruluşlarının tersine nesnel bir dille verilmesi de doğru bir gazetecilik yaklaşımıydı. Hemen her gün birinci sayfadan başlayıp iç sayfada geniş verilmesi eylemin büyüklüğü ile orantılı bir haber değerlendirmesini yansıtıyordu.

Haberin Devamı

“Adalet” yürüyüşüne eylemci olarak katılan gazeteciler ve gazetecilik örgütlerine gelelim. Bu eylemin temel talebi ve içeriği gazetecilerin de savunması gereken “adalet”ti. 160’dan fazla gazetecinin hapiste olduğu bir dönemde gazetecilik örgütlerinin “adalet” içerikli bir yürüyüşe katılması doğal. Ama bu yürüyüş bir yanıyla da siyasi bir hareket. O nedenle gazetecilerin bu eyleme katılırken bu ayrıma dikkat etmeleri, CHP ile özdeşleşmemeleri şarttı. Nitekim öyle de oldu, farklı algılara yol açacak görüntüler verilmedi.

 

ÖLDÜRÜLEN SURİYELİ KADIN

Haberin Devamı

 

DOKUZ aylık hamile Suriyeli genç bir kadın, 11 aylık bebeğiyle birlikte Sakarya’da vahşice öldürüldü. DHA’nın 7 Temmuz’da geçtiği haberin son satırlarında “öldürülen Suriyeli kadının güzelliğiyle dikkati çektiği ve cinayetin bu nedenle işlenmiş olabileceği” ifadesi yer alıyordu.

 

Bu ifade haklı olarak sosyal medyada tepki gördü. Cinayet haberinde öldürülen “Suriyeli kadının güzelliği”nden söz etmek çok üzücü, çok yanlış bir tavır. Kadına ve Suriyelilere karşı ayrımcılık olduğu gibi maalesef bu vahşeti haklı gösterecek bir ifade bu.

Hürriyet Okur Temsilcisi olarak sosyal medyadaki tepkileri hemen DHA’ya ilettim, haberi düzelttiler. Ayrıca özür dileyen bir açıklama da yaptılar. Hürriyet internet sitesindeki arkadaşlar ise haberdeki o cümlenin fark edilerek hemen çıkarıldığı bilgisini verdiler. Ancak yerel haberler bölümüne otomatik olarak giren haberde bu cümle varmış, o da uyarıdan sonra çıkarıldı.

Haberin Devamı

Keşke haberi yazan gazeteci arkadaşımız, yabancılaşmadan ve mekanik bir tavırla değil de insani duyguları ihmal etmeden olaya bakabilse, empati kurabilseydi...

 

KARTAL BEBEK

Haberin Devamı

KARTAL bebek için 19 saatte yaklaşık 4 milyon 400 bin lira toplanması sosyal dayanışma açısından olumlu ve sevindirici bir örnekti. Ama habercilik açısından da başarılı bir örnek olduğunu söyleyebilir miyiz?

 

Bundan şüpheliyim. 5 Temmuz’da Hürriyet’in yanı sıra hemen bütün medyada çıkan haberde “Kalpler bir oldu” denilerek anne Ahu Kahraman Yıldırım’ın kalp nakli gereken 10 aylık bebeği için başlattığı kampanyaya Şahan Gökbakar başta olmak üzere ünlülerin yanıt verdiği ve gereken paranın kısa sürede toplandığı belirtiliyordu. Geçmişte yardım kampanyaları skandalları yaşanmış bir ülke olmamıza rağmen kampanya hiç sorgulanmamıştı. Fakat ertesi gün bu haberlerde ortaya konan göz yaşartıcı sosyal dayanışma tablosuyla ilgili soru işaretleri ortaya çıktı. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Rüçhan Akar, Hürriyet’ten Mesude Erşan’a, Kartal bebeğin ameliyatının Türkiye’de yapılabildiğini anlattı. Akar, “ülkemizde kalp nakli bekleyen hastaları da umutsuzluğa sevk edecek şekilde, yurtdışında tedavinin tercih edilmesi ve bu amaçla bağış kampanyalarının yapılması üzücü oldu” dedi.

Prof. Dr. Akar’ın bu sözlerinden sonra sorgulama başladı. Benzer örnekler aslında daha önce yaşanmıştı. Sosyal medyada gelişen kimi olaylar ve sözler sorgulanmadan alınıp haber yapılmış, doğru olmadıkları sonradan anlaşılmıştı.

Haberin Devamı

 

Daha önce birkaç kez yazdım, bir daha hatırlatayım. Sosyal medya biz gazeteciler için zengin bir bilgi kaynağı. Ama yanlışlarla doğruların iç içe geçtiği bir mecra olduğu için oradan alınan her bilgi mutlaka kontrol edilmeli.

 

Kartal bebek haberi de sorgulanarak, eksik yanları tamamlanarak haber yapılmalıydı. Nitekim Gülben Ergen, Kartal bebeği Almanya’daki hastanede buldu; anne ve babasıyla konuştu da sorular aydınlandı.

 

OKURDAN KISA KISA

 

ESAT Koçal: Mevlânâ’nın doğum yeri olarak Konya gösterilmiş. Doğum yeri bugünkü Afganistan sınırları içindeki Horasan olup, ölüm yeri Konya’dır. Böyle bir hatayı üstelik ana sayfadan yapmak şaşırtıcı. (2 Temmuz)

 

Nusret Selen: Allah aşkına, spor sayfalarında, Alman Milli Takımı’na “panzerler” demeyin. Panzer, faşist Hitler’in insanlığı ezdiği, öldürttüğü tanklar ve zırhlı araçların adıdır.

 

Süreyya Oral/ Dinçer Sönmez: İnternetteki spor sayfası insana Çin işkencesi yaşatıyor. Başlıktaki içeriği bulmak için en az on kere tıklayıp birer cümlelik fotoğraf altı okumak sıkıcı ve anlaması zor. Tek sayfada vermek çok mu zor?

 

A.İşler: Montpellier Kulübü’nün Başkanı Louis Nicollin’in ölüm haberine internette “Belhanda’yı Fenerbahçe’ye vermeden gitti” başlığı atmışsınız. Gerçekten zevk alıyor musunuz ölüm haberini böyle vermekten? Ya da birinin ölümüyle dalga geçecek kadar şaşırdınız mı? (29 Haziran)

 

Doğukan Menekşedağ: Doğum günüm 11 Nisan, Koç burcuyum. Kelebek’te Niobe’nin hazırladığı sayfadaki burcumda 6 ve 7 Temmuz günleri aynı şeyler yazıldı. Nedenini merak ettim.  

 

Birgül Ergev: Yalçın Bayer’in köşesinde “Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, sol ayak başparmağını çektirmek zorunda kalmış” diye yazıyor. Ayak başparmağını çektirmiş olamaz; herhalde tırnağını çektirmiştir! (30 Haziran)

Haberle ilgili daha fazlası: