Gazeteci kimliğini gizler mi?

3dk okuma

GÜNTER Wallraff, araştırmaları geniş yankı uyandıran bir Alman gazeteciydi.

Haberin Devamı

Wallraff, gazeteci olduğunu gizleyerek araştırmalar yapıyordu. Silah tüccarı, gazete redaktörü gibi çok farklı kimliklere bürünerek çeşitli ortamlara gizlice sızıyordu. En çarpıcı işi, Türk işçisi “Ali Levent” takma adıyla Almanya’da madenlerde çalışan Türk işçilere yapılan ayrımcılığı gözler önüne sermesiydi. Bu çalışmasını daha sonra “En alttakiler” adıyla da kitaplaştırdı.

Wallraff’ın sansasyon yaratan bu çalışmalarının da etkisiyle onun yöntemlerini benimseyen başka gazeteciler de çıktı. Kimlik gizleme, 1980’lerde gazetecilikte moda yöntemlerden biriydi.


Fakat gazetecilik şeffaflık içinde yürütülmesi gereken bir meslek. Ahlaki olarak her koşulda doğruyu söylemek gibi bir zorunluluğumuz var. Şeffaflık, gazeteciliğin araştırma yöntemlerinin de açık olmasını gerektirir. Kimlik gizleyerek ve muhatapları yanıltarak araştırma yapmak, başka mesleklerin yöntemleridir. Polisler, istihbaratçılar, dedektifler, farklı kimliklere bürünerek araştırma yapabilir; bu onlar için doğaldır. Gazeteci için değil...


Bu yaklaşımlar, Wallraff yöntemlerinin zamanla geçerliliğini yitirmesine neden oldu. Türkiye’de de 1980’lerle hayli moda olan kimlik gizleme yöntemine son yıllarda Türkiye medyasında rastlanmıyordu.

Haberin Devamı


Kullanılmayan bir yöntem olduğu için de Doğan Yayın İlkeleri’ne bu yönde bir ilke yer almıyordu. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de “Gazeteci bilgi, haber, fotoğraf, görüntü, ses, belge elde etmek için yanıltıcı yöntemler kullanamaz” denilerek genel bir ilke benimsenmişti.
Ama son aylarda Hürriyet’te bazı haberlerde yine bu yöntemin kullanıldığı dikkatimi çekti. Burak Coşan ve Murat Şaka, 22 Kasım 2015’te yayınlanan “İllegal çinko” haberini, yasadışı şekilde tombala oynatan salonlara “tombala oyuncusu gibi” girerek hazırlamışlardı. Burak Coşan, 28 Şubat 2016’da çıkan “İstanbul’un göbeğinde kaçak et pazarlığı” haberiyle ilgili araştırmayı kendisini “bir otel işletmecisiymiş gibi” tanıtarak yürütmüştü. 


Bu haberlerde “kimlik gizleme” yönteminin kullanılmasıyla ilgili sorumu Ekonomi Servisi Müdürü Sefer Levent yanıtladı. Sözkonusu haberlerde hiç kimsenin kişi olarak hedef alınmadığını ve suçlanmadığını vurgulayarak, şu görüşleri dile getirdi: 

“Bu haberlerin amacı, illegal organizasyon ya da satış yapılan noktaları kamu yararına ortaya çıkarmak. İllegal tombala oynatan veya 10 numara yağ ya da kaçak et satan kişi ve organizasyonları izin alarak, ziyaret edeceğimizi haber vererek, gazeteci olduğumuzu da belirterek haberleştirmemiz mümkün değil.

Kimliğimizi saklamamız, üstelik haberi araştırırken kendimizi farklı tanıttığımızı haberde de belirtmemiz, tamamen okuyucuya doğru bilgi verme kaygımızdan kaynaklanmıştır.

Bu haberleri başka türlü yapmanın da bir yolu olmadığını düşünüyorum.

Sonuçta hem tombala hem kaçak et satılan yerler haberlerimizin ardından kamu görevlilerince basılmış, tüketici sağlığı ve kamu yararının sağlanması için önemli bir görev yerine getirilmiştir.”

Sefer Levent’in “kamu yararı” ve “başka türlü araştırılamayacağı” yaklaşımı dikkate değer. Bu iki ölçüt, gazetecilerin kimliğini gizleme yöntemini kullanmasındaki istisnaların kilit taşları. Ben de katılıyorum; bir gazetecinin yalan söylemesi ve kimliğini gizlemesi için o konuda “geniş bir kamu yararı” olmalı. O da yetmez. Kamu yararı taşıyan bilgi ve belgelerin başka tür yöntemlerle elde edilemeyecek olması gerekir. Yani bu yönteme ancak zorunluluk hallerinde istisnai olarak başvurulabilir. 

Hürriyet’in kaçak yollardan Türkiye’ye sokulan etlerle ilgili haberinde kamu yararı olduğunu düşünüyorum. Başka yöntemlerle elde edilmesi de zor olabilir. Ama yine de somut durumu bilmediğim için emin olamıyorum. 
“İllegal tombalacılar” haberinin kamu yararı taşıdığını ve başka yöntemlerle elde edilemeyeceğini sanmıyorum. Kolayına kaçılarak kimliğin gizlendiği izlenimi verdi bana. 

Dün yayınlanan “10 liraya ölüm şişesi” başlıklı sahte içki haberi ise bu yöntemin kullanılmasının alışkanlık haline geldiğini, “istisnai bir yöntem” olmaktan çıktığını gösteriyor.

Haberin Devamı

 

 


KARŞI GÖRÜŞ

Haberin Devamı

 

 

YALÇIN Bayer’in 24 Şubat’ta kaleme aldığı yazıda, Tinçel Kültür Vakfı binasının yıkılıp yeniden yapılması hakkında bazı iddialar dile getiriliyordu. Vakfın başkanı ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, bu yazıya şu itirazda bulundu:
“Bizim itirazımız, yazıda binayla ilgili anlaşmazlığın sadece bir tarafının savlarının ifade edilmiş olması. Bir vakfın yönetimine yönelik haksız çıkar sağladıkları gibi bir iddia yöneltilince, gazetecinin bu iddianın muhatabı olan vakıf yöneticileriyle konuşması gerekmez mi? 
Ülkemizde özellikle yargı süreci devam ederken, bu tür tek yanlı ve suçlayıcı yayınların ne büyük mağduriyetlere sebep olduğu hepimizin malumudur. Sayın Yalçın Bayer’in yazısında pek çok yanlışlık var. Bunlara ilişkin olarak bir açıklama yaptık. Ama bizim siz ‘Okur Temsilcisi’nden asıl talebimiz, sözkonusu haberin gazetecilik meslek ilkelerine ve yayın ilkelerinize uygun olarak verilip verilmediğinin tarafınızdan incelenmesidir.”
Vakıftaki anlaşmazlık ile ilgili iddiaların doğruluğu veya yanlışlığını bir yana bırakıyorum. Buna mahkeme karar verecek. Ancak bir tarafın suçlaması halinde karşı tarafın görüşüne başvurulması temel gazetecilik ilkelerindendir. 
Nitekim Doğan Yayın İlkeleri’nde de “Yayımlanan haberde, suçlanan tarafın görüşüne mutlaka yer verilir” deniyor. Ayrıca yargı süreci devam eden davalarda “iddialar ile savunmaların adil ve dengeli biçimde yayınlanacağı” vurgulanıyor.

Haberin Devamı

 

 

OKURDAN KISA KISA

Haberin Devamı

 

 

MANSUR Çelik: Bugünkü (6 Mart) gazetede birinci sayfada Kılıçdaroğlu haberinin anonsunu okurken TSK’yı görünce kaygı duydum. CHP’nin STK’lara çağrısının tapaj hatasıyla TSK olması kötü olmuş. Bütün gazetecilerin başına gelebilen minik hata birinci sayfaya ulaşmamalıydı.


M. Emin Ayaz: Ankara ekinde ilk sayfada “Gürbüz’e veda” başlıklı haberde H. İbrahim Gürbüz’ün Gölbaşı Belediye Başkanı olduğu yazılmış. Gürbüz, Bala Belediye Başkanıydı. 4. sayfada Necmettin Tahiroğlu ve Balamir Gündoğdu’nun resimlerinin altına isimleri ters yazılmış. (26 Şubat)


Umur Erman: Pazar eki sayfa 2’de “Kız sen Lüksemburg’un neresindensin?” yazısında üçüncü soru “Hindistan’ın başkenti Mumbai” diye başlıyor. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’dir. (28 Şubat)


Y. Demirel: Gazetenizin 26. sayfasını lütfen bir kez daha gözden geçirin. Cumhurbaşkanı, AKP’liler ve muhalefet arasında bu kadar adaletsiz bir alan paylaşımı olur mu? (29 Şubat)


Mustafa Topçu: Motosikleti öcü gibi gösterme sevdanızı anlayamıyorum. “Başhekim Serkan Kurnaz motosiklet tutkusunun kurbanı oldu” diyorsunuz. Aracı ile giderken kaza yapsaydı “Otomobil sevdasının kurbanı oldu” mu diyecektiniz? (29 Şubat/internet)


Kaan Yıldız: İnternette “Özer Hurmacı: Bu maçın tekrarı oynanabilir” başlığıyla, Trabzonsporlu Özer Hurmacı’nın açıklamasını yetkili bir ağızdan açıklama yapılmış gibi aktararak dikkat çekmeye çalışıyorsunuz. (21 Şubat)

Haberle ilgili daha fazlası: