Darbelere karşı çıkarken

3dk okuma

NEYSE ki, medya artık militarizm sevdasını terk etti. 15 Temmuz darbe girişimine karşı hep birlikte alınan aktif tavır bunun kanıtı. Medya, sivil ve seçilmiş yönetimden yana tavır almakta en ufak bir tereddüt göstermedi.

Haberin Devamı


Fakat ilk günlerin heyecanı geçtiğine, toz duman biraz olsun yatıştığına göre bugünlerde sergilenen gazeteciliğe daha serinkanlı bakabiliriz, gazeteciliğin evrensel ilkelerine dair bazı hatırlatmalarda bulunabiliriz.

 

Evet, medyanın darbeye karşı çıkması ve sivil yönetimden yana tavır alması, doğru ve alkışlanması gereken bir gazetecilik. Ama yetmez. Demokrasiyi bütün kurumlarıyla savunmak şarttır. Hukuk devleti, insan hakları ve özgürlükler gibi temel kavramların da savunucusu olmak, her türlü şiddete karşı çıkmak gerekir.

 

Bunun gazetecilik pratiğindeki anlamı da şu: Türkiye’de olağanüstü hal ilan edilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya alınmış olabilir. Biz gazeteciler, özgürlükler ve insan haklarının askıya alınmasını destekleyemeyiz, bu konudaki uygulamaların titiz takipçileri olmaya devam ederiz.

 

Haber yazarken muhatabımız darbeciler de olsa evrensel gazetecilik ilkelerini uygulamaktan vazgeçemeyiz. Onların da adil yargılanma, peşinen suçlu ilan edilmeme ve savunma haklarına saygı gösteririz, suçlayan makamların üslubunu kullanmayız, işkenceye asla göz yummayız.

Haberin Devamı

 

Bu bakımdan Hürriyet ve hurriyet.com.tr’nin, darbecilerin vahşetini ve acımasız cinayetlerini vermekle yetinmeyip, erlere karşı uygulanan şiddeti de okurlarına duyurması doğru bir yayıncılık çizgisiydi. 17 Temmuz’da, “6 askere linç” ve “Çıplak götürdüler”, 19 Temmuz’da “Soruşturun” haberleri, erlerle ilgili gelişmeleri okura nesnel bir dille duyuruyordu.

 

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Yüksek Askeri Şûra üyesi Orgeneral Akın Öztürk’e gözaltında kötü muamele yapıldığını gösteren haber ve fotoğrafların kullanılması da dönemin eksiksiz belgelenmesini sağladı. 18 Temmuz’da, “Şüpheli komutan böyle yakalandı” haberinde Öztürk’ün vücudundaki dayak izlerine dikkat çekilmesi, 20 Temmuz’da “2 gün farkı” haberinde Öztürk’ün yüzündeki morlukların artmasının iki farklı fotoğrafla gösterilmesi, işkence ve kötü muameleye karşı çıkan, dönemin unutulmazları arasına girecek işlerdi.

 

Ayrıca darbecilerin lideri olduğu, darbe sonrasında Genelkurmay Başkanı yapılacağı iddialarına gazetede yer verilse de Öztürk’ün savunmasının yayınlanması da ihmal edilmedi. Öztürk’ün, ailesi aracılığıyla yaptığı açıklama ve ifadesindeki anlatımları ilk günden itibaren okurlara aktarıldı.

 

Soru işaretleri artınca Genelkurmay da Öztürk’ün “Hava Kuvvetleri Komutanı’nın talimatıyla darbecileri ikna etmek için üsse gittim” savunmasını doğrulayan bir açıklama yaptı. Tam beş gün sonra gelen bu sahiplenmenin ardından o gece rehin alınan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in savcılık ifadesinde “Öztürk’ün, Akıncı Üssü’nde tam bir hareket serbestisi içinde davrandığını, ellerini onun çözdüğünü ve darbeci askerlere talimatlar verdiğini” söylediğinin ortaya çıkması kafaları iyice karıştırdı. Onlarca yeni soru doğdu zihinlerde. Zaten baştan beri o kadar çok soru var ki darbe girişimiyle ilgili. Bu sorulara yanıt bulunduğu ölçüde darbe girişiminin karanlıkta kalan noktaları aydınlanacak. Gerçeğe ulaşmak için sürekli yeni sorular sormak ve yanıtlarının peşine düşmek durumundayız. Korkusuzca sorular sormak, yanıtlarını bulabilmek ve serbestçe yayınlayabilmek, basın ve ifade özgürlüğünün eksiksiz işlediği koşullarda mümkündür. Darbeye karşı çıkarken demokrasiyi bütün kurumlarıyla savunmak gerektiğini vurgulamamın nedeni de bu. Özgürlüğün olmadığı yerde medya görevini yapamaz, kamuoyu da bilgi edinme hakkını kullanamaz.

Haberin Devamı


OKURDAN KISA KISA

Haberin Devamı

 

Hale Gönültaş: “F-16 ile İstanbul’da o gece uçan kadın pilot yakalandı” haberinde geçen “Üsteğmen Kerime Kumaş’ın, Sabiha Gökçen’den sonra ilk kadın savaş pilotu olduğu” bilgisi doğru değil. Sabiha Gökçen’den sonra ilk kadın savaş pilotu 1938 doğumlu pilot albay Şenay Günay’dır. 1980 yılında emekli olmuştu. (24 Temmuz)

Haberin Devamı

 

Sebahat Altunok: Ülkemizde yaşanan üzücü olaylar karşısında Hürriyet gazetesini ve CNN Türk’ü takındıkları tavır ve duruş için canı gönülden tebrik ediyorum.

Haberin Devamı

 

Aziz Naci Doğan: Gazetemiz Hürriyet ve Doğan Medya Grubu’ndaki diğer basın yayın organlarının 15 Temmuz darbe girişimi sürecinin ilk anından başlayarak sergiledikleri soğukkanlı, yürekli, demokratik rejim savunucusu tutumları her türlü övgünün üzerindedir. Hürriyet’in genel habercilik/gazetecilik performansı da -ilk günlerin dehşet duygularının etkisiyle fazlaca kesinlik anlamı içeren birkaç heyecanlı vurgu dışında- çok iyiydi.

 

B. Kaan Akın: Neden hep sokağa döküldükleri için ölen halktan bahsediyorsunuz da teslim olan erlerin ölesiye dövülmesinden, polisin bu olayları izlemesinden bahsetmiyorsunuz? Bu nasıl bir habercilik anlayışı? 

 

Galip Güneş: Darbe girişiminden beri ince bir çizgide ilerliyorsunuz (bu vesileyle darbecileri lanetlememe izin verin lütfen). Bu çizgide devam etmeniz çağdaş ve laik okurlarınızı kaybetmenize yol açacak. Benden uyarması.

 

Naz Topaloğlu: Hepimize geçmiş olsun. Hürriyetin internet adresinde karşılaştığım “Yunanistan’da darbeci 8 subayın kaderi kadın hukukçuların elinde” başlığını gazetecilik ilkeleriyle bağdaştıramadım. Dört kadın hukukçu yerine dört erkek hukukçu bulunsaydı bu süreç farklı mı etkilenirdi?

 

Salim Taşçı: Hürriyet dahil medyada bir yaver tabiri sürüp gidiyor. Yaver tabiri sadece cumhurbaşkanının yanındaki subaylar için kullanılır. Genelkurmay Başkanı ve diğer komutanların yanında görev yapanların adı “Emir Subayı”dır. Cumhurbaşkanı yaverlerinin kordonları beyaz, emir subaylarının gridir.

 

Naim Dolu: 15 Temmuz sürecinde ikinci sayfa dahil ilk sayfaların da açılmasıyla gazetenizde daha çok haber okuduk. Bunu her zaman bekliyoruz. 

 

Salih Mısırlı: Darbe girişimi sırasında Hürriyet ve CNN Türk çok güzel harekette bulundu. Demokrasiden ve doğrudan yana oldu. Teşekkür ediyorum.

 

İsmail Saymaz: Hürriyet Pazar’daki “Hizmet Harekâtı: Hocam, emrindeyiz!” başlıklı yazımda “darbeci subaylardan biri Lütfi Türkkan” ifadesi geçiyor. Doğrusu Levent Türkkan olacaktı. Düzeltir, özür dilerim. (24 Temmuz)

 

Mehmet Keleş: Darbe kalkışması sonrasında, Hürriyet ve CNN Türk’ün seçilmiş hükümetten, demokrasiden, birlikten-beraberlikten, tek vücut ve tek yürek olarak haktan ve hukuktan yana tavır almasını canı gönülden tebrik ediyor, bundan sonra da bu güzel ve anlamlı tavrın devamını temenni ediyorum. 

 

Atahan Ayvat: 15 Temmuz’dan bu yana sergilediğiniz habercilik anlayışı, verdiğiniz haber önceliği ve tarafsız tutumunuzdan ötürü sizi takip etmeye devam edeceğim, tebrikler.

 

Necdet Dumlu: HDP’nin dün İstanbul’da düzenlediği “Darbelere hayır. Demokrasi hemen” mitinginden tek satır haber yok gazetede. Bu nasıl demokrasi içinde kalmak? (24 Temmuz)

 

Mustafa Altınkaya: “Bir askerin cesedi bulundu”! Ne zamandan beridir Mehmetçik için ceset kelimesini kullanıyorsunuz? Bunu düzeltin.

Haberle ilgili daha fazlası: