Örneğin 1 Aralık 2006 tarihli,
"Kadın kadına seks şantajı" başlıklı
haber.
Seda Aycan, "Ben bu haberi yıllardır okuduğum gazeteye yakıştıramıyorum. Bu olayın bir haber niteliği taşıdığı açık ve attığınız başlık sayesinde de en çok okunan haber listesinde ilk sırada. Ama inanın ben bu haberi okurken rahatsız oldum. Yani olanların bu kadar detayları anlatılması şart mı?" diyor.Bir diğer soru da
Mehmet Altan’dan:
"Bu haber bir Hürriyet çalışanı, bir okur olarak ve bir vatandaş olarak sizin içinize sindi mi?"Bu iki soru, habere ilişkin olarak iletilen çok sayıda mesajda dile getirilen görüşleri özetliyor. Bu görüşler, gerçekleşmesi hiç mümkün olmayacak ideal bir toplum özlemini yansıttığı için bana tehlikeli geliyor; çünkü ucunda sansür beklentisi var. Gazetecilik özü itibarı ile toplumda olup bitenlere bir ayna tutma işi olduğu için, bu tür haberlerin eleştirilmesi, sanki toplum pirüpakmış da medya onu baştan çıkartıyormuş gibi bir varsayıma dayanıyor ki, bu doğru değil.Yalnızca Türkiye’de değil, her ülkede, toplumun her kesiminde, sıradışı, yasalara göre suç olsa da olmasa da kimilerine göre
"ahlaksızca" işler olur ve gazeteler de bunu özellikle suç niteliği taşıyorlarsa haber yaparlar, yapmalıdırlar. Eğer Hürriyet, okurların bir bölümünün bu haberle ilgili olarak dile getirdiği eleştirileri dikkate alıp, haber yapmaktan vazgeçerse, başka konulardaki okur tepkilerini de dikkate alıp, başka haberleri de yayımlamayabilir. Basın özgürlüğünün zarar görmemesi için, ilke olarak, bu haberlerin yayımlanması doğrudur.Bu nedenle bu haber içime sindi.
Bilgi’den açıklama GEÇEN hafta Bilgi Üniversitesi’nin ’satıldığına’ ilişkin bir haber ardından gelen okur tepkileri ve Hürriyet Ekonomi Müdürü
Vahap Munyar’ın yanıtı bu köşede aktarılmıştı.Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof.
Aydın Uğur ve Mütevelli Heyeti Başkanı
Oğuz Özerden’den konuya ilişkin uzun bir açıklama geldi. Açıklamada, muhabir Nilgün Karataş’ın işini gereği gibi yaptığı ve haberi de saptırma yapmadan yansıttığı öncelikle vurgulanıyor.Üniversite’nin satılıp satılmadığı, satıldıysa kaça satıldığı sorularına Bilgi Üniversitesi şu yanıtı veriyor: "Bir gazetecilik ilkesi: ’Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.’ Duman, işbirliği yaptığımız uluslararası ağın <ı>(New York’taki hisse senedi borsalarından biri olan) ı>Nasdaq’a kote bir şirkete ait olmasından ve bu kurumun, dünyanın çeşitli yerlerindeki şirket yapısı taşıyan üniversitelerden hisse alıyor olmasından çıktı. Sanırız haberin ekonomi servisince değerlendirilmesinin nedeni de bu algılama. Bilgi - Laureate işbirliğinde satış ve bir defalık bir satış bedeli söz konusu değil. Buna karşın sürekli bir finansal, stratejik destek söz konusu. Mevcut projelerimizi tamamlayacağımız ölçüde finansal destek ve ileride beraberce karar vereceğimiz projeler için de destek vaadi aldık. Kesinlikle bir kár transferi ya da kar dağıtımı söz konusu değil."Ancak bir sorum ve gözlemim var. Soru: Bu bilgiler Bilgi ile Laureate arasındaki işbirliğine zarar verecek, ticari sır niteliğindeki bilgiler olmadığına göre, ilk başta, neden gazetecilere aktarılmadı? Gözlem: Eğer bu bilgiler aktarılmış olsaydı haber ekonomi sayfalarında olgun bir şekilde yerini alır ve orada kalır, bugün burada tamamlanmamış olurdu.Yine de... Açıklama için teşekkürler.
Bendeniz’in sağı soluOKUR Prof. Dr.
Okyay Alpaut şu mesajı gönderdi:
"İnsan yüzünün sağ tarafı ile sol tarafı farklıdır. Bazı kişilerde bu fark daha bariz, bazılarında ise daha hafiftir. Bu nedenle gazeteye basılan kişi resimlerinde resmin her basımında aynı ve doğru taraftan olması gerekir. Ekli gönderdiğim ’Bendeniz’ resimlerindeki gibi tersyüz kullanılmamalı film. Burada bile her iki resimdeki kişiler anlatılan nedenlerden dolayı az farklı görülmektedir. Hürriyet gazetesindeki mi yoksa Kelebek ekindeki mi bu bayanın doğru görüntüsüdür? Bazı manzara resimlerinde bu dikkatsizlik daha da çarpıcı oluyor. Geçenlerde bir mecmuada gördüğüm Beypazarı panoramasını bir türlü yerine oturtamadım, ta ki resmi aynada seyredene kadar."Prof.
Alpaut haklı. Hele fotoğrafta, hangisinin doğru olduğuna dair bir işaret yoksa iş iyice karmaşıklaşıyor. Sayfa düzeni açısından, hata yapmak çok kolaylaşıyor, okur açısından ise doğru hangisi karışıyor. İlke olarak fotoğrafların ters çevrilmemesi gerekli.
Okurlarımızdan kısa kısa Engin Elçin: 25 Kasım 2006 günkü Hürriyet’in 22. sayfasında polonyum ile ilgili bir yazı vardı. Bu maddenin ulufelere karıştırılarak yeniçerilerin zehirlendiği belirtiliyordu. Oysa polonyum 1898’de bulundu, yeniçerilik ise 1826’da kaldırılmıştı, birbirleriyle bir ilişki kuramadım.
Nihat Pulak: 26 Kasım 2006 günü, Hürriyet Pazar’da atlarla ilgili bir haber röportajın başlığında ve içeriğinde "atların aşık olması", "atların seks yapması" ve "atların sevişmesi" gibi tamamen insani bazı kavramlar kullanılmış. Hayvanların çiftleşmesine "seks seansı" denmez. Hayvanlar aşık olmaz, olamaz. Bugün bir dişiyle çiftleştirilen bir aygır, yarın bir başka dişiyle çiftleşebilir. Ya da bugün bir aygırla çiftleşen dişi yarın başka bir aygırla çiftleşir. Haberde kullanılan tarzın ve özellikle insanlar için kullanılabilecek bazı terimlerin hayvan dünyasında kullanılmasını etik bulmadığımı söylemek istiyorum.
Süleyman Ruhi Aydemir: 29 Kasım 2006 tarihli gazetenizin üst başlığında yer alan "Pınar’ın en çok sırtını beğeniyorum" başlığının altında yer alan bir adam ve bir kadının yarı çıplak fotoları ve evlilik dışı cinselliği teşvik eder biçimde sunulan haberi siyasi, ekonomik ve mevcut memleket meselelerinden son derece uzak biçimde ve yakışıksız olarak okurun beynine ve gözünün içine soka soka vermenizin manasını anlayamadım. Gazetenizi internetten okumak yerine, elime alıp okumanın daha faydalı olacağına inananlardanım. Yazarların her birini okumanın gerekliliğine inananlardanım. Ama cidden bu ve buna benzer haberler canımızı çok sıkmaktadır. Bu tarz haberlere meraklı olan Hürriyet okuru
magazin gazeteleri alıp okuyabilir. Lütfen artık buna bir dur deyin. İnanın bu tarz kişilerin hayatları bizleri bıktırmıştır.
Önder Elgin: New York’u tahtakurusu bastı haberi çok ilginçti. Özellikle de kullanılan resim. Resim Las Vegas’da New York - New York Oteli’nin. Hürriyet gibi bir gazetenin böyle bir şey yapması çok garip.(Haber gazetemizde fotoğrafsız kullanılmıştır. Fotoğraf Hürriyet’in internet sitesinde yer almıştır.)
Ziya Domaniç: İstanbul’un belki de en eski ve kesinlikle en iyi birkaç Antep mutfağından birisi olan Hamdi’yi, ’Adana mutfağının en iyi 10 adresi’ arasına almışsınız. Sanırım Nizip’li Hamdi Bey de bu işe epey şaşırmıştır. Herhalde haftaya da İbrahim Tatlıses "En İyi 10 Balerin" arasına girer.