Zira kendi işlerini doğru düzgün yapmakla uğraşmak yerine, basın ahlakı üzerine ahkâm kesmeleri komik kaçıyor. En yakın örnek de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Botokslu mozaik” haberiyle ilgili açıklaması...
Bakanlık, Hürriyet’in o haberi yazarak “basın ahlakı”na aykırı davrandığı suçlamasında bulunuyor, yargılıyor. Fakat açıklama iddiaları aydınlatmaya yetmeyen çelişkili ve karmaşık ifadeler içeriyor. Şöyle sıralayayım metnin çelişkilerini: 1- İddialarla ilgili inceleme bitmiş ama inceleme bitmeden haber yazılmaması gerekir. 2- Mozaiklerde tahribat yok ama işlem tamamlanınca eski haline dönecek. 3- Restorasyonda sorun yok ama bazı eksiklikler tespit edildi. 4- Fotoğraflar, işlemlerin ilk aşamasında çekilmiş ama yine de üzerinde oynama yapılmış.
Bir de Hürriyet’te “art niyetli tutuma müzenin kapatıldığına yönelik haberlerle devam edilmiş” deniyor ki, sanırım haberi okumamışlar. O haberde müzenin bir bölümünün kapatıldığı yazıyordu, müzenin değil.
Bakanlık, Hürriyet’i ağır ifadelerle suçlayınca, okur temsilcisi olarak haberi araştırdım. Hatay Müzesi’ndeki mozaiklerin restorasyonda bozulduğu iddiasının çıkış noktası, Hataylı mozaik ustası Mehmet Daşkapan. Onun iddialarını ilk kez yerel Antakya gazetesinde kaleme alan da Tamer Yazar. Bu gazeteci, 1 Şubat’ta haberi çıktıktan sonra da işin peşini bırakmamış, hem Başbakanlık hem de Kültür Bakanlığı’na iletmiş iddiaları. Antakya gazetesinin haberini, aradan üç ay geçtikten sonra arkeofili.com adlı arkeoloji sitesi yayınlayınca olay, ulusal medyaya taşınmış.
Bakanlığın açıklamasını Daşkapan’a sordum. Fotoğraflar üzerinde oynandığı iddialarını reddetti: “Fotoğraf çekerken mozaikler yeni müzede sergileniyordu. Hatta bu konuyu gündeme getirmemden sonra, İsis Seromoni mozaiğini kaldırdılar. Ben de boş duvarı ve ışıklı panoyu da çektim. Demek ki, bozulan mozaikleri sonradan düzeltiyorlar. Ben de zaten bunu istiyordum. İyi olmuş.” Gazeteci yazar da Daşkapan’ın sözlerini doğruladı; “Fotoğraflar, photoshop’lu değildi. Mozaiklerin müzede sergilenmesinden sonra çekilmişti. Geniş açılı fotoğraf çekmesini de ben istedim. Eserler, haber çıktıktan sonra kaldırılmış.”
İlginç bir durum. Halbuki sergilenen mozaiklerin restorasyon işleminin bitmiş olması gerekmez mi? Sonradan kaldırıldıysa iki ihtimal akla geliyor: Ya bu mozaikler restorasyon bitmeden sergilendi ya da gerçekten hatalı ve eksikti.
Benim öğrendiğim, müzenin açılışı için baskı yapılmasının bu soruna yol açtığı yönünde. Müzenin 2013’te hizmete girmesi planlanıyormuş, birkaç kez ertelenmiş. Başbakan Davutoğlu, 28 Aralık 2014’te müzeyi açtığında da bazı mozaikler, restorasyon bitmeden sergilenmeye başlanmış. Bu iddialar ortaya atılınca da kaldırılıp, işlemler alelacele tamamlanmış, düzeltmeler yapılmış.
Görüldüğü gibi bu bilgiler, haberin unsurlarını doğruluyor. Kaldı ki, iddialar araştırılırken Bakanlık yetkilileri ile görüşülmüş, onların soruşturma açıldığını belirtmeleri üzerine haber yazılmış. Böyle bir kontrol sürecinden sonra haber yapılmasından doğal bir gazetecilik tavrı olamaz. Ancak “restorasyonun hatalı olduğu” bu kadar kesin bir dille yazılmamalıydı. Restorasyon doğru yapılmış mı, mozaiklerde bozulma var mı? Bunu ancak uzmanlar söyleyebilir.
İddiaların alındığı kaynağın belirtilmemesi ve fotoğrafları kimin çektiğinin yazılmaması da haberin eksikliği. Bir de restorasyon ekibi, “Mozaikler değil fotoğraflar botokslu” savunması yaptığında, fotoğrafların sahibine de sormak gerekirdi. Böylece haberde çelişki olmadığını, o açıklamayı yapan bakanlık bürokratları bile anlayabilirdi.
Otomotiv gazetecilerinin yanıtı
OTOMOTİV Gazetecileri Derneği (OGD) Başkanı Ufuk Sandık, otomotiv gazeteciliği ile ilgili eleştirilerime gecikmeksizin yanıt vermişti. Fakat erteleyemediğim bazı konuların araya girmesi nedeniyle Sandık’ın görüşlerine ancak bu hafta yer verebiliyorum:
“Meslektaşlarımızdan yapıcı eleştiriler her zaman bekliyoruz. Ama bu kez Türk basınında çokça örneği olan yüzeysel bir değerlendirmeyle karşılaştık. Otomotiv haberlerini iyi analiz etmeden genel bir sonuca varmışsınız.
‘Otomotiv haberleri nasıl olmalı?’ sorusuna yanıt vermek için bir-iki dergi ve gazete karıştırmanın yetersiz olduğunu düşünüyorum. Yazdığınız değerlendirme sonrasında sizi ve okurlarınızı bilgilendirme ihtiyacı olduğunu gördüm.
Otomotiv mecraları günlük gazeteler, dergiler, dijital medya ve TV’den oluşuyor. Hepsinin farklı misyon ve vizyonları var. Günlük gazetelerdeki otomobil haberleri ekonomi sayfalarında yayımlanıyor. Bu yüzden günlük gazetelerdeki haberler farklı bir içeriğe sahip. Bu sayfalarda istatistikler, firmaların yatırımları, pazar bilgileri ve şirket yöneticilerinin görüşleri haberleştiriliyor. Bunun yanı sıra yurtdışındaki fuarlar, yeni modellerle ilgili bilgilere de yer veriliyor.
Dergiler ağırlıklı olarak otomobil testlerine yer veriyor. Okuyucu kitlesi, otomobilseverler ve potansiyel müşteriler. Bu kitle, otomobilleri iyi bilir ve dergideki hataları acımasızca eleştirir. Testlerde tüketici penceresinden bakmaz ve objektif olmazsanız derginiz satmaz. Dijital medya da otomobil testleri yapıyor. Otomobillerin artı ve eksilerini tek tek sıralıyor.
Basında ihtisaslaşmanın ilk ve en başarılı örneği otomotivdir. Otomobil sadece bir ulaşım aracı değil. Sosyolojik ve ekonomik yönleri de var. Bu konuda mütevazı olamayacağım. Otomotiv basınındaki meslektaşlarım hem otomobili bilir hem ekonomiden anlar hem de tüketici davranışlarını analiz edebilecek altyapıya sahiptir. Çünkü yaptığımız iş bunu gerektiriyor.
Profesyonel bir otomotiv basını olmasaydı, pazarda hâlâ 15-20 yıl öncesinin teknolojileri sunulacaktı. Tüketiciler haberleri yakından takip edip talepkâr olunca otomotiv firmaları da yeni ürünlerini pazara sunmak zorunda kaldılar.
Otomotiv basını için ‘Tüketici penceresinden bakmıyor’ demek, otomotiv haberciliğini basın bülteni noktasına indirmek, meslektaşlarıma haksızlık etmek. Otomotiv haberciliğini bir de bu pencereden değerlendirmeniz ümidiyle...”
Doğrusu, Ufuk Sandık’ın OGD’ye başkan seçildikten sonra yaptığı “Otomotiv sektörünün kalkınmasına verdiğimiz katkılar tartışılamaz” açıklaması “otomotiv haberlerine şirketler penceresinden bakıldığı” eleştirimin yerinde olduğu izlenimi uyandırmıştı bende. Sandık’ın bu açıklaması, eleştirimle aynı gün, Hürriyet’te, “Sektöre katkımız artarak devam edecek” başlığıyla yayımlandı.
Bence bir gazetecinin, izlediği sektöre katkıda bulunmak gibi bir görevi olamaz.
Yine de Ufuk Sandık’ın eleştirilerime verdiği yanıt, okur temsilcisi olarak beni sevindirdi. Demek ki, otomotiv gazeteciliğinin “şirketler penceresinden bakılarak yapılmaması gerektiği” konusunda aynı çizgideyiz.
Ama ben, uygulamanın bu yönde olmadığı düşüncesindeyim, onlar ise bu çizgiyi başarıyla uyguladıklarını savunuyor. Belki de yanılıyorumdur. Galiba bana düşen, otomotiv sayfalarını ve dergileri karıştırmaya devam etmek...
Okurdan kısa kısa
Erhan Erol: İsrail Büyükelçiliği’nde insanların iki defa X-Ray cihazından geçirildiği haberi teknik olarak yanlış. X-Ray cihazından eşyalar geçer, insan geçemez. İnsanlar arama sırasında hassas kapı dedektöründen geçirilir.
Barışhan Türk: Ali Pekten’in emeklilerle ilgili yazısında, yabancı insanların görseli yerine bizim emeklilerin fotoğrafı konulsa daha iyi olurdu. (25 Nisan)
A. Rıza Keskinalemdar: 28 Nisan’da “Cardozo bile onu kıskanır” haberinizde Trabzonsporlu Medjani için “Galatasaray’a iki golü var” diye yazılmış. Halbuki Medjani’nin Galatasaray’a bu sezon attığı gol sayısı üç.
Caner Kırmacı: İnternette aynı haberleri ısıtıp yeniden yayınlamanızdan bıktım. İran’daki zengin gençler haberini her ay yeni bulmuş gibi veriyorsunuz.