Oysa Bozdağ, haberin içeriğine itiraz etmiyordu; haberin bütün unsurları doğruydu.
Peki Bozdağ’ın haberle ilgili itirazları haklı mıydı? Bozdağ’ın sözleriyle ilgili olarak 12 Mayıs’ta gazetenin “Hürriyet yalnızca gerçekleri yazdı” başlıklı yanıtını ve haberi inceledim. Vardığım sonuçları üç noktada toplayabilirim:
Bozdağ: “Türkiye Cumhuriyeti devletinin DAEŞ’e yardım ettiği algısını oluşturma maksatlı haberdir.”
Bu haber, güvenlik ve ceza infaz sistemindeki ihmallere dikkat çekiyordu. “TC devletinin DAEŞ’e (IŞİD) yardım ettiği algısı” yaratması söz konusu olamaz.
Çünkü “kaçacaklar” diye uyaran Türkiye Cumhuriyeti devletinin “Emniyet İstihbaratı”. Kaçan hükümlülerden üçünü yakalayan da bu devletin polisi.
Üstelik bu kurumların görevlerini yaptığı birinci sayfadaki spotlar dahil olmak üzere haberin her tarafında ayrıntılı olarak anlatılmış. Ceza infaz kurumlarında ihmal ya da başka bir yanlışlık olup olmadığı ise bir soruşturmayla ortaya çıkarılabilecek bir konu.
Bozdağ: “Oradan ayrılma bizim literatürümüzde firar sayılmaz.”
Bu hükümlüler izinli çıkmamışlar açık cezaevinden. Hepsi organize olarak gizlice ayrılmışlar. Eğer bu şekilde ayrılmaları “kaçma” sayılmasaydı, güvenlik güçleri peşlerine düşmez; üçünü yakalayıp kapalı cezaevine koymazdı.
Bozdağ: “Mahkûmiyetleri DAEŞ terör örgütünden değil.”
Doğru, bu kişiler IŞİD üyeliği suçlamasından “delil yetersizliği” gerekçesiyle beraat etmişler. Ancak Emniyet İstihbarat, “Terör örgütü DAEŞ ile bağlantılı söz konusu kişilerin Suriye’ye kaçacakları” yönünde yazı göndermiş. Yani Emniyet, bu hükümlüleri IŞİD üyesi kabul ediyor. Birlikte kaçmaları da Emniyet İstihbaratı haklı çıkarıyor. Ayrıca Hürriyet, kaçanlardan üçünün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki bir davada IŞİD üyeliği iddiasıyla yargılandığını da ortaya çıkardı. Bakan Bozdağ’ın bu kişilerin “IŞİD üyesi olmadıklarını” söylemesi, bilgilenme eksikliğinden kaynaklanıyor olsa gerek.
Hürriyet’in “IŞİD firarda” başlığı atması isabetli. Ancak bu kişilerin IŞİD üyeliği suçlamasından mahkemede beraat ettikleri, buna rağmen Emniyet İstihbarat’ın onları “IŞİD’li” olarak nitelendirdiği ve kaçmalarının da Emniyet’i doğruladığı unsurlarına spotlarda yer verilmesi gerekirdi. Haberde yer alan bu bilgiler olmayınca, spotlar, kapalı cezaevi yöneticilerinin, IŞİD üyeliğinden hüküm giydiklerini bilmelerine rağmen bu kişileri açık cezaevine naklettiği gibi yanlış bir izlenim veriyor.
PANAMA BELGELERİ
ENDER Dolu adlı okur, “Panama hesapları konusunda niçin hiçbir haber yok ve niçin hiçbir köşe yazarınız bu konuya değinmiyor?” diye sordu. Benzer soru ve eleştiriler başka okurlardan da geldi; sosyal medyadan da Hürriyet’e eleştiriler yöneltildi.
Hemen belirteyim, 9 Mayıs’ta Hürriyet internette “Panama Belgeleri’nde ikinci perde”, 10 Mayıs’ta ise Hürriyet’in şehir baskılarında “Panama Belgeleri’nde ikinci bölüm yayınlandı” başlıklı haberler yayınlandı. Uğur Gürses de ekonomi bölümünde 11 Mayıs’ta yayınlanan “Panama Belgeleri’yle küresel yüzleşme” başlıklı yazısında konuyu irdeledi.
Haberde, Panama’da off-shore hesabı açanlar listesinde Türkiye’den 101 şirket, 684 isim ve 21 aracı kuruluşun da yer aldığı belirtiliyor; isimler verilmiyordu. Sosyal medyada, Hürriyet’in bu isim listesini yayınlamaması da eleştirildi.
Elbette isim listesinin yayınlanmaması editoryal bir tercih. Ancak bu listenin haber değeri taşıdığı, okurların bilmesinde yarar olduğu da açık. Öyle olmasa ilk sızıntı sonrasında 4 Nisan’da Hürriyet’te yayınlanan “Panama’dan off-shore sızıntısı” başlıklı haberde diğer ülkelerdeki isimlere yer verilmezdi.
Zaten Türkiye’deki isimlerin kamuoyunda bilinmesinde bir sakınca da olamaz. Nitekim Uluslararası Gazeteciler Konsorsiyumu’nun listeyi “Veri tabanında adı geçen hiçbir kişi, şirket veya kurumun yasaları çiğnediğini ya da usulsüzlük yaptığını öne sürme veya ima etme niyetleri olmadığı” uyarısıyla yayımladığı ve “Türk vatandaşlarının yurtdışında hesap açmasının önünde yasal sınırlama bulunmadığı” haberde vurgulanıyordu.
Hatta Uğur Gürses de yazısında “Panama Belgeleri ilk ortaya saçıldığında da yazmıştım; herhangi bir bireyin ‘off-shore’ hesabı ya da şirketinin olması yolsuzluk ya da kara paraya bulaştığı anlamına gelmiyor” görüşünü dile getiriyordu. Ardından “Şimdi tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de adları Panama Belgeleri’nde çıkanlar buna neden ihtiyaç duyduklarını kamuoyuna açıklayabilirler” önerisinde bulunuyordu.
Gürses’e katılıyorum, böylesine geniş yankılar uyandıran, tartışma yaratan, başka mecralarda ayrıntılı olarak yayınlanan bir konuda kamuoyunun bilgilendirilmesi en doğru yol. Bu durumda listeyi yayınlamak iyi olurdu.
OKURDAN KISA KISA
YÜKSEL Kök: 8 Mayıs tarihli Seyahat ekinin 10. sayfasında yayınlanan “300 TL’nin altında kaçırılmayacak bahar tatili” başlıklı haberde “Büyülü Amasra ve Safranbolu tatili” kısmında Amasra yerine Amasya iline ait fotoğraf konulmuş.
Alibey Uslu: 6 Mayıs tarihli haberinizde “Dayak yemesine içerleyen halk otobüsü sürücüsü kalp krizi geçirip öldü” denmektedir. Böylelikle otobüs şoförünün kalp krizi geçirmesinin nedeninin “içerleme” olduğu iddia edilmiş oluyor. Ya yediği dayağın etkisinden dolayı kalp krizi geçirmişse?
Tarık Küreci: “Şiddetli balete 9 ay” başlığınızı şaşkınlıkla okudum. Şiddetli yağmur, şiddetli geçimsizlik, şiddetli romatizma olur ama insanın “şiddetli”si olmaz. Başka bir kişiye “şiddet uygulamak” ile “şiddetli” olmak aynı şey değildir. (9 Mayıs/3. sayfa)
Gülay Gökçe: “Tom Hanks yok, dublörü var” başlıklı haberde “Cehennem (Inferno) filminin ilk teaser’i yayınlandı” diye yazmışsınız. Bu sözcüğün Türkçe karşılığını niye yazmıyorsunuz? (11 Mayıs)
NOT: Teaser, “Meraklandırma amacıyla yayınlanan reklam” diye çevrilebilir.
Zehra Erkut: Şu an internette okuduğum haberden alıntı: “WhatsApp’ın mobil uygulamasının ardından bilgisayarlar için özel bir uygulama da çok yakında kullanıcılara bu sabah sunuldu”. Bu nasıl bir cümle? İkinci olarak bazı başlıklarınızla içerikleri uyuşmuyor. Açınca başlıkla alakasız bir haber çıkıyor.
Sinan Emre: İnternette bir başlık. “İki kadın saç saça baş başa/ AVM görgüsüzleri”. Alıntı bir habere böylesi bir başlık atmak problemli. Kadınlara “AVM görgüsüzü” demek, hiç kimseye, hele ki bir gazeteye hiç düşmez. (9 Mayıs)
Erkan Özkan: Ana sayfada hadi neyse de haber sayfalarında otomatik yenilemeyi kapattırın lütfen. Daha fazla sayfa görüntülenme rapor edilecek diye biz haber okurken sayfa sürekli yenilendiği için sinir oluyoruz.
Naim Tarak: “IŞİD firarı” haberinin her tarafında hükümlülerin “açık” cezaevinden kaçtıkları yazıyor. Ama her nedense haberin içinde bir yerde de “yarı açık cezaevi” deniyor. Sehven oldu herhalde. (11 Mayıs)