“Adana’da işten eve erken dönen S.K. (28) , eşi Seda K.’yı (26) bir erkekle çıplak olarak sigara içerken yakalayınca ikisini de bıçakla yaraladı. Seda K, ilk ifadesinde ‘Boşanma isteğimi kabul etmeyen eşimi aldatıyordum’ dedi.”
31 Ekim 2011’de çıkan bu habere Seda K.’nın avukatı Işıl Akan Kıral, bir düzeltme gönderdi. Haberin soruşturma dosyasıyla örtüşmediğini vurguluyordu:
“Haberde asılsız bir şekilde müvekkilim Seda K.’nın eşini kendi evinde aldatırken eşi tarafından uygunsuz şekilde yakalandığı yazılmıştır. Seda K.’nın ifadesinde suçlamaları kabul ettiği şeklinde gerçek dışı ifadeler kullanılarak bir çocuk annesi olan müvekkilimi gerek kamuoyu, gerekse ailesi ve yakın çevresi nezdinde aşağılayan, itibarını sarsan yayınlar yapılmıştır. Müvekkilimin bu suçlamaları kabul eden hiçbir ifadesi ve aleyhinde verilmiş bir karar da olmadığı gibi; bıçakla yaralanması sebebi ile mağdur olan bizzat kendisidir.”
Ancak bu düzeltme yanlış adreslere gönderilmiş olduğu için gazetede yayımlanmadı. Çünkü konuştuğum ilgililerin hiçbiri bu düzeltmeyi görmemişti.
Kilerde buldu
Fakat 23 Ocak tarihli Hürriyet’te aynı olay ve aynı fotoğraf bu kez farklı bir başlıkla haber oldu; “Eve erken dönen koca kilerde çıplak erkek buldu”. Haberin kahramanları da aynıydı ama öykü epeyce değişmişti:
“Adana’da, 29 Ekim 2011’de, işten erken dönen Sedat K., anahtarıyla kapıyı açamayınca zile bastı. Kapıyı geç açan Sedef K., eve girer girmez eşine, ‘Hadi sevişelim’ dedi. Çift oturma odasında birlikte oldu. Ardından Sedef K., ‘Canım tatlı ve börek çekti. Hadi al gel’ deyince, Sedat K. şüphelenip evi aradı. Murat Göçer’i kilerde yarı çıplak bulan Sedat K., bıçakla eşini ve Göçer’i yaraladı. Ayakta tedavi gören Sedef K., ifadesinde, ‘Murat ile 2-3 aydır görüşüyorduk. Cinsel anlamda bir şey olmadı. Mutsuz olduğum için arkadaş edindim’ dedi.”
Avukat Kıral, bu kez itirazını doğrudan Okur Temsilcisi’ne gönderdi. Kıral, olayın yeniden haber yapılmasına anlam veremediğini belirtiyor, “Seda K.’nın haksız yere suçlandığını ve boy fotoğrafının tekrar konularak hedef gösterildiğini” savunuyordu. Ayrıca haberdeki isimlerin tümünün yanlış olduğuna dikkat çekiyordu. Ekte gönderdiği iddianame de bu sözlerini doğruluyordu; orada kadının ismi Seda’ydı. Zaten ilk haberde de öyle kullanılmıştı. Kadının kocasının adı Serhat, öbür erkeğin ismi ise Mert’ti.
Avukatın itirazlarını DHA Çukurova Temsilcisi Orhan Apaydın’a sordum. Apaydın, ilk haberin polis ifadelerine, ikinci haberin ise dava açılması üzerine iddianameye dayanarak hazırlandığını söyledi. Haberde kadının suçlandığı iddiasını reddeden Apaydın, geçtikleri ikinci haberin metnini de göndermişti. Gerçekten bu haber, “...dava açıldı” cümlesiyle başlıyor ve ifadeleri, istenen cezaları anlatıyordu. Tümüyle bir dava açılması haberiydi.
Fakat gazetedeki haber, en sondaki yargılama ile ilgili cümle dışında ilk kez yayımlanıyor gibi sunulmuştu. Birinci haberle yan yana konulsa fotoğraf dışında benzerliği anlamak zordu. Zira yakalama öyküsü tamamen farklıydı.
Gördüğüm kadarıyla aynı olayın yaklaşık üç ay arayla farklı biçimde yayımlanmasının nedenlerinden biri, haber sayfaya konulurken editörler tarafından yapılan kısaltılma biçimi ve dava bilgisinin sona bırakılması.
İkinci nedense DHA’nın dava haberinde ilk habere atıf yapılmamış olması. Ayrıca ilk haberdeki “sigara içerken yakalama” ve kadının “eşimi aldatıyordum” sözlerinin yanlışlığı ortaya çıkmışsa yeni haberde bu bilgi de verilmeliydi. Böylece ilk haber düzeltilmiş olur; hem de gazete editörleri uyarılırdı.
Aslolan muhabirlerin haberin yaşayan bir varlık olduğunu unutmaması. Her habere geçmişiyle ilgili verileri de eklemek gerek. Aksi halde okurlar, örneğin bu yakalama öyküsünü her duruşmada farklı versiyonlarda okuyabilir...
‘Sosyetik fişleme’nin kaynağı
RADİKAL, TÜBİTAK’ta 1048 kişinin fişlenmesiyle ilgili ayrıntıları duyurdu okurlarına geçen hafta. 31 Ocak’taki “TÜBİTAK böyle fişlemiş” başlıklı haberde bir de “En ünlü fişleme skandalları” kutusu vardı. Bu kutuda geçmişte açığa çıkan fişleme skandalları sıralanıyordu. “Sosyetik fişleme” ara başlığının altında şu bilgi veriliyordu: “Ses getiren ikinci fişleme vakası ise kamuoyuna sosyetik fişleme olarak yansıdı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 26 Ocak 2004 tarihli yazısıyla ortaya çıkan bu fişlemede bazı askeri birliklere ve kaymakamlıklara ‘Kendisini ulusal değerlerin dışında-üstünde gören AB ve ABD yanlısı kişilerin izlenmesi’ talimatı veriliyordu. Birçok işadamı, sanatçı vb. bu yolla fişlendi.” Maalesef bu satırlarda haberin kaynağının Hürriyet olduğu, “Sosyetik Fişleme” belgelerinin ilk kez 10 Mart 2004 tarihli Hürriyet’te, Necdet Açan’ın imzasıyla yayımlandığı eksik kalmış. Bu bilginin yazılmamış olmasını önemsemeyebilirdim. Ama hemen sonraki “Lahika 1 Planı” ara başlığı altında o konudaki belgenin önce Taraf gazetesinde yayımlandığı yazılmış. Sanırım Hürriyet de aynı özeni hak ediyordu.
Okurdan kısa kısa
Nalan Mengütaş: 30 Ocak’ta ikinci sayfadaki “Kraliçeye Veda” haberinde “Cenazeye katılan tiyatro sanatçısı Haldun Taner” yazılmış. Biliyorsunuz değerli yazar Haldun Taner hayatta değil. Haldun Dormen olması gerekirdi. Zaten haberin altında da onun sözleri var. Esefle kınıyorum.
Atilla Turan/ Emrah Yeşilkaya: 21 Ocak’ta gazetenizin üçüncü sayfasındaki “İtiraf etti öldürdüm” başlıklı haberinizde adı geçen Bayram K. arkadaşımın evli ve iki çocuk babası olduğu yazılmıştır. Kendisi hiç evlenmemiş olup çocukları da yoktur. Gerekli düzeltmeyi yapmanızı rica ediyorum.
Oktay Kanat: 23 Ocak’ta gazetenizin 18. sayfasında “Sucuk-Ekmek ziyafeti” başlığı ile yayınlanan haberde Dışişleri Bakanı Sn. Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu’ndan bahsedilirken “Sare” diye yazılmış. Halbuki saygı ve nezaket gereği “Sare Hn.” yazılması gerekirdi. Üç cümlelik haberde iki yerde aynı hatanın yapılmasını bir saygısızlık olarak düşünmek istemiyorum.
Volkan Arda / Yunus Karahan: Gazetenizde 24 Ocak’ta “Orduevi devrimi” başlığı altında bir haber var. Bizler astsubayız. Mesleğe başladığımızda kolumuza taktığımız ilk rütbe astsubay çavuş rütbesidir. Haberde yazdığı gibi sadece çavuş değiliz. TSK içerisinde büyük çoğunluğa sahip olan astsubay camiasına çavuş diye hitap etmek hiç kimsenin hakkı değildir. Gazetede bir özür ve düzeltme metni yayınlanacağına inanıyor ve bekliyoruz.
Nedim Ortaeskinazi: Televizyon sayfasında “Günün Filmleri” özensiz hazırlanmakta ve filmlere verilen yıldızlar kafadan yazılmakta! Örneğin bugün (25 Ocak) Tim Burton’un “Big Fish” ve bol Oscar’lı “Mary Poppins” filmleri sinema açısından vasat filmlerle beraber tamamına üç yıldız verilmiş. Bu sayfayı hazırlayanlar bilmiyorlarsa bir zahmet IMDB notları yazsınlar filmlerin yanına!
Mehmet Akozan: Gazetenizin 2 Şubat baskısında ve hurriyet.com.tr’de uçakların buzlanmaya karşı glikol ve alkol karışımı ile yıkandığı belirtiliyor. Glikol zaten gliserin ve alkol karışımıdır.
Osman Engin: 1 Şubat’ta Avrupa Hürriyet Spor sayfasında “Hürriyet’ten 100 maç bileti” başlıklı yazınızda görüntülenen Hannover’in hocası Mirke Slomka değil Marcus Miller’dir. Lütfen yanlış bilgi vermeyin.
Ömer H. Koşal: 20 Ocak’ta üçüncü sayfadaki “Nikahsız eşten pompalı baskın” haberinde uzun zamandır fiili hale getirilen bir durum tespiti yapılıyor. ‘Resmi nikah olmaksızın birlikte yaşama.’ Yaygın hale gelmeye çalışan/gelen imam nikahlı evlilikler için yapılan bu tespiti diğer habercilerin de benimsemesi dileğiyle.