Osmanlı döneminde astroloji

2dk okuma

XV. yüzyılın sonları ile XVI. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış bir müessesedir. Osmanlı sarayında müneccimbaşılar, aslen ilmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından seçilmekteydi.

Haberin Devamı

XVI. yüzyılda müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında saraya ait bir çok vazifesi bulunmaktaydı. Müneccimbaşılar XVI. yüzyıldan itibaren saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zâyiçe (horoskop) gibi işler yapmaya başlamışlardır. Müneccimbaşının en önemli vazifesi takvim hazırlamaktı. Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci'ne (Ephemeris) göre, bu tarihden sonra da Jacques Cassini Zîci'ne göre hesap edilmiştir. Ayrıca her Ramazan ayından önce imsakiye ve zâyiçe hazırlamak da müneccimbaşıların vazifeleri arasında bulunmaktaydı. Başta cülus olmak üzere savaş, doğum, düğün, denize gemi indirilmesi, has atların çayıra salınması, padişahın yazlık ve kışlığına gitmesi gibi birçok önemli, önemsiz konuda müneccimbaşılar uğurlu saat tesbit ederlerdi. Diğer taraftan kuyruklu yıldızların geçişi, zelzele, yangın, Güneş ve Ay tutulmaları gibi önemli astronomi hâdiseleri ile fevkalade olayları da müneccimbaşılar takip eder ve yorumları ile birlikte saraya bildirirlerdi.       

Müneccimler, yıldızları gözlerler ve onlardan hükümler çıkarırlardı. Eski müneccimler, gezegenler arasında Günes¸’i cihan sultanı addederek digˆer seyyârelere o sultanın mâiyetinde birer hizmet izâfe etmis¸lerdir. Buna göre Ay bu sultanın veziri, Venüs çalgıcısı, Jüpiter kadısı, Merkür kâtibi, Satürn hazinedârı, Mars da seraskeri olarak kabul edilmis¸tir. Müneccimbas¸ları, kız isteme, dügˆün, savas¸, seyahat, ev yapımı, hamama gitme, devlet is¸leri gibi konularda uğurlu vakti belirlerler; hatta hastalara ilaç verme saatlerini bile tayin ederlerdi. Ama bir süre sonra bunlar yüzünden devletin mühim is¸leri aksamaya bas¸lamış, hatta iddialara göre savas¸lar kaybedilmiştir. Yani müneccimler, gelecekten de haber vermeye bas¸layınca bu is¸ yasaklanır. Bu derece itibar gören bir meslegˆin temeli olan gezegenler ve burçlar hakkında bilgilerin, edebiyata aksetmesi tabii ki kaçınılmazdır. I·nsanların duygu, ahlâk, sosyal hayat ve sağlıkları üzerinde bu kadar etkili oldugˆuna inanılan astroloji, Eski Türk Edebiyatı eserlerinde sıkça yer alır. Marifetname’de Erzurumlu I·brahim Hakkı, gezegenlerin yeryüzüne etkisini anlatır ve  sonunu ise, İslam’daki geleceği bilmenin yasak olduğu temeline dayandırarak “Herşeyi bilen Hak’tır, bir anı bil sonra unut gayri” diyerek bitirir.

Haberin Devamı

Osmanlı Türkiye’sinden ayrılmadan önce bağnazlığın en belirgin kurbanından söz etmemek doğru olmaz. Takiyüddin, 1570 yılında İstanbul'a gelir gelmez gözlemevi kurma arzusunu gerçekleştirmek üzere Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Saadettin tarafından desteklenmiştir. Bu ikisi, Sultan III. Murat'ı Takiyüddin'in yönetimi altında bir gözlemevi kurulması konusunda ikna etmişler ve böylece Takiyüddin görevlendirilmiştir (1575).İnşası 1577'de tamamlanan ve bir süre gözlemlere ev sahipliği yapan İstanbul Gözlemevi'nin ömrü ne yazık ki uzun olmamış; bina üç sene sonra 1580'de yıktırılmıştır. 1577 senesinin Kasım ayında, İstanbul semalarında ünlü 1577 kuyrukluyıldızı gözlemlenmişti. Takiyüddin Sultan Murat'a dair kehanetlerde bulunmuş ve bu olayı iyi haberler müjdeleyicisi olarak yorumlamıştı. Ancak ardından 1578'de İstanbul'da bir veba salgını baş göstermiş, gözlemevine karşı olumsuz bir tavır oluşmaya başlamış ve saraydakiler bu fırsattan yararlanarak, bir gözlemevinin kurulduğu her yerde felaketlerin birbirini kovaladığını kanıtlamaya çalışmışlardı. Devrin şeyhülislamı Ahmed Şemseddin Efendi padişaha bir rapor sunmuş ve bu raporunda "gözlem yapmanın uğursuz, feleklerin esrar perdesini küstahça öğrenmeye cüret edenin akıbetinin meçhul olduğunu ve eğer bir memlekette horoskop hazırlanacak olursa, o memleketin harap hale geleceğini ve devletin binalarının zelzele ile yıkılacağını" bildirmişti. Bunun üzerine Kaptan-ı Derya Kılıç Ali paşa'ya bir emir gönderilmiş ve gözlemevini yıkılmıştı. Takiyüddin muhtemelen, Hoca Saadettin Efendi sayesinde hayatını kurtarmıştır. İstanbul’da başlayan astroloji macerasının ön önemli örneği budur. Daha öncesi yok mu- Elbette var ama bu kökeni Orta Asya ile Babil’in buluştuğu kavşağa kadar uzandığından burada söz etmemiz mümkün değil.

 

Haberle ilgili daha fazlası: