Bundan 22 yıl önce Thimphu civarında bir köy evinin kapısı çalınıyor.
Kapıyı çalan 3 Hintli Budisttir.
***
Başkent Thimphu’yu boydan boya geçip şehrin varoşunda küçük bir patikaya giriyoruz. Sonunda kalaslardan oluşan dar bir köprüden geçip bir bahçeye giriyoruz.
Önümüzde iki katlı bir ev duruyor. Bahçesinde yepyeni bir Toyota Land Cruiser var.
Kapıyı bir kadın ve orta yaşlı bir erkek açıyor.
Biraz sonra o kadının, bundan 22 yıl önce, üç Hintliye kapıyı açan kadın olduğunu öğreneceğiz.
Böylece, 22 yıl önce gelen mektubun sırrını da bu evde çözeceğiz.
YASIN RENGİ BEYAZ - HÜRRİYET TV
***
Salona geçiyoruz. Tipik bir Anadolu evi.
***
Bu evde de ısıtma yok.
Biraz sonra salonun önünde genç bir adam beliriyor.
Altında rahiplerin giydiği geleneksel kırmızı uzun etek. Üstünde ise önü boğazına kadar fermuarlı peluşumsu bir anorak.
Bize belki de kendinden yaşça küçük hocasının yazdığı İngilizce kitabın birer nüshasını hediye ediyor.
Önsözünü bizzat Dalay Lama yazmış.
Amerika’da Redlands Üniversitesi ile işbirliği yapıyorlar.
Biraz sonra tereyağlı çayımızı içerken, şu sıralarda adına bir manastır inşa edilen genç rahibin hayatını dinliyoruz.
Tabii olay, 22 yıl önce hayatını değiştiren o mektupla başlıyor.
22 yıl önce mektupla gelip çocuğu alıyorlar
Mektubu getirenler Hintli Budistlerdir.
‘Ölüler Kitabı’nın sırları
Böyle bir mertebeye ulaşacak çocuğun, geçmişte en az 16 hayatı olduğuna inanılıyor.
“Daha önceki hayatlarınızda kimler olduğunuzu biliyor musunuz?” diye soruyorum.
“Evet biliyorum” diyor ama bütün gazeteci ısrarıma rağmen fazla ayrıntı vermiyor.
“Kendinizi o hayatlarda görebiliyor musunuz” diye ısrar ediyorum. Görüyormuş.
Tabii her Budist gibi bir de bundan sonraki hayatı var.
O hayatta kim olacağını bilmiyor. Sadece Budizmin şu temel inancını tekrarlıyor:
“Bu hayatımda iyi bir insan olursam, orada da öyle yaşayacağım...”
Anladığım kadarıyla, bunlar “Tibet’in ‘Bardo Thödol’da’ (Tibet Ölüler Kitabı) kitabında” yazılanlar gibi, ruhani bir sınıfın masonik sırları olarak saklanıyor.
Ölmekte olan bir insana, bir sonraki hayatına geçişi kolaylaştırmak üzere anlatılan sırlar bunlar.
Bu konuşma bize, bir Budistin hayat ve ölüm hakkındaki fikrinin ve inancının bizimkinden çok farklı olduğunu gösteriyor.
Yasın rengi beyaz
Butan’a ilk defa giden birinin dikkatini çeken ilk şey, hemen her yerde ağaç dalları, iki duvar veya iki tepe arasına asılan rengârenk bayraklar oluyor.
Budizm bir adak ve dilek dini.
Hemen herkes dilek tutmak için çaput bağlıyor.
Bizde de çaput bağlama geleneği vardır, ama burada renklerin anlamları çok farklı. En çarpıcı fark da yas renginde kendini gösteriyor.
Bir evden ölü çıkınca, hemen önüne yüksek direkler dikiliyor ve uzun beyaz bayraklar asılıyor.
Çaputlar rüzgârda dalgalanmaya bırakılıyor ve zamanla yırtılıp yok oluyor.
O beyaz bayraklara bakarken bizde yas renginin neden siyah olduğunu düşündüm.
Kefeni beyaz renk olan kültür, yas rengini neden siyah olarak kabul etmiştir?
Ölen bir insanı beyaz gibi ferahlık duygusu veren bir renkle uğurlamak daha güzel değil mi...
Budizmin as rengi bana çok daha rahatlatıcı geldi.
Geçirdiğim her saat beni yeni bir maneviyat arayışına doğru çekiyor.
Öteki küçük bayrakların rengine gelince:
Tek ve küçük beyaz bayrak: Barış ve harmoniyi,
Mavi: Uzun ve sağlıklı hayatı,
Kırmızı: Tanrıyı ve yarıtanrıları sizin dünyanıza getirir.
Renkleri anlattılar
BUTAN’ın tepelerindeki manastırlara rahiplerle birlikte çıktık. Rahipler yol boyunca bize renklerin anlamını anlattı.
Dolunayda hakikat göründü ve...
Hayatımız boyunca binlerce defa işittiğimiz “Buda” kelimesinin manası “Uyanmış, gözleri açılmış”, “Farkına varmış, aydınlanmış kişi”.
Budizmde binlerce “Buda” var, ama Budizmin kurucusu olarak “Buda” ismi sadece “Şakyamuni Buda” için kullanılıyor.
YARIN:
Butan’da ilk gece, dağ başında gördüğümüz kadının sırrı çözülüyor.
Bir kadın, “Ben ne kadınlığımdan ne de kadın bedenimden vazgeçmem” diyerek hidayete erebilir mi.
Kadınlar manastırında bir sabah duası.