15 Temmuz gecesi, İstanbul’da sokağa çıktı Mahir. Babası Zahir Ayabak, “Bir gazetecinin yayın yapması gibi, her adımda beni aradı, bilgilendirdi” diyor. Ta ki saat 02.20’ye kadar. Orada ses kesildi, oğlunun heyecanlı sesi artık gelmiyordu. İçi cız etti. Anlamıştı. Ve zaten kısa süre sonra ölüm haberi geldi 19 yaşındaki oğlunun. Son konuşmasında “Baba burası fena. Yoğun ateş altındayız. Ama korkma, ben kendimi savunurum” oldu.
Bugün şehit olmasının üzerinden bir yıl geçti. Ailesinin ‘Mahir’ dendiğinde burnunun direği sızlıyor hâlâ. Baba Zahir Ayabak, “Unutulmuyor, geçmiyor bu acı, dinmiyor, hafiflemiyor bile” diyor: “Üzüntümüz her gün farklı bir şekle bürünüyor. Odası aynı şekilde duruyor. Annesi canı sıkıldıkça kendini kapının önüne atıyor. Diğer çocuklar üzülmesin diye belli etmemeye çalışıyor ama içi yanıyor.”
Mahir, hep aynaya bakarmış. Aynanın önünden geçerken durup durup, “Ya Rabbi beni ne güzel yaratmışsın” dermiş. İşte ne anne ne baba o aynaya bakabiliyor artık. Baksa da kendini değil, oğul Mahir’i görüyor, onun “Ne yakışıklıyım be” deyişini duyuyor.
Yine de “Keşke sokağa çıkmasaydı” demiyor Zahir Ayabak. “Vatan için öldü” diyor, “Şehit oldu benim oğlum”.