İşe başlamadan önce anne-baba ve kardeşleriyle amcasına gittiler, Kahramanmaraş’a...
Piknik yaptılar. Mangalı o yakmak istedi. Amca Fehmi Ergüven takıldı yeğenine, “Ya oğlum, bekâr adamın pişirdiği yenir mi?” dedi. Güldüler, o pişirdi etleri.
Güzel bir gün geçirdiler. Sonra ertesi gün Ankara’ya görevinin başına gitti. Misafiri vardı memleketten, akşamına onu Kocatepe Camii’ne götürdü, birlikte namaz kıldılar.
Arkadaşını yolcu edip, eve döndü.
O arada telefonu çaldı.
Göreve çağırıyorlardı.
Hemen giyindi, kuşandı, görev yerine gitti.
Ablasına mesaj attı, “İyiyim ben, merak etmeyin” diye.
Özel Harekât Dairesi’ne atılan ilk bombada yaralandı. Her iki ayağının arkasına şarapnel parçası isabet etti. Bir de alevler vücudunu sarmaya başlamıştı.
Hastaneye götürdüler ama kurtarılamadı.
Amca Fehmi Ergüven, “Öyle ağır ki 26 yaşında çocuğu toprağa vermek. İdam istiyoruz” diyor. Cumhurbaşkanı’na mesaj gönderiyor buradan: “Çocuklarımız ölmesin artık. Biz devletin aramasıyla terörist cenazesine giden insanları Meclis’te istemiyoruz. Canımız yanıyor.”
Amcası, tek hayalinin polislik olduğunu söylüyor. Bir de arkadaşına bundan aylar önce söylediği bir şey gelmiş kulağına... “Gazi olduk ama şehit olamadık...”